KUR’AN İKLİMİ- Tövbe ve İstiğfarla Allah’a Yönelmek

Allah Teâlâ, Nûh Sûresi 10-12. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:
﴿فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا (10) يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا (11) وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ
﴾(12) جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا
“Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki,) Üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.”
İnsanın başına gelen bütün belâ ve musibetler, Allah Teâlâ’nın takdiri ile olmaktadır. Özellikle son yıllarda meydana gelen olayları düşünecek olursak;
2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Korona virüsü (Covid-19), kısa surede dünyada yayılmış ve bütün insanlığı tehdit eden küresel bir salgın haline gelmişti. Ülkemizde ise ilk korona virüsü vakası 11 Mart 2020 tarihinde ortaya çıkmıştır. İki buçuk yıl süren pandemi döneminde birçok insanımız hayatını kaybetmiş, yine birçok insan işinden olmuştur. Bu dönemde Milli Eğitim’de olduğu gibi Üniversitelerde de yüz yüze eğitime ara verilip online eğitime geçilmiştir. Resmi daireler kapatılmış, insanlar camilere-cemaate gidemez olmuştur. İnsanlar evlerinden çıkamaz hale gelmiştir.
6 Şubat 2023 Pazartesi gecesi saat 04.17’de Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Kilis, Malatya ve Elazığ gibi illerimizde aynı anda, asrın felaketi olarak nitelendirilen 7,7 şiddetinde deprem meydana gelmiştir. Bu depremde resmi kayıtlara göre 50 bin 783 kişi hayatını kaybetmiştir. 100 binin üzerinde insanımız yaralanmış,[1] birçok insanımız da evinden, işinden olmuştur.
Daha sonra Rize, Artvin, Kars, Iğdır, Ardahan, Şanlıurfa ve Adıyaman gibi bazı illerimizde şiddetli yağış sebebiyle sel ve heyelan meydana gelmiş ve birçok insanımız hayatını kaybetmiş, pek çok maddi zarar meydana gelmiştir.
Yaz aylarının başlamasıyla yine ülkemizde Hatay başta olmak üzere Çanakkale, Balıkesir, İstanbul, İzmir gibi çeşitli illerimizde orman yangınları meydana gelmiştir. Yine yaz aylarında sıcakların yüksek derecelere ulaşması sebebiyle bağ ve bahçelerde meyve, sebze ve ürünlerde azalma meydana gelmiştir.
Son yıllarda bu türlü olaylara sık sık rastlanmaktadır. Bu türlü olayların artarak devam etmesinin sebepleri ne olabilir? Bütün bu belâ ve musibetler karşısında inanan insan olarak müminin duruşu nasıl olmalıdır? Her şeyden önce şunu çok iyi bilmeliyiz ki bütün bu olaylar, Allah’ın iradesi dâhilinde olmaktadır. Zira Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”[2] buyurmaktadır.
Yine Yüce Allah, “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.”[3], “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.”[4] buyurmaktadır.
Bütün bu âyetler çerçevesinde düşündüğümüz zaman Müslüman, bu olaylar karşısında önce kendisini muhasebe etmeli, eğer bir hata ve kusuru varsa tövbe ve istiğfarla Allah’a yönelmeli, bir hata ve kusuru yoksa da bu olaylardan ibret alıp ona göre bir tavır ve davranış sergilemelidir.
Rivayet edildiğine göre bir kişi, Tâbiûn âlimlerinden, Allah dostu Hasan-ı Basrî’ye (öl. 110/728)[5] gelir ve kuraklıktan şikâyet eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona; “Allah’a istiğfar edip mağfiret dilemesini” tavsiye eder.
Bir başka insan da gelir, fakirlikten şikâyet eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’a istiğfar edip mağfiret dilemesi” tavsiyesinde bulunur.
Bir başka kişi gelir, o da Hasan-ı Basrî hazretlerinden bir erkek evladı olması için Allah’a dua etmesini rica eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’a istiğfar edip mağfiret dilemesini” tavsiye eder.
Bir başkası da bahçesindeki kuraklıktan şikâyet ettiği zaman Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’a istiğfar edip mağfiret dilemesini” tavsiye eder.
Hasan-ı Basrî hazretlerine, niçin herkese Allah’a istiğfar edip mağfiret dilemesini tavsiye ettiği sorulduğu zaman şöyle cevap verir: Ben kendiliğimden bir şey söylemiyorum. Çünkü Hz. Nuh (a.s.) kavmine, başlarına gelen belâ ve musibetlerden kurtulmaları için “Allah’a istiğfar edip mağfiret dilemesini” tavsiye ediyor ve şöyle diyordu:
“Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki) Böylece O, üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bağlar, bahçeler ihsan etsin, sizin için nehirler akıtsın.” diye buyurmaktadır.[6]
Yüce Allah’a tövbe ve istiğfarla yönelmek, yağmurların yağmasına, ürünlerin ve mahsullerin artmasına, mal ve neslin çoğalmasına, bereket ve hayır kapılarının açılmasına vesile olmaktadır. Nitekim Yüce Allah, Nuh sûresi 10-12. âyetlerde tövbe ve istiğfarla kendisine yönelen kullarına beş şeyi va’d etmektedir: 1. Yağmur yağdırmak, 2. Mal vermek, 3. Evlatlar vermek, 4. Bahçelerde ürünlerin bollaşması, 5. Irmaklar akıtmak.[7]
Demek ki, insanoğlunun bol bol Allah’a istiğfarda bulunması gerekir. Nitekim günah işlemekten masum olan Hz. Peygamber, bir hadis-i şeriflerinde; “Ben, günde yüz defa Allah’a tövbe ve istiğfarda bulunuyorum.”[8] buyurmuştur. O halde istiğfarın nasıl ve ne şekilde yapılması gerekir? İstiğfar, günahlardan vazgeçmek suretiyle ihlas ve samimiyetle yapılmalıdır.[9]
Hz. Peygamber başka bir hadis-i şerifinde “Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.”[10] buyurmaktadır. O halde Hz. Peygamber’i örnek alarak, bulduğumuz her fırsatta istiğfar getirmeli ve istiğfarı dilimizden düşürmemeliyiz.
Netice olarak diyebiliriz ki, inanan insanın belâ ve musibetler karşısında diğer insanlardan farklı bir duruşu olmalıdır. İnanan insan, yaşanan her türlü olayın Allah’ın takdiriyle meydana geldiğini bilir ve olaylara ibret nazarıyla bakıp öyle değerlendirir. Olaylardan ders çıkararak tövbe ve istiğfarla Allah’a yönelir. Nitekim tefsirini yaptığımız Nûh sûresi 10-12. âyetlerde de Hz. Nûh (a.s.) belâ ve musibetlere uğrayan kavmine tövbe ve istiğfar etmelerini tavsiye etmiştir.
Ne mutlu başına gelen belâ ve musibetlere ibret nazarıyla bakıp olaylardan ders çıkararak tövbe ve istiğfarla rabbine yönelen ve böylece Yüce Allah’ın rızasına erenlere!
[1] https://deprem.afad.gov.tr/assets/pdf/Kahramanmara%C5%9F%20Depremi%20%20Raporu_02.06.2023.pdf (E. Tarihi: 20.08.2023)
[2] el-En’âm 6/59.
[3] er-Rûm 30/41.
[4] eş-Şûrâ 42/30.
[5] Ebû Saîd el-Hasen b. Yesâr el-Basrî, Basralı meşhur tâbiî, âlim ve zâhid.
[6] Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’ân, (Beyrut: Dâru ihyai’t-türâsi’l-arabî, 1405/1985). 18/302; Vehbe ez-Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, (Beyrut: Dâru’l-fikr, 1411/1991), 29/145.
[7] Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, 29/145.
[8] Müslim, “Zikir”, 41, 42.
[9] Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’ân, 18/303.
[10] Ebû Dâvûd “Vitir”, 26; İbn Mâce, “Edeb”, 57.