SİZDEN GELENLER- İslam İktisadından Önce

Önceki yazılarımızda güncel iktisadın düşünce dünyasını tanıtmaya çalıştık. Artık yavaş yavaş bize ait olacak bir iktisat tasavvurunun çerçevesini tanıtmaya sıra geldi. İslam İktisadı için her ne kadar bir disiplin olarak çalışılmaya başlanması 1936 yılı olarak gösterilse de aslında Hz. Adem’den aleyhisselam beri varlığı mevcuttu diyebiliriz. Allah’ın emir ve yasaklarının bildirilmeye başlanması ile İslam iktisadının da temel ilkeleri insanlara tebliğ edilmeye başlandı.
İslam iktisadının temel prensiplerini belli başlı konular ile özetleyebiliriz; insan merkezli olması, dağılım ekonomisi olması ve ekolojik hassasiyet gibi… Bu başlıklar artırılabilir. İslam iktisadının çerçevesini çizmek adına bu başlıkların yeterli olacağı kanaatindeyim.
İslam iktisadı, insan merkezli bir ekonomik sistemdir. İnsanların ihtiyacını giderecek bir sistem kurmayı amaçlamıştır. Bunun anlamı, İslam İktisadı; güncel iktisat gibi sistemin devamlılığını sağlamak adına insanın fıtratına aykırı olacak bir ekonomik sistem kurgulamamıştır.
İnsanın doğasına dair yaklaşımı da diğer ekonomik sistemlerden farklıdır. Önceki yazılarımızda güncel sistemin insan doğasına bakışının hazcı ve çıkarcı olduğunu vurgulamıştık. İslam İktisadı ise insanın ikircikli bir yapıda olduğunu vurgular. İnsanın kendi çıkarını düşündüğü vakit dilimleri olabilir. Bunun yanında diğerkâm olduğunu ve diğer insanların iyiliği için de davranışlarda bulunabileceğini söylemektedir. Bu bakış, insanı salt bir kalıba koymadan, insanın nefis ile olan mücadelesini hesaba katarak inşa edilmiş bir sistemdir.
Böyle bir perspektif ile insan refahının artırılması amaçlanır. Refah, kurtuluş anlamında olmakla birlikte kast edilen sadece dünyevi ve maddi bolluk değildir. Refah insanların hem dünya hem de ahiret yurdunun saadete erişmesi anlamındadır. Bu açıdan insanların refahının belirleyici kıstası Allah azze ve celle ile Resulünün aleyhisselam emir ve yasaklarına uymaktan geçmektedir.
Bu emir ve yasaklarının olması yüzyıllar geçse bile insanların ikircikli yapısından dolayı hataya düştükleri vakit onları düzeltecek bir kurumsal kültürün oluşmasını sağlamaktır. Geçmiş toplumlara peygamberler gönderilerek bu emir ve yasakların kuşaktan kuşağa aktarılması ile bir düzen tesis edilmiştir. Bugünün toplumlarında ise bize bırakılan Allah azze ve celle ile Resulünün aleyhisselam emir ve yasaklarını alıp bir kurumsal kültür ile bu düzeni sürdürülebilir kılmaktır.
Sonuç itibariyle İslam İktisadının temel önceliği her bir insanın refahını sağlamaktır. Bunu yaparken de toplumu göz ardı etmeden, aralarında ince bir denge kurar.
Bundan sonraki yazıda İslam İktisadının “dağılım ekonomisi” olma özelliğine değinmeye çalışacağız.