Eğitimin Serüveni II

Eğitimin Serüveni II

Önceki yazımızda, disiplinci eğitim anlayışından bahsetmiş, bunun ortaçağ boyunca, o günkü bilgi düzeyi ve toplum ihtiyacı ile iç içe olduğunu anlatmaya çalışmış idik. Bugünkü yazımızda hürriyetçi eğitim anlayışından bahsedeceğiz.

Barutun icadı ve buharlı makinelerin kullanılmasıyla birlikte, insan gücünün yerini, yavaş yavaş makineler almaya başlamıştır. Rönesans ve reformlarla beraber yeni yeni icatlar, insan gücünün yerini makineleşmeye bırakmıştır. Zamanla insan hayatını kolaylaştıran bu makineleşme hareketi, orta çağ boyunca süregelen zenaatların yerini makinelerle üretime terk etmiştir. Bu ise; el emeğine dayalı üç-beş kişinin oluşturduğu küçük ölçekteki işletmelerin yerini makinelerin çalıştığı iş yerlerine bırakmasını sağlayarak fabrikasyon üretimi açığa çıkarmıştır.

Diğer tarafta bir malın üretimi ne kadar ucuza mal edilirse, piyasaya sürülmesi ve satışı da o kadar rahatlaşır. Bir taraftan üretimin artırılması, diğer taraftan ucuza mal etme arzusu, önceleri küçük ölçekteki fabrikasyon işyerlerinin genişlemesi ve hatta 25-30 bin kişinin çalıştığı işyerlerine, zamanla da tröstlere dönüşmesini sağladı.

Bu ise; köylerden şehirlere göçleri ve şehirleşmeyi de beraberinde getirdi. Önceleri dar bir alanda geleneksel değerleri, toplumlarının örf, adet ve gelenekleri içerisinde sosyal kontrol altında yaşayan insanlar binlerce, milyonlarca insanın yaşadığı şehir hayatının içerisinde, sosyal baskı ve kontrolden kurtulmaya başladı. Sosyal baskı ve kontrolün zayıfladığı ve zamanla da tamamen ortadan kalktığı bir toplumda, disiplinci bir eğitim anlayışının devamını sağlamak mümkün değildir.

Sanayileşme, şehirleşme, sosyal kontrolün zayıfladığı bir ortamda eğitimin içeriğinde değişikliğin ilk izleri görünmeye başladı. Diğer taraftan üretimim ucuza mal edilmesi ve kalitesi, satışında en etken unsurlardan bazılarıdır. Malın kalitesi o ürünle ilgili ihtisası gerekli kılar. Kim daha ucuza, en kalitelisini üretiyorsa o iş yerinin ekonomik be rekabet ortamında varlığını devam ettirmesi mümkün olacaktır. Bu ise; birçok alanda bireyin bilgili olması, yani orta çağın gerektirdiği ansiklopedik insan tipi yerine sadece ilgi alanına giren konuyu iyi bilen ve yapan insan tipini gerektirdi.

Bunlar sosyal yapı içerisinde daha çok ekonomik etkenlere şehirleşme gibi sosyal hareketlere… dayalı açıklama ve izahlardır. Birde konunun siyasal oluşumlar açısından değerlendirilmesine değinmeden konuya yaklaşım, anlaşılmasının zorlaştırır. 18. yy. sonlarına doğru dünya genelinde yönetim şekli imparatorluklar, krallıklar şeklindedir. Yönetim katı ve serttir. Belli güçlerin baskıcı ve sert yönetimlerin etkisi altındadır. Fransız ihtilali baskıcı, sert ve katı yönetimlere baş kaldırmanın adıdır. Kilise ile işbirliği içerisinde olan yönetimlere direnişin adıdır. Yüzyıllar boyunca, eğitimi sadece kilise ve feodaliteye has bir özellik olarak ele almanın dışında, geniş halk katmanlarına açılımın adıdır. Fransız İhtilalıyla birlikte insanların feodal yapının bir parçası olarak görmenin dışında; ferdiyetçiliğin daha başka deyişle hürriyetin kazanılması faaliyetidir.

Ekonomik açıdan insan gücü yerine makinelerin kullanılması üretim ve tüketim ilişkileri, sosyal yönden ise şehirleşme ile beraber sosyal kontrolün zayıflaması veya kalkması, geleneksel toplum yapısının bozulması, siyasal bakımdan ise insan üzerindeki baskıcı, katı ve sert yönetim anlayışının yerini insanı anlamaya yönelik bir özelik yapısı, insan bakış açısını değiştirdi. Onu anlamaya yöneltti.

Bütün bu değişimlerle beraber makineleşmeye dayalı ekonomik hayat, el zenaatlarının dışında yüzlerce faaliyet alanlarını da beraberinde getirdi. Binlerce birbirinden farklı iş alanları ve iş bölümünü sağladı. Bu sadece farklı iş alanları bireylerde mevcut yatkınlıkların ve yeteneklerin açığa çıkmasını gerektirdi. Bunun ise; orta çağın katı, sert ve disiplinci eğitim anlayışını terk ile yerini insanlara ve insan yeteneklerinin açığa çıkmasını gerektiren hürriyetçi, ferdiyetçi bir eğitim anlayışını da beraberinde getirdi.

Ancak batı toplumundaki bu gelişmelerle beraber yeni açılıma ayak uyduramayan İslam medeniyeti insana ve insanın yeteneklerine yaklaşımda, İslamın sağladığı hoşgörü, Batıdaki anlamda sert bir açılımı sağlamadı. Batının ihtilaller ve işçi hareketleri ile çalkalandığı ve yüzlerce insanın kanının akmasına sebep olan bir değişim geçirmedi. Yavaş ve sakin bir yol izledi.

Bu izleyişin sağladığı, yeni gelişimler ve önümüzde duran açılımlara daha sonra değinmek için tekrar buluşmak ümidiyle… Allaha emanet olun.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.