KAPAK- Taassup mu?

KAPAK- Taassup mu?

Bir insanın benimsediği görüşü körü körüne savunması veya bağlanması, basiretinin dumura uğraması demektir. Aklı ile Kur’an ve sünnetin ölçüsüne muhatap olan Müslümanın mesuliyetinin kuru bir tarafgirlik hastalığı olmaması gerekir. Şeytanın iğvası ve nefsimiz bizi daim taraf olmaya zorlayacaktır. Dünya ve içinde barındırdıkları bütün çekiciliği ile bizi ölçülü olmaktan uzaklaştırmaya sevk edecektir.

Ama bizim elimizde bir kulp vardır ki hep birlikte tutunur isek kurtuluş yollarını bulmakta zorlanmayacağız. Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Bunların hepsi bir su ile sulandığı halde meyvelerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda da akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır”. (Ra’d, 4) Aynı su ile sulanan ve aynı toprakta nemalanan bitkiler özlerinde mevcut olan özelliklere göre renk, koku, tat, şekil ve suretle farklılıklar, çeşitlilikler oluşturmaktadır. Keza hayvanlar ve kuşlarda bu tabii çeşitliliği görmekteyiz. İnsanlar da böyledir. Renk, şekil, akıl ve kabiliyetler bakımından çeşit çeşittir. Bir topraktan ve bir nutfeden yaratıldıkları halde…

Göğün ve yerin içindeki çeşitleri sayamayız ama ahengi idrak edebiliriz. Bu ahenk ve ritim içerisinde düşünme fırsatını kaçırmadan tefekkür etmeliyiz. Topraktan yaratılan insanlar olarak, pıhtılaşmış kandan başlayan serüvenimizle ve yeniden toprağa karışacağımız bir gün arasında yaşadığımızı unutmamalıyız. Çünkü şeytanın insana açtığı en önemli cephesi ümniyyelerdir. Yani serüvenimizi, hayat yolculuğumuzu unuttuğumuz anda şeytanın telkinlerine daha şiddetli maruz kalmaya başlarız. Her şey bize uzak görülmeye başlayacaktır. Ümniyye; hayal, temenni ve inanç haline getirilen beklentilerdir. Başlangıcını ve sonunu unutan insan kariyerini, malını, makamını, statüsünü, bedenini taassubu hatta putu yapabilir. Toplumsal ayrışmaların veya gruplaşmaların özelinde bireysel anlaşmazlıklar ve hesaplar bulunduğu malumumuzdur. Şeytan ve nefs “ben” dedirtmeye başlattığında bir yol ayrımına ve başkasını yok saymaya başlarız. Uzak temenniler insanı genelde kusursuz gösterip idealist bir renge boyayabilir. Burada herkes kendisini yoklamalı ve yeniden “Müslümanlar Kardeştir” demelidir.

“Kendi soyuna yardım etmek, körü körüne bağlanmak” manasına gelen “taassup”, genelde “asabiyet” ile eş anlamlı kabul edilir. Başlangıçta “kabile taassubu” anlamında kullanılan asabiyet zamanla daha geniş bir etnik ve siyasi içerik kazanmıştır. Bu bağlamda Batı dillerinde “fanatizm”, Türkçede ise “bağnazlık” kelimesiyle karşılanan din, düşünce, siyaset, milliyet gibi birçok alanda koyu bir muhafazakarlığı, değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimini, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlüğü ifade eden bir terimdir. Bu anlayışa sahip olan kimseye mutaassıp denir. Taassubun karşıtı müsâmaha ve tesâhüldür. İslâm literatüründe özellikle dinî ve fikrî taassup daha çok taklid kavramı çerçevesinde ele alınmıştır. (İslam Ansiklopedisi)

Bir düşünce ve inanç hareketiyle ilgili duyulan şeylerin incelenip değerlendirilmesi yerine kulaktan dolma bilgilerin taklitçi bit tutumla benimsenmesi insanlarda katı bir bağlılık doğurmakta ve bu durum giderek taassup duygusunun yerleşmesine yol açmaktadır. Günümüz insanlığı özellikle medyanın ve sosyal medyanın bombardımanına maruz kalmaktadır. Yalan bile olsa gördüğü benzer içeriklerle inanmayacağı şeylere inanmakta, desteklemeyeceği şeyleri destekleyebilecek bir seviyeye getirilebilmektedir. Planlı yapılan zararlı fikirler ve düşünceler kendisine körü körüne bağlanan bir kitleyi oluşturabilmektedir. Bütün zamanlarda insanları taassubun ağlarına çekmenin en kullanışlı yöntemi günümüz dünyasında yeterince ekipmana ve donanıma sahiptir.

Özellikle günümüzde haberin nereden geldiğini ve bu bilginin kimlere fırsatlar sunacağını iyi düşünmeliyiz. Bu asırda maalesef taassup ile ifade edemeyeceğimiz ve taassup ile anlatamayacağımız medya ve sosyal medya terörüne-fanatizmine muhatabız. İnsanlar neden savunduklarını ve neden taassup (düşmanlık) beslediklerini anlamak için düşünme fırsatı bulamayacak atmosferler içerisinde kendini bulabilmektedir. Başarıya giden yolda her şey yapılabilir anlayışı ile hareket eden planlı güç odakları bulunmaktadır. Gerçeğe yakın veya gerçeği gizleyen içerikler üretilebilmektedir. Bağı yol üstünde bulunanın başı beladan kurtulmazmış. Ülkemizin konumu ve milletimizin yüzyıllardır yüklendiği misyon bizi daim fitne ortamına muhatap kılacaktır. Dikkatli ve uyanık olmalıyız. Bunun için dinimizi, tarihimizi ve çağımızı iyi bilmeliyiz. Birikimden yoksun ve fanatize olabilecek bir kitle olmamak için daha çok gayret edip sabır yarışında onları geçmeliyiz.

Dinamik ve cesur bir gençliğimiz var. Bunun farkına varamaz ve bu durumu biz yönetemez isek bu enerji bizi hesabını veremeyeceğimiz bir hüsrana götürecektir. Hâsılı aklımızı ve gönlümüzü yeniden hesaba çekmeliyiz. Basit anlaşmazlıkları ve çözülebilecek meseleleri çıkmazlarımız haline getirmeyelim. Taassuptan sakınalım. Düşüncelerimizi, mesleğimizi, meşrebimizi ve kariyerimizi kendimize karşı kullanmayalım. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “… İyilik etmek ve fenalıklardan korunmak hususunda yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Maide, 2) Allah iyilerin, sıddıkların yardımcısıdır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.