Gömleğimin Sol Cebinden Kursağıma

Gömleğimin Sol Cebinden Kursağıma

Hangi kaba koysam almıyor
Bu ifadelerin meyli başka
Sevdiceğim
Kays mecnun olmuştu
Benim nezaketi aradığım yaşta
Neydi bir yudum su için
Akışını durduran şey hayatın
Sümer’den kaldığı anlatılan yanı
Varsa rengindedir Anka’nın
Dupduru su bulanır mı ahmak masallarıyla
Göğümde ufak garip mavi sızı
Bir ah ile anlatırdı sorsalar
Açıldığı vakit arşın kapıları
Ne oldu da sen kaldın bana
Bunca kargaşa arasında
Bir ses çıkar bir hasret bir nida
Bileyim kimsin
Sıkı sıkıya sarıldığım gecenin koynunda
Gel ki bir yoldaş lazım bana
Biliyorum ne araf ne de bir çıkmaz
Bekleyişin sonudur bulunduğum bu nokta
Özlem üzerine hasret koyup da
Bu yolda beni bir başıma bırakma
Çünkü şu ufacık yüreğim iki yörünge arasında
Akıp gidemediği bir güzergâhta
Kendine tek bir menzil arıyor
Bir o yana bir bu yana savrulan bedenim
İçimde kaynayan mahşeri kanatıyor
Dayanamıyorum Suad dayanamıyorum
Hüsnünü taşıyan sadrımla
Ne kadar söz varsa senin için söylenen
Soluyup da nezaketinin bir köşesinden
Bilmiyormuş gibi yapamıyor
Bilmiyormuş gibi göremiyorum
Koca şehirlerin karanlık odalarında
Beton odaların dar sokaklarında
Düşmanı benim kaybettiği kavganın
Hüsnünü yitirmiş başı dönen çocukların
Durun çocuklar durun bir sükunet arayın
Nice zamanlar bilirim kavgaların sürdüğü
Bir kazananı olmayan zamanlar
Hani canıma can katan o heyecan nerede
Ben ki çıkıp geldiğim frengili iskeletler
Cüzzamlı heyhatlar içinden herhangi biriyim
Ve bilmiyorum niçin verildi bana bu hediye
Fakat sevdiceğim korkuyorum öyle ki
Harfler birbirine karışıyor heyhatlar yollar gibi
Yaban atlar ateş saçarak koşuyorlar
göğsümün serinliklerine
Korkuyorum sevdiceğim
Sinemde sırıtıyor tarazlanmış çehresi hayatın
Duruluyorum üzerime çöken soğuğa sarılarak
Sabahın serinliğinde bir neşve bularak
Bir haber bekliyorum yahut binlerce ulak
Korkuyorum sevdiceğim korkuyorum
Şu çirkin agorada bir neşvünema buldum sanarak
Kapılmaktan korkuyorum iştihasına gençlik çağının
İçim götürmüyor uydurma bakışları
Şu tarazlanmış çetrefil arasında
Sıyrıl ki ardına saklandığın gölgeden
En azından kimsin bileyim
Yokluğuna göz yummak yoruyor gençliğimi
Beklemeye de gücüm kalmadı
Şanslı kılan neydi
Göğsüne yuva yapan kırlangıçları
Ah bu karanlık kalabalık kaynarken içimde
Bunca kör ihtimalden biri var olmalı biri var olmalı

İki

Şu canı pek dünyada
ne kaldı bize bundan başka
Yarım yamalak bin bir sima
Havsalamda kırık silik bir yanılsama
Bunca zaman içinde ne kaldı bana
Yok mu ki bir güç çıkarsın
Şu bir bıçak gibi saplanıp kaldığım yer
Dünya mı sen misin yoksa bir rüya mı
Yok mu bir güç ki çekip çıkaracak beni
Ta ötelerden bir yerde
Çizilmişsin zihnimin bir köşesine
Fakat ben ne bir şairim ne de bir ressam
Şayet rastlamasaydım
Sana bir yer bulamazdım
Bunca çetrefil içinde gömleğimin sol cebinde
Artık kime yer vereyim desem
Çehremdeki şu çarkıfelek
Hep beni ele verecek
Ben sığdıramazken seni
Ne yere ne göğe
Uğraşma kaçıp saklanmaya
sen ki muhakkak bilineceksin
Bunca kargaşa içinde
Çıkıp karanlıklar ardında saklandığın yerden
Işıklar içinde uyunmaz sevdiceğim
Hani hapsolmuştu o ölümcül hastalık
Pandoranın kutusunda
Bak ve gör girmediğin yerde hüzün
Dön ki güzelleşsin şu gurbet
Dön ki yüzüme dönsün yüzün
Gözlerimde görenler seni
Bilsinler ki neymiş benzimdeki düğüm
Çilingir
Onlar güzeller ki öylece hakikattir
Fakat sen nedensiz sen dolaysız güzelsin
Her aklıma düşüşünde ismin
Sanki bir el dolaşır ve
Yer arardı kendine göğsümde
Ben bu karanlık kalabalık içinde
Seni aradım durdum ve hep
Yabancı simalar çarpıp dururdu
Sevilerce yorulmuş tahammülsüz sineme
Fakat biri var olmalı
Bunca kör ihtimalden
Ben herhangi biriyim rastgele
Şu aznavur suratlı koca meskende
Kış gibi yol gibi
Hatta belki gün gibi
Dert saydığım şu fikir ki yüreğimde
Belli ki yüktür dert değil
Dolaşıp duruyor havsalamda bin bir düşünce
Hakikatin can bulduğu o ölü tende
Belli ki esamem okunmuyor benim
Bir Kabil doğup ölüyor sürekli
Şu çetrefilli gömleğimin sol cebinde
Kuş öldü ve artık
sakladığım şu ufacık karanlık
O dahi belli belirsiz fakat dünyaya sarkık
Merakım kalmadı sadece bekliyorum
Fakat öfkem hala soluyup duruyor
enseme yapışık
Ve fakat değseydi ellerin ellerime
Bir kuş doğardı fecrinde her sabahın
Tazeliğiyle bir çocuğun hüznü ve mutluluğunun
Sahi sevdiceğim sevmek hangi bahara kaldı
Şayet gücüm yetseydi sana seslenmeye
Sesim yalnız tepelere ulaştı
bir tek yankım buldu beni

Ve artık sabunlu bir urgan gibi
Parlıyorsun kursağımda ey müftedi
Şayet sana seslenmeye gücüm yetseydi
Yahut söyleyecek bir söz seçme şansım
Kursağıma dizilen heyhatları
Yalnız Karakoç’un köşesi taşırdı
Ve öyle sanıyorum ki bu şehir
En çok beni yoruyor
Her adımımda bir beni âdem ardımda
Bir beni âdem aklımda kalıyor
Hafiflet yükümü Ya Rabbe’l âlemin
Semer vurulmaz sırtım kimlerin yükünü taşıyor
Yeter artık kaçtığın saklanma benden
Korkuyorum sevdiceğim
Seni birden
Belli belirsiz sözler söyleyerek
Trans halinde bir ayinde yahut
Bir karmaşa içerisinde gülerek haline
Kendinden geçmiş bir vaziyette
Seni garip bir hal için bulmaktan korkuyorum
Yitirmem gereken yerde umutlarımı
Varsayıyor ve korkuyorum
Hani pandoranın kutusunda kalmıştı
O ölümcül hastalık belkiler kurganı
Bize umut vaat edecek bir sükunet lazım
Petrolün dahi bozulmadan yakışmadığı bedenlerimiz
Senin sevgini hangi köşesinde taşısın
Sen ki bülbül göğsünde kan
Çocuk yüreklerde can kadar güzelsin
Fakat bu sefer biliyorum ki neyse o beklediğim
Benim çabamla gelmeyecek
Bekleyişim ve bitkinliğim işte bu yüzden
Göğsümdeki şu bin bir renkten hangisisin sen
Yüzüme vuran rüzgar aman vermiyor
Bir lahza soluklanayım
Afalladığım yerde kaldım
Yılların yorduğu bir koca duvar göğsüne
Kazınmış bir aydınlık gibi boş çerçeveden
Gelişin sanki hatırlatıyor en mümbit baharların

Kuru Orta Doğu iklimlerinden çölden
Ve en cömert pınarların çıplak kayalardan bittiğini
Kaçtığım şey gölgeme takılan arayışlar
Bu karanlık kalabalık içinde binlerce hengame seyrediyorum
Petrolün dahi bozulmadan yakışmadığı bedenlerimiz
Senin sevgini hangi köşesinde taşısın
Sen ki bülbül göğsünde kan
Çocuk yüreklerde can kadar güzelsin

 

Üç
Gözlerin kuş tüyünden yatak
Gözlerin huzur vadeden tek batak
Sevdiceğim şu memnuniyetsiz bakışlar içinde
Nasıl yaşanır bilmiyorum
Nasıl tahammül edilir bu yapmacık bu sahte
Sözlere gülüşlere ve sevilere
Bir şeyler yapmalıyım demek
Eksik bırakıyor karmaşasını sanrımın
Biliyorum demeliyim fakat bilmiyorum
Bilinmiyor karmaşam ve ben bilmiyorum
Sözlerinin bir kuş gibi konduğu sadrımda
Kaldım bir başıma
Zahib ve menkub yanımla bilmiyorum
hangi yol getirecek seni ve
Çenemden sol cebime düşen ahı
Kim çıkaracak bilmiyorum
İçinde bulunduğumuz şu zindan
Hiç mi umut vadetmiyor sevdiceğim
Çektiğim şu yük
kıymetini anlamaya mı yetmiyor
Ve dayanacak gücüm var mı bilmiyorum
Ey müftedi
Belki benim öldürdüğün yüzüncü kişi
Müntefi karanlığın ne kadar yakınındasın
İçindeki şu yarım kavga
Hangi yamaca yakın bilmiyorum
karmaşam boğuyor ufkumu
Ne seni beni anlayabiliyorum
Sevdiceğim nasıl duyacaksan sesimi
Yine ancak öyle gelebilirsin
Ey yitik sadmesi sanrımın
Bildiğim bir şey var su sancım
Gelişini kavrayamayışımdan
Ve kal diyebilseydim en azından
Yanmazdı canım bu kadar
İşte bu yüzden öfkem
Bu yüzden aldanışım ve karmaşam
Bir korkum daha var
Ben orta çağda değil Ortadoğu’da yaşıyorum
Ne ışıklar içinde uyunur ne de bir göz altında
sevdiceğim
Eşyanın kararttığı sokaklarda da olsa
Üzerine yakışmıyor diktiği entari
Gönyesi bozuk terzinin
Ne bir münevver var ne de bir havari İsa’dan
Ben Orta Çağ’da değil Orta Doğu’da yaşıyorum
Yazdığım bu şiir yan gözle bakışıdır
Korkulu bir yüreğin
Bu coğrafyadaki şu sitemkar hava
Ya küstürdüyse seni gecikmiş bahara
Bu boğucu hava ne sistir ne de bir kasırga
Seni yalnızlığa iten o kavga
Korkuyorum
Ya küstürdüyse seni gecikmiş bahara
Gömleğimin sol cebinden kursağıma
Bu şiir taşralı bir vedadır
Ve fakat görüyorum ki iştihası gençlik çağının
Milyonerlerin frengili iskeletlerinden
Ve dumanlı vaatlerinden şairlerin
Bir parça fakat koskoca bir aldatmaca
Kuvvet sandığı hız leş kokusundan mahallesinin
Koca sarhoş pandomimcinin
Tasallut ettikleri o müesses nokta
Yeri olmadı hiç dumanlı vaatlerin
Hayvan gibi yaşarız belki fakat
Öyle ölünmez sevdiceğim
Bizim doğuşumuz bir sebep değildi
Bedenlerimize mesken edinmek için
Ruhlarımızın gürültüye saplandığı yeri
Ey canımdaki turkuaz sızı
Merhametim mecbur bırakıyor beni
Tahammül etmeye mukallit şaklabanlığına
İçimde eskimeyen eski
Ölüme mahkum ediliyor
Sevdiceğim
Eğer sen de girmeseydin hatırıma
Ben kara gözlü zalimlerindendim geleceğin
Yaz bitti güz bitti
Bir kırık ayna kaldı benden sana

Bunca memnuniyetsiz hal altında
Varlığın güven bakışların umut versin
Taşımıyor artık kursağım füsuna doydum
Öyle bir gel ki hakikat olsun
Öyle bir gel ki ta sadrından gözlerime nur olsun
Bir münevver gelsin ve pas tutmuş kanıma
Yeşil ve mavi nakışıyla ruh dokusun
İçim kaldırmıyor artık yalancı mütebessim yüzleri
sözlerinden dökülen sanki
çirkin gürültüler ve bin bir efsane izleri
Sevdiceğim gençlik çağımın heba olduğu
Şu aznavur suratlı agora
Törpülüyor derinliklerini ruhumun

Bir sen kaldın Habil bildiğim
Sevdiceğim
Ne olur çıkar o yosunlu evden kendini
Ben ölü değilim susamam dilsizler gibi
Yaşamaya zorlayan sızı yoruyor kalemimi
Bana sorsalar sanmıyorum ama
Kaldıysa eğer üzerimde
Bir zerre nezaketin eriyecek
Neredesin sevdiceğim beni yakında
Bu herkese benzemek öldürecek
İnsanı bu rutine saplayan bir gidiştir belki de
Biliyorum tuttuğum bir yas yok
Fakat gücüm yetmiyor
Rengi hoşuma gitse de bir çiçeğe
En sevdiği mevsimi sormak için
Beni içine çeken bu agora
Yok ediyor iştihasını sancımın
Halbuki bir annenin telaşlı sesi
Dimağımı bin bir parçaya bölerdi
Fakat şimdi bir ölü sessizliğiyle
Dinliyorum dinliyoruz diniyoruz
Sancılar dinmiyor ne zamandır
Bir tek biz ve bizim iştihamız
Bir yerlere sahip kalabilmek için
Şu çirkin kürenin melun sokaklarından
Sen ki şu çirkin agorada dahi
Çocuk benizlerde can gibi
Yaşayan yüreklerde heyecan gibi
Bozkırda lale göklerde kızıl gerdan gibi
Hakkımda sanılarca palavra varken
Üzerimdeki mavi bir gün çığ bir gün arş gibi
Bekliyorum yaşadım demeyi bir baharı bekler gibi

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.