Gözyaşı Geceleri’nden Haşim AKTEN İle Mülakat

“İnsana Ulaşmanın Tek Yolu; Onun Kalbine Hitabetmektir”
İLKADIM: Kısa bir biyografi alabilir miyiz? Haşim Akten kimdir?..
HAŞİM AKTEN: 1955 Konya doğumluyum. Küçüklüğümden beri, babam öğretmen olduğu için, il il Türkiye’nin her yerini gezmiş birisiyim. Küçüklüğümden beri sosyal faaliyetlere ilgi duydum. Sıkıntılı dönemlerde Mevlana Hazretlerinin Mesnevi’si ile tanıştım. Benim için bir dönüm noktası oldu. Hayata O’nun gibi bakmaya başladım. Çok mutluyum.
İLKADIM: Selamun aleyküm, sayın hocam, İlkadım dergisi olarak, öncelikle yaptığınız başarılı çalışmalardan dolayı sizi ve gözyaşı ekibinin bütün çalışanlarını tebrikle söze başlamak istiyoruz… Nasıl gidiyor çalışmalar?
HAŞİM AKTEN: Çalışmalarımız çok yoğun. Bir yandan Gözyaşı Geceleri turneleri aralıksız devam ediyor. Bir yandan Gözyaşı FM’le insanımıza ulaşmaya çalışıyoruz. Ve bir yandan da bir sinema filmi çalışmamız var. Koşturuyoruz.
İLKADIM: Efendim, hayatı anlamlı yaşamaktan ne anlıyoruz?
HAŞİM AKTEN: İnsan sıradan yaşamamalı. Allah, insanı çok üstün özelliklerle yaratmış. Bu kadar kabiliyet ve üstünlüğü boşa harcamak günahtır, yazıktır. İnsan yarın kabristanlara gömülüp birkaç ay sonra unutulanlardan olmamalı. Özletmeli kendini. Özlenecek bir insan olmalı. Artık dahası yok. Özlenecek bir insan olmak… Tüm cevap bu. İnsan aşkla yamalı, aşkla ölmeli. Geride kalanlar ağlarken o, gülebilmeli ölürken. Böyle bir hayat… Bir ömür ağlamalı ama ölürken gülmeli. Bir ömür gülüp ölürken ağlamanın kime ne faydası var ki? Tüm bu söylediklerimin elbette tek yolu var. “Nasıl?” diyenler için: Sünnet-i Seniyye’yi yaşamak.
İLKADIM: İnsanlara inançlarımızı iletebilmenin ne gibi metotları vardır?
HAŞİM AKTEN: İnsana ulaşmanın tek yolu var: Kalbine ulaşmak. Kalbine ulaşabilmek için tüm metodlar kullanılmalı. Çünkü maksat insanı kurtarmaktır. Çağın insanının hoşuna giden ne ise… Tabii ki haramları kastetmiyorum. Herkes kendi kabiliyetinde ne varsa kullanmalı. Şiir ile, edebiyat ile, roman ile, tiyatro ile, sinema ile, musiki ile, konferans ile, bilgi ile, hatta matematik ile. Matematikle de tebliğ olur mu denmesin. Kainattaki matematiksel değerleri bulup elbette Allah’ı anlatmak çok harika olurdu ve matematiği bilenler de bundan etkilenirdi. Yeter ki tebliğ faaliyetinde bulunalım. Çağ değişmiş. Mevlanamızın dediği gibi “Bugün yeni şeyler söylemek lazım a cancağızım!” Bugüne göre sözler söylemek lazım.
İLKADIM: “Tebliğde farklı bir boyut” sloganını kullanarak farklı bir anlayışla insanlara ulaşıyorsunuz. “Neden tebliğin farklı bir boyutu olarak tiyatro?” dersek, ne dersiniz?
HAŞİM AKTEN: Camilerde, kürsülerden birebir vaazlar veriliyordu. Dupduru tebliğ bu. İslam, yeryüzünün her yeri sizin için mescittir, diyor. Yani her yer sizin için İslâm’a hizmet edilecek yerdir. Tebliğ yapılacak yerdir. Asrımız insanı, Batılıların tesiri altında kaldı. Batılılar Hıristiyanlığın yanlışları yüzünden dinden uzaklaştı. Bu, tüm dünyaya yansıyor. Allah’tan kaçış başladı. Bu kaçışın en önemli yerlerinden birisi sahnelerdir. İbadethaneleri bırakanlar ya stadlara ya da sahnelere kaçıyor. Bu bir ihtiyaç. İnsan kendi cinsi ile birlikte haz almak, tad almak istiyor. Aslında en büyük tad Allah’a birlikte ibadet etmek; ama maalesef asrımız insanı kaçıyor. Biz de bu kaçışı durdurmak ve insanların hiçbiri ateşte yanmasın diye sahnelerden, sahne cephesinden seslenmeye başladık. Bu yüzden farklı boyut diyoruz. Hastalık değişince tedavi de değişiyor.
İLKADIM: Gözyaşı Geceleri nasıl oluştu ve kaç yıldır tiyatroyla ilgileniyorsunuz?
HAŞİM AKTEN: Gözyaşı Geceleri, Gözyaşı Dergisi’nin okurlarıyla buluşması için bir sosyal etkinlik olarak başladı; ama sonunda dergi kapandı, Gözyaşı Geceleri devam etti. Gözyaşı Geceleri 23. yılında.
İLKADIM: Efendim, “Tanzimatla başlayan AYDIN TÜRK TOPLUMU oluşturmada, etkin bir şekilde kullanılmaya çalışılan tiyatro, günümüzde belirgin bir şekilde yerini muhafaza etmeye devam ediyor.” diyebilir miyiz?
HAŞİM AKTEN: Ben tiyatronun kendi özel konumuyla hiç ilgilenmedim. Benim için önemli olan, sahnede insanların gönüllerine girerek kimse ateşte yanmasın sevdasını yürütmektir. Tabii ki bir acı gerçek söylenmesi gerekirse tiyatro, maalesef bugüne kadar toplumun, aydın Türk toplumu oluşturacağız, diye Allah’tan uzaklaşmasında en önemli rolü oynadı diyebiliriz. Yeni yeni İslâmi duyarlılığı olan kardeşlerimiz tiyatroda etkili olmaya başladılar. Abdullah Kars tek başına bir destan yazdı. Rahmetli Hasan Nail Canatlar, İbrahim Hakkı Hafızlar çok şeyler yaptılar. Tabii kıymetleri ne kadar bilindi ayrı konu.
İLKADIM: Milli kültürün ve İslâmi düşüncenin tiyatroda yeterince gündem oluşturmamasının sizce sebebi nedir?
HAŞİM AKTEN: Tiyatro, bizim milli – manevi kültürümüzle örtüşmüyor. Biz de rol yok. İhlas var, yaşamak var. Bu bakımdan bizim toplumumuz tiyatroya ısınamadı ve ısınamayacak da… Haklı olarak… İslâmcı tiyatrocular rol yapmıyorlar. Yeni bir yol bularak yaşadıkları zaman, etkili olduklarını fark edip bunu başardılar.
İLKADIM: Gözyaşı Geceleri, gittiği her şehirde sevgi seline kapılmaktadır. Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz?
HAŞİM AKTEN: Gözyaşı Geceleri rol yapmıyor, yaşıyor, yaşatmaya çılışıyor. Hissediyor, hissettiriyor. Tabii ki Rabbimize hamdü senalar olsun. Rabbim lutfediyor, hissediyoruz. Toplumun dertlerini, yüreğindeki ızdıraplarını dile getiriyor Gözyaşı Geceleri. Bu yüzden halkımız Gözyaşı’nı seviyor. Çünkü Gözyaşı Geceleri’nde kendinin yüreğini buluyor. Kendini buluyor. Kimseyi incitmeden, herkese bir şeyler söyleyebilmek kolay olmasa gerek. Bunu herkes fark ediyor.
İLKADIM: İnsanları yoğun bir manevi duygu atmosferine götürdükten sonra, komediyle, gülerken düşündürerek, finali kalp rikkati zikirle bitiriyorsunuz. Bu sistem halk üzerinde çok tesirli oluyor mu?
HAŞİM AKTEN: Kitlelerin yoğun ilgisi 23 yıldır durmaksızın sürdüğüne göre, demek ki tesiri var. İnsanlar gülmekten ve beş dakika sonra ağlamaktan mutlu. Gözyaşı, mutluluktur.
İLKADIM: Böyle bir tebliğin kitleler üzerinde tesiriyle ilgili çok örnekleriniz vardır. Unutamadığınız bir Gözyaşı anınızı okurlarımızla paylaşa bilirmiyiz..?
HAŞİM AKTEN: Hatıraları bir kitapçıkta topladım. Ordan kısa bir hikaye girebilirsiniz. Ama programlarda, bir eroinman’ın eroini bırakması, bir hristiyan’ın müslüman olması, baba sıcaklığı duymamış bir yetim kızın babam olur musunuz deyişi, bir yaşlı teyzenin sen bizim Bişr-i Hafi’mizsin deyişi ve en önemlisi ben günahkar’a Rabbimin bu tebliğ faaliyetini nasib etmesi.
İLKADIM:Tiyatro ile kitlelere ulaşmak konusunda halkımızı ve Müslüman aydınlarımızı yeterli bilinçte buluyormusunuz..?
HAŞİM AKTEN: Ben bu insanları seviyorum. Bilinçli olsalar da olmasalar da seviyorum. Onlar üzerinde bir yorum yapmak istemiyorum. Ben sadece şunu cevaplıyabilirim. Ben bu topluma layıkıyla hizmet edebiliyor muyum?
İLKADIM: Haşim Akten Tiyatro Enstütüsü kurma gibi bir düşünceniz oldu mu, neden.? Olmadıysa neden olmadı ..?
HAŞİM AKTEN: Konya’da bir ara düşündüm ama olmadı. Neden düşündüm. Birileri yetişmeli bu saha çok etkileyici diye düşündüm. Sonra vazgeçtim. Neden. Aileler çocuklarını böyle meçhule giden bir gemiye bindirmek istemiyorlar. Belediyede çöpçü olsun maaşı olsun daha iyi diyorlar. Ayrıca bu saha çok tehlikeli bir saha. Alkışlar, tebrikler. Tasavvufi bir terbiye almamış birisi nefsine yenilerek uçuruma gidebilir Allah korusun. Vazgeçtim. Daha doğrusu sıkıntılardan başımı kaldırıp bakamadım bu işi.
İLKADIM: Son olarak ilkadım okurlarına neler söylemek istersiniz…?
HAŞİM AKTEN: İlk Adım herhalde “IKRA” oku emri olsa gerek. Bu çağda okuyanlara ne mutlu. Dualarını bizden esirgemesinler.