Müslüman Kadın: Edibe

Müslüman Kadın: Edibe

 

“Nefsinin tuzaklarından kurtulmak mı istiyorsun, daha çok Allah de.

Nefsinle mücadele etmeyi bırak, Allah ile meşgul ol.

Güzeli gör, onu ara”

 

Müslüman kadın, sabah namazını kılmak üzere uyandı o cumartesi. Zorlukla kalktı yatağından, önceki akşam geç vakitte uyumuştu. Kendine kızıyordu her seferinde, “Yine geç yattın, zor uyanıyorsun bak Edibe, yapma böyle” diye. Namazını kıldı, akabinde sabah zikirlerini yapmak üzere tesbihini aldı eline. Güzel bir tesbihti, minik beyaz sedef boncukları vardı, ucuna özenerek taktığı firuze taşı. Medine’ye gittiğinde oradan almıştı. Beş dakika geçti geçmedi, tesbih elinden düşüverdi yine. Uyuyakalmıştı…

Birkaç saat sonra eşinin aramasına uyandı. Günlük hasbihal saatleriydi, latifeleştiler, dualar ettiler birbirilerine, telefonu kaparken vedanın soğuk sırtını “Allah’a emanet ol” diyerek sıvazladılar. Müslüman kadın, artık onu siz de tanıyorsunuz; Edibe, mutfağa gitti. Kahvaltı için evvelsi gün pazardan satın aldığı mantarı çıkardı buzdolabından. İçine bir diş sarımsak, biraz tuz ve taze kekik ekleyip sotelemiş, üzerine de yumurta kırmıştı. Enfes rayihası sarmıştı her bir yanı. Bu koku hem hoşuna gidiyor hem de gizli bir utanç veriyordu yürek dehlizine. Ah… Bu sefer pek de gizli kalmadı, yüreği fısıldadı bu utancı diline, “Of, bu kadar yemeğe düşkün olmasan Edibe” diye.

Geçen haftadan yarım bıraktığı dizisini açtı, yemeğini neşeyle yedikten sonra beklenen, masadan da aynı neşeyle kalkmasıydı. Ama o aksine hüzünlendi, malayani ile geçirmişti vaktini. “Zaten yemek yerken izledin, ziyade bir vakit zayi etmedin” diye derinden bir ses ona dokunmak istese de Edibe o kadar çok kızıyordu ki kendine, şefkat sesi onun desibelini yakalayamıyordu bir türlü.

Zemine kadar uzanan büyük pencerelerine yöneldi, biraz hava almak istemişti. İki eliyle perdeyi ortadan ayırdığında, aheste hareketlerine pek de uyumlu olmayan tiz bir çığlık attı, karşısında biri var zannetmişti. Zannetmişti değil mi? Biraz geri çekildi, anlam veremiyordu, aralanan perdede bir insan gövdesi görüyordu sanki. Cesaret etti, bir hışımla tamamen açtı perdeyi. Gözleri onu yanıltıyor muydu? Yoksa bir rüya mıydı bu? Gördüğü kendisiydi. Sade kendi değil, evindeki küçük bir ağaca dönüşen benjamin bitkisi, kiremit rengi koltukları, Fas’tan severek aldığı dokuma halısı… Hepsi karşısındaydı işte. Biraz daha dikkatlice baktı, aralıklı kalan mutfak kapısından içerisini, yemek yediği boş tabağını dahi görüyordu çaprazdan. Durmadı, evini çevreleyen tüm perdeleri açtı, her yerde kendisi ve evi vardı. Böyle bir şey mümkün müydü? Baktığında sokağı görmesi gereken pencereleri birer aynaya dönüşmüştü. Baştan başa uzanan aynaların arasındaydı şimdi. “Subhanallah, la havle ve la kuvvete illâ billâh!” döküldü dudaklarından istemsizce. Her şaşırdığında, Allah’a sığınırdı Edibe.

Eşini aradı, kapalı idi telefonu eşinin. Olan biteni anlamak için evden çıkmak istedi, dış kapı açılmıyordu. Ne yapacağını düşünürken öğle ezanını işitti. Hz. Peygamber’in “Amellerin en hayırlısı vaktinde kılınan namazdır” hadisini hatırladı. Çaresizce oturup düşünmektense, namazını kılmayı tercih etti.

Saat 3’e geliyordu, online verdiği derslerden biri başlayacaktı şimdi. Bir grup öğrenciye Kur’an öğretiyordu. İçinde bulunduğu halin taze şaşkınlığı sorumluluğunu yerine getirmesine maniolmadı. Salondaki masaya oturdu, bilgisayarını açtı. Ders esnasında gözü hep kendine takılıyordu. Kendine bakmayı pek sevmezdi aslında, kusurlu gözükürdü gözlerine. Esmer teni, ince dudakları, çelimsiz bedeni ve utangaç bakışları koyardı bu mesafeyi Edibe ile aynalar arasına. Ama bu sefer başkaydı işte, zorunluydu buna. Her yanı kuşatan pencereler -aynalar desek daha doğru olur- Edibe’ye sadece Edibe’yi veriyordu.

İlk defa ders anlatırken kendini bu denli izleme fırsatı bulmuştu. Bir ara uzun uzun baktı anlatışına, güzel öğretiyordu sanki. Hz. Peygamber “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir” dediği için vermeye başlamıştı bu dersleri. Asıl mesleği de öğretmenlikti. Hafta içi yoğun bir tempoda çalışıyor, hafta sonu dinleniyordu. Anlatmayı seviyordu Edibe.

Dersi bitince akşam yemeği hazırlığına girişti, çorba, pilav ve tavuk pişirdi. Evini temizledi, süpürdü, sildi. Ara sıra sızlansa da ailesi için yaptığı hizmetlerin sadaka hükmünde olduğunu ve ona ecir kazandırdığını biliyordu Edibe. O anlarda huzuru hissediyordu. Ayrıca bunları yaparken kendini izlemeye alışmıştı epey, ilk baştaki gibi zor tahammül ediyor değildi.

Ve akşam… Işıklı yüzünü indirdi güne.

Edibe olan bitene anlam veremese de şikayet de etmiyordu artık. Hayatının farklı bir sarmalını yakalamış, gerçek ötesi yansımasının meraklı bir konuğu olmuştu. Aynalar lütufla gelmişti ona. Kendine sürekli kızan, yaptıklarını yetersiz gören, havf ve reca arasında değil de korku ve kaygı ummanında yüzen birine dönüşmüştü son zamanlarda Edibe. Ümitsiz bir vaka gibi görüyordu kendini. Oysa o cumartesi aynalar göstermişti ona kendisini. Ahir zamanda İslami bir hayat yaşamak için nasıl gayret ettiğini. Eksik yönlerini değil; güzel, somut eylemlerini.Namazını, zikrini, derslerini, eşine ve yuvasına hizmetini, dilinden bir anda dökülen dualardan kalbine yerleşmiş Allah sevgisini… İlk defa Edibe, sevmişti Edibe’yi.

Düşünüyordu… “Müslüman kadın, kendini modern dünyanın hırslı kollarına terk etmemeli, takdir etmeli en başta kendini ve diğer Edibeleri” dedi. İç sesi devam ediyordu, “Müslüman kadın, şereflidir. O şerefi ona Rabbi bahşetmiştir. Onu dünyada görmek istemiş, kulluk nimetini ona lütfetmiştir”. Şefkat sesi sarıp sarmalamıştı işte şimdi onu. Ne çok özlemişti bu sesi ve ne çok ihtiyacı vardı ona. Aferin sana be Edibe! Kararlıydı, acımasız olmayacaktı artık kendine karşı. Güzellikleri artırmanın, güzeli aramak ve görmekten daha kısa bir yolunun olmayacağını anlamıştı. Aynalı günün kârı…

Kapı çaldı. Edibe heyecanla koştu kapıya, enteresan, kapı kolayca açılıvermişti. Eşi gelmişti. Aynaları görünce ne tepki verecekti acaba? İçeri girdiler birlikte.

Aynalar… Ne olmuştu böyle?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.