YOL TÜRKÜLERİ

YOL TÜRKÜLERİ

“Her şuurlu insan, peygamberlerin varisleridir.”

“İslam, hayatı sanat haline getirmenin adıdır”

 

-Ey hayrın muallimi!

-Buyur, yeğenim.

-Nedir şu hayatın sırrı, kısaca anlatman mümkün mü?

-Anladığım şudur yeğenim: Allah’a bağlılık, dünyanın varına yoğuna aldırış etmemek, devamlı ve düzenli bir çalışma temposu tutturmak.

   -Biraz açıklayalım: Kitabı olan dinleri yaşamanın birinci şartı ilimdir. Din bilinmeli ki yaşansın- dikkat edelim; vahyin başlangıcında Allah Teâlâ. “Oku!” emrini kendini tanımlamaya öncelemiştir. “Kulları içinde Allah’a derin saygı besleyenler ancak ve ancak âlimlerdir” (35/ Fatır 28) buyurdu. Bu ne demektir? Ümmeti Muhammedin ilim ve irfanı yükseldikçe Allah Teala saygısı derinleşecektir.

  – “Dünyanın varına yoğuna aldırış etmemek.” çalışmamak değildir. Doğru sözü doğru algılamak diye bir meselemiz vardır. Müslüman devamlı ve düzenli bir çalışma temposu tutturur. Neticede elde ettiğine kanaat eder, sevinir. Elde edemediklerini kafaya takmaz..

-Ey hayrın muallimi!

-Buyur, yeğenim.

-İslam dünyası Allah kelamına rağmen neden sefiller rolünü oynuyor?

-Uzun hikaye yeğenim. Şu kadarını söyleyeyim ki “hür bir düşünceyle” Kur’an’ı ve Sünneti kendi bütünlükleri içinde doğru anlayabilseydik, risalet müessesini parçalara ayırıp bütünlüğü bozmasaydık, ilim okumakla ilim yapmanın farklı şeyler olduğunu anlayabilseydik, süper güç olurduk. İnsanlık aleminin ve cümle canlıların muhafızı, hak ve hukukun  bekçileri olurduk.

Ne çare…?

-Ey hayrın muallimi!

-Buyur yeğenim.

-Hayatın tadı tuzu var mı?

-Eh, bir  dereceye kadar. ‘Küresel lanetin’ dejenere ettiği bir dünyada hayatın ne kadar  tadı tuzu olacak? Her şeye rağmen nelere dikkat edilmesi gerektiğini bilirsek, ehem mühim sırasını doğru  yaparsak, yani ilahi rehberliği doğru okursak ‘yaşama sevincini’ yakalarız diye düşünüyorum.

-Birde şu; gözümüze siyah gözlük takmamamız lazım.

-Anlamadım.

Olabilir. Hayatın tadına varabilmek kolay değildir. Güzel yaşanmış bir hayat en büyük sanat eseridir. Buna “yaşama sanatı” derler. Herkes sanatkâr olmaz. Bedenini güldürürken ruhunu ağlatanlar, gönül dünyasında boğulup hayatın realitesini gözden kaçıranlar, rol yapıp kendini yaşamayanlar, hayatını imrenilecek bir kıvama erdiremezler.

 -Öyle mi üstadım?

 -Evet yeğenim. İnsan fıtratı göz ardı edilmemelidir.

 -Bana insanlık boşuna harcanıyor gibi geliyor, üstadım!

 Bana da öyle geliyor yeğenim. Şeytan ve avanesi faal. Dur durak bilmiyor, hiç tatil yapmıyor. Uzun vadeli, uzun nefesli çalışıyor. Hak hukuk, insaf vicdan tanımıyor. Rahmanilerin gafleti neden bu kadar uzun sürdü bilmiyorum. Şeytanın dizayn ettiği bir dünyada her şeye yazık oluyor.

 -Bu gidiş durdurmak mümkün değil mi?

 -Zor yeğenim. Her şeye rağmen direniyoruz işte. Habil’in evlatları olarak, Kabil zihniyetinin karşısında dişimizi sıkıyoruz. Şehitlerimiz Ömer, Ali ve Hüseyin’in misyonlarını, mücadelelerini doğru okumaya çalışıyoruz. Hakkın hatırını üstün tutma gayretindeyiz. Allah sabrımızı samimiyetimizi ve azmimizi artırsın.

 -Ne olacak bu işin sonu?

 -Bilmem ki yeğenim, işin sonu Allah’a malum. Bize düşen, dosyamızı Allah’ı razı edecek amellere doldurmaktır. Büyük-küçük demeden ‘anın vacibi’ zamanın gereği neyse onları gerçekleştirmeye çalışmaktır.

 -Ne dosyası üstadım.?

 -Amel Defteri yeğenim. Amel Defteri… Kiramen Katibin’in hazırladığı dosya.

 -Önemli olan bu mu?

 -Bu, yeğenim. Sağlam bir imanla, salih ameller gerçekleştirme gayreti. Niyetimiz ve gayretimiz… Önemli olan bu. Dünyanın bütün dikenlerini temizlemek mümkün değil. Cümle kötüleri silip süpürmek, süt liman bir dünya meydana  getirmek kolay mı?

 -Konuyu biraz değiştireyim mi?

-Değiştir yeğen.

-Dünyanın en güzel manzarası nedir?

 -O senin gönül dünyana, hasretine bağlı. Bana kalırsa, kucağında pırıl pırıl bir çocuk taşıyan ağır  başlı, melek gibi bir anne. Dağlardan akıp gelen tertemiz, şen şakrak bir dere mesela.

 -Neden kan, kin durmuyor üstadım?

 -Dünya Kabil ve Yezid zihniyetinin eline kaldığı için yeğenim. Habil ve Hüseyin zihniyetinin mensupları olarak hayatı elimizden kaçırdık. Dünya  şeytanın avukatlığını üstlenenlerinin, dinleri dinar, kıbleleri kadın olanların eline kaldı yeğenim. Kan ve kin, küfre ayarlı  şartlardan doğuyor.

 -Ey hayrın muallimi!

 -Buyur yeğenim.

 -Şu bizim gönlümüzün feryadı dinmeyecek mi?

 -Dinmeyecek yeğenim. Yüksek özlemler varlığını sürdürdüğü sürece feryatlar dinmez.

 “Ah minel aşk ve haletihi..!”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.