Devletler De Bizim Gibidir (İbn-i Haldun)

Devletler De Bizim Gibidir (İbn-i Haldun)

İbn-i Haldun 1 Ramazan 732’de (27 Mayıs 1332) Tunus’ta doğdu. Aslen Yemen Hadramut’ludur. Tunus’ta doğmuş olup hayatının büyük kısmını Kuzey Afrika’da geçirmiştir. İbn-i Haldun’un mensup olduğu kabilenin reisi olan atası Vâil b. Hucr bir heyetle Medine’ye giderek Hz. Peygamber’i ziyaret etmiş, Resûl-i Ekrem’in, “Allahım, Vâil’i ve soyunu mübarek kıl!” şeklindeki duasını almıştır. İbn-i Haldun bu duanın bereketiyle tarih dâhil birçok alanda öncü olmuş ve yazdığı eserler yüzyıllarca bilime ışık tutmuştur. Kendisinin en önemli çalışmalarından biri de devlet üzerinedir. Yazımızda Mukaddime adlı eserinde ortaya koyduğu devlet anlayışını, özellikle devletin geçirdiği aşamaları irdeleyeceğiz.  

İbn-i Haldun’a göre, bütün devletlerin kaynağı düzene ve kanun koyucuya duyulan ihtiyaçtır. Buna göre devlet ile toplum, madde ile form gibidir. Devlet toplumun sureti, toplum ise devletin maddesidir, birbirinden ayrı var olamazlar. Fakat insan, zulmetmeye meyilli yaratılmıştır. Böylece başıboş bırakıldığı zaman etrafına zararlı olabilir. Bundan dolayı, insanın kötülüğünü engelleyecek yasaklayıcı ve egemen bir güç olması gerekir. Fakat bu egemen gücün kendisi de insandır, doğal olarak zulmetme ihtimali hep mevcuttur. Bunun sonucu olarak insanın ve devletin serüveni, tekâmül eden bir yapıdan ziyade sürekli başa saran bir süreç olmaktadır. Zulmedilen insanlar devlete isyan eder ve karışıklıklar çıkar. İbn Haldun’a göre, bu karışıklığın önüne ancak kanunlar ile geçilebilir. Bu kanunlar ise halkın yapısına uygun olmalı, toplumda karşılık bulmalıdır. Bu kanunlar üzerine kurulmamış olan bir devletin istikrar sağlaması mümkün değildir.

İbn-i Haldun devlet anlayışını açıklarken kullandığı önemli kavramlardan biri de “asabiyye” kavramıdır. Toplumu toplum yapan insanları bir ve beraber tutan sosyal bağları Arapça “bağlı olmak” manasına gelen “asabiyye” kavramıyla nitelendirir. Asabiyetin farklı görünümleri vardır. İlk olarak göçebe toplumlarda asabiyeti kan bağı sağlar. Buna nesep asabiyeti denir. Kentlerde ise bir arada yaşamanın getirdiği toplumsal bağlılık olarak gösterir kendini. İbn-i Haldun bunun duygulara bağlı şekilde oluşan geçici bir dayanışma olduğunu ifade eder. Buna da sebep asabiyeti denir. Genelde bu sebepler din bağı ve ideolojik bağ olarak karşımıza çıkar. Bu tür dayanışma ve birlikteliğin (asabiyenin) en kemal hali toplumları devlet oluşturmaya götürür. Çünkü din boyasının (inancının) nesep asabiyetinde görülen kıskançlıkları/yarışları bitireceğini ve insanları maslahat için birleştireceğini söyler. Bu şekilde oluşan bilincin diğer toplumlarda karşılığı yoktur. Bu toplum amaçları uğruna ölebilir. Böylece karşısında hiçbir devlet duramaz. Devletin kurulmasından sonra ise asabiye, yönetimin meşruiyetini korumak ve toplumu kuvvetlendirmek için gereklidir. Asabiye yoksa devlet gücünü kaybedip yıkılır. Bu sebeple bir toplumun asabiyeti, yani milleti millet yapan bağları, zayıflarsa asabiyet bağları daha güçlü olan topluluklar tarafından yıkıma uğratılması kaçınılmaz olacaktır.

İbn-i Haldun bu anlayışı neticesinde devleti canlı bir organizmaya benzetir. Devlet de insanlar gibi doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Yerlerine yeni devletler gelir ve onlar da aynı aşamadan geçerek yıkılır. İbn-i Haldun’a göre bu süreç ortalama 120 yıl sürer. Peş peşe gelen üç hükümdar ömrüne tekabül eder. İbn-i Haldun’a göre bu döngü tarih boyunca bu şekilde devam edecektir. Devletin geçirdiği bu aşamalar beş tanedir. Sırasıyla: kuruluş dönemi (zafer), egemenliğin kişiselleşmesi dönemi (istibdat), refah ve büyüme dönemi, duraklama dönemi (barış) ve son olarak yıkılış (israf) dönemidir.

Yıkılma dönemi yaşayan bir devletin refah dönemi yaşayan başka bir devlet eline geçmesiyle zafer dönemi başlar. Bu dönemde devlet ile halk arasında güçlü bir asabiyet bağı bulunmaktadır. Sonra devlet halktan uzaklaşmaya başlar. Bu uzaklaşma devletin hoşuna gitmez ve ipleri elinde tutma çabası istibdata dönüşür. Bu dönemden sonra ise devlet bir refah dönemi içerisine girer. Devlet bir düzen oluşturmaya başlar. Şehirler inşa edilir, vergiler toplanır. Ancak vergiler genellikle ordu için kullanılır ve güçlü bir ordu kurulur. Güçlenen devlet halka itibar etmez ve halkı kendine itibar ettirmek için onları her konuda yönlendirmeye çalışır. Bu dönemden sonra devlet kendi içine yönelir ve bekasını korumak için diğer ülkelerle sulh olur. Böylece barış devri başlamış olur. Sonra yavaş yavaş son dönem olan israf ve yıkım aşamasına girer. Yöneticiler artık devlet için değil de kendi menfaatleri için çalışmaya başlar. Ehil olmayan insanlar önemli görevler üstlenirler. Adalet bile suiistimal edilir hale gelir. Artık devlet için son görünmüştür.

Görüldüğü üzere devletler de insanlar gibi yaşayıp bir sona ulaşır. Doğarlar, büyüyüp gelişirler ve ölürler. Devletlerin ömrünü uzatan en önemli etken ise asabiyetin gücüdür. Asabiyet bağları zayıflamış olan devlet kurumları kendi çıkarları için devleti feda ederler. Güçlü asabiyet bağları ise güçlü devleti ve güçlü toplumu oluşturur.

Bu kısmı kitaplarda yazmaz ama bütün bu aşamalar içinde baştan sona devletin ve milletin ruhu olan asabiyeti imanı olan ve imanını insanına meşale yapan erenler vardır. İsmet Özel buna dikkat çekerek iki tür insandan bahseder. “Bir vatanım olsun” diyenler ve “vatan benim olsun” diyenler. “Bir vatanım olsun” diyenler 950 sene önce bu toprakları vatan eylediler. ‘Allah Allah’ diyerek atılırken asabiyetimizi sadrımıza perçinleyen onların bereketidir. İsmet Özel onları çok güzel tanımlar: “Bir vatanım olsun diyenler davranışlarını kendi şahsiyetlerinin intibak ettiği yere vatan demenin sarahatiyle ayarlar.”[1] Vatanım: şahsiyetimin intibak ettiği yer. Şahsiyetim: 950 sene önce Malazgirt Savaşı’nda Nebevi duruş ve teslimiyet örneği Alp Arslan’ın misali. Asabiyetim: Alp Arslan’ın tüyleri diken diken eden o duasında kodlanmış: “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!”


[1] Kalın Türk, İsmet Özel, s.21

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.