İlk Nefes, Son Çığlık

İlk Nefes, Son Çığlık

Sonunda geldiğim yer, başlayacağım yere ulaşmak oluyor. Ve sen nereye bu gidiş diye sorma bana. Sonum neyse varışım sorgulanmasın? Son sigaramı içime çekerken bakmaya kıyamadığım ağacın dallarında ısınmak, soğuğa karşı çekilmiş bir rest midir?

Peki, ben nasıl bu kadar zalim olabilirim. Nereye gittiğimi sormayanların nasıl yaşadığımla bu kadar ilgilenmesi niye? Kâğıt her acıyı kalemin istifadesine sunabiliyorsa bunca ağaç kime fotosentez yapmaktadır? Gidişimin acı olması en çok kimi yıpratır? Bu kadar soruyu sormam cevaplanmasını istediğim için midir sizce? 

Şimdi ben bunca acıya rağmen nefes almama şükrederek ayrılacağım, kâğıdın huzurundan. Sizlere kırgın değilim bilakis iyi olduğunuzdan emin olduğum kadar beni anlamanızdan da emin olmak isterdim. Ziyade olsun, en çok seven yorulur! Her gün yeni güne başlamanın acısı bitirdiğimiz işlere merhem olmuyor acının nigâr’ı, bizleri güçlü kılıyor. En zayıf olduğumuz an sesimiz en gür çıkıyor, açıklamaktan yorulduğumuz anları hikayeleştirmek ne zor değil mi? İzahatını yapamadığımız her olayın mizahı yapılamıyor maalesef. En çok zayıflığımızın kullanıldığı bu anlarda güçlenecek çok fazla yerimiz olduğunu anladım.

Not: İnşaatta çalışan bir çavuşun sahipsiz mektubunu okudunuz. Sitemim kimseye değildir. Yağmurlu bir günde ıslanmamak dileğiyle. Huda hafız.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.