Kadim Dostlarıyla Zeki Soyak Hoca Efendi Sohbeti

Kadim Dostlarıyla Zeki Soyak Hoca Efendi Sohbeti

Ahde vefa çerçevesinde sadakatin bir gereği olarak, hizmetlerini unutmamak ve sonrakilere örnek göstermek amacıyla İlkadım Dergisi olarak, her Mayıs ayında yaptığımız gibi muhterem Zeki Soyak Hocamızı farklı özellikleriyle tanımak ve tanıtmak görevini bu sayıda da yerine getirmek istedik. 
Diğer birçok hizmette olduğu gibi dergimizin kuruluşuna da  öncülük eden,  devamında da büyük destekleri olan Hocamızı her yönüyle tanımak ve tanıtmak istiyoruz. Bu sayımız için Zeki Soyak Hoca Efendinin Nevşehir’deki kadim dostlarından Hacı  Çetin (Mehmet Çetin), “Vahdet Giyim” namıyla bilinen Mustafa Çakır, Göreme Tuhafiye namıyla Nuri Özdemir ve hasta haliyle bizleri evinde misafir eden Bizim Tuhafiye’den Mehmet Satılmış ağabeyler ile  bir araya geldik. Ziyaretimizde İlhami Nalçacıoğlu, Ahmet Belada ve Baki Öncel Hocalarımız da bizimle birlikte oldular. 
Onun dostlarının, dava ve yol arkadaşlarının samimi, sıcak, teşkilatçı, fedakâr ve cesur oluşları hemen dikkatimizi çekti. Konuştuğumuz insanların resmi öğrenim durumlarına bakıldığında; insan eğitmenin önemi ve eğitilen insanlara kazandırılabilecek nitelikler çok daha iyi anlaşılmaktadır. Hocamızın eğitimciliğine bir kere daha hayran kaldık.
Onlarla konuştukça da muhterem hocamızı farklı yönleriyle tanımış olduk. Dostluğu, fedakârlığı, sevgiyi, müslümanca yaşamayı, yetenekleri değerlendirme istidadını görme fırsatını bulduk. 1974’ten itibaren tanışan bu insanların çok fazla olan anılarının çok azını yayınlayabildiğimiz için özür dileriz. İnşallah diğer sayılarda ve faaliyetlerde diğer kısımları da değerlendirme imkânı bulabiliriz. 
Sohbetimiz sırasında Mehmet Satılmış ağabeyimiz Hocamızla ilgili şunları anlattı: 
“Hocamla Nevşehir İmam Hatip Lisesine müdür olarak tayin edildikten sonra tanıştık (1974). Ondan sonraki tüm hizmetlerinde beraber olduk. Komşuluk da yaptık. Yirmi yıllık komşuluğumuzda en ufak bir sorun yaşamadık. Evinde yaptırdığı “arap aşı”nı birlikte zevkle yerdik. Gittiğimiz gezilerde ve umrelerde tarih bilgisinin çok geniş ve tafsilatlı olduğunu gördük. Türbeleri ve yatırları anlatırken bizi mest ederdi. Kendisine ya da ilmine güvenip kimseyi küçük görmezdi. Herkesin seviyesine göre davranırdı. Gençlere çok ehemmiyet verirdi. Genç talebelerin aşığıydı. Kendisi yemez onlara yedirirdi. Beş kuruşu olsa onlara harcardı. Beş parasız kaldığı günler olmuş ama yardımlarımızı kabul etmemişti. Genç bir öğretmen, hocamın yanında çok kıymetlidi. Gençlere ve öğretmenlere çok önem verirdi.”
Mustafa Çakır ise bir hatırasını şöyle anlattı:
“Bir gün Ahmet Hoca ‘şehir dışından misafirlerimiz var, sohbet olacak’ diye telefon etti. Eve yemek hazırlamaları için haber verdim. Misafirlere ikramda bulunduk. Hocam sohbete başladı, bir müddet sonra Zeki Hocam bana:
“Hacı, senin gözün küçülüyor, bizim sohbetimiz de ne zaman bitecek belli değil, sen git de istirahat et.”dedi.
Ben de camekânın arka tarafına geçtim. Sohbeti orda dinlemeye başladım. Bu arada dalmışım. Saat 01.30’da gözümü açtım ki sohbet de yok misafirler de yok. Meğer Hocam sohbeti bitirmiş, kapıyı çekip gitmişler. Bizleri böyle düşünürdü.”
Nuri Özdemir anlatıyor: 
“Hocamla nereye gidersek gidelim ruhumuzu dinlendirirdi. Paraymış pulmuş hiç  aklımıza gelmezdi. Hep itidali tavsiye etti. Öyle zamanlar oldu ki insanlar hep birbirini suçladı, itham etti. Ama o bizi bunlara hiç  karıştırmazdı. “Onların hepsi bizim kardeşlerimiz ona göre davranın” derdi.”
Sizleri sohbetten bir bölümle baş başa bırakıyoruz:
İ. Çiftçi: Hocam hangi yolları kullanarak hizmet ederdi?
Mustafa Çakır: O hiç boşluk bırakmazdı. Mesela bir ara dernekler, vakıflar lokaller kapatılmıştı. O hemen çay evleri açtı. Özellikle gençlerin mekân ve ortam  sıkıntısı vardı. Gençleri kahve gibi ortamlardan, kötü alışkanlıklardan  kurtarmak  ve dinlenmelerini temin için çay ocakları açtırmıştı.
İ. Çiftçi: Buralar aynı zamanda Hocamla ve diğer kardeşlerle buluşma yeriydi.
A.Belada: Bu çay ocaklarının işletmecileri bile tespit edilmişti. Burada çaylar bedavaydı. Böylece vakıf ve derneklere toplumun bakış açısını da değiştirmek, alıştırmak istiyordu. Buralarda kasetler dinlenir, filmler izlenirdi.
İ.Çiftçi: Kitap dükkânları da bu amaçla açıldı. Mesela “Akabe Kitabevi”.
A. Belada: Evet, faydalı yayınların insanlara ulaşmasını sağlamak ve buluşma yeri olması için açtırdı. Buralar çok güzel görevleri yerine getirdi.
İlhami Nalçacıoğlu (M.Çetin’e): Zeki Hocam Kayserili, burada İmam Hatip Lisesine tayinle gelmiş. Sen ise Yüksekli’lisin. Nasıl oldu da tanıştınız?
Mehmet Çetin: Biz manifaturacılık yapıyorduk. Hocam, dükkânımıza alış veriş yapmak için uğrardı. Oradan tanıştık. Kim olduğunu sorunca, İmam Hatibe müdür olarak geldiğini söyledi. Tanıştık, kaynaştık. Gelip gitmeye başladık. Ev değiştirdi, bizim eve yakın bir yerden ev tuttuk.  İyice yakınlaştık. Bizim elektrik malzemesi dükkânımız vardı. Orada yaptığımız muhabbetler, bu hizmetlerin başlamasına vesile oldu. Teypten Kadir Mısıroğlu’nun kasetlerini dinlerdik. Bunlar bizlerde bayağı etkili oldu. Eski teyplerden zor çıkan seslerle dinlerdik o kasetleri. Herkese de dinletirdik. 
Baki Öncel: Hocamla ilgili bir hatıranızı  anlatır mısınız?
Mehmet Çetin: Umreye gittiğimizde bir gün Kâbe-i Muazzama’da Kubeys Dağı’nda oturuyorduk. Yukarıda Hz. Bilal Mescidi vardı. Üzerinde de bir bayrak vardı. Orada sürekli dururdu. Bana baktı: 
“Hacı Bey, şurada bir şeyler görüyor musun?” diye sordu. Bayrak gördüğümü söyledim. 
“Siyah bayrak da görüyor musun?” dedi. 
“Yok, görmüyorum” dedim. Bunun üzerine: 
“Tepenin her tarafı siyah bayrak oldu” dedi. Ben dikkatlice baktım, göremedim.
“Yok Hocam, ben kırmızı bayraktan başka bir şey göremiyorum.” dedim. 
Daha sonra Hocam “geçti” dedi. Sonradan bunu bana izah etti: 
“Emevileri yıkan Eba Müslim Horasani’nin askerleri siyah bayraklarla gelmişler” dedi. 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.