KAPAK- Amansız Zaman

Zamansız ölüm,
Zamansız doğum,
Zamansız askerlik,
Zamansız iş,
Zamansız eş… gibi tabirleri çok sık kullanmaktayız.
Bu kadar zamansızlık içinde nasıl oluyor da her şey zamanında oluyor. Aslında olanlar tam zamanında oluyor da bize mi zamansız geliyor?
Merhum Ahmed Hamdi Akseki, Asr Suresinin tefsirini yaparken diyor ki: İnsanlar, ‘Bu zaman ne kadar da kötü, bu zaman ne kadar da çabuk geçiyor’ şeklinde zamana söverler, zamanı lanetlerler. Hâlbuki Allah azze ve celle asra yemin ederek yüz yılı ya da ikindi vaktini kastetmiyor, mutlak anlamda insan yaşamını, ömrü kastediyor ve ömrü değerli kılıyor.
O hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. (Mülk 67/12)
Allah azze ve celle insanlara imtihan için yaşam ve ölüm arası kadar bir zaman takdir etmiş. Bu zamanın ne kadar olduğunu kendisinden başka kimsenin bilmediği bir zaman… Kimisinin ömrü uzun zamanı da uzun, kimisinin de ömrü de kısa zamanı da kısa.
Zamanı nasıl yönetmeliyiz ki imtihanımızı geçebilelim?
Zamanı yönetebilmek hayatı cüzî irademizle yönetebilmek demektir. Kendi kararlarımızı kendimiz alıyoruz. O kararların sonucundan da kendimiz sorumluyuz.
Size geceyi örtü, uykuyu dinlenme, gündüzü de çalışma zamanı yapan Allah’tır. (Furkan 25/47)
Bu ayet-i kerimeyi formül olarak alacak olursak bir Müslümanın zaman yönetimi;
- İbadet,
- Rızkın kazanılması,
- Tefekkür, şeklinde olmalıdır.
Bu şekilde hazırladığımız programa aksatmadan uyarsak imtihanımızı sorulara tam olarak cevap vererek geçebiliriz. Yapmamız gereken işleri ertelersek veya eksik yaparsak zamanı, dolayısıyla bize verilen zaman içinde yapmamız gereken işleri ertelemiş veya eksik yapmış oluruz.
Mesnevide geçen bir hikâye kısaca şöyledir:
“Adamın birisi, gelip geçenlerin rahatsız olması için yol kenarına diken ekmişti. Dikenlerin kurumaması ve gür olmaları içinde devamlı suluyordu. Bir zaman sonra insanlar dikenlerden rahatsız olmaya başladılar. Adamı dikenleri sökmesi hususunda uyardılar. Adam; ‘bugün işim çok sonra sökerim, sökeceğim ama hele biraz daha dursun öyle sökerim’ diyerek insanları oyalamaktaydı. Bir müddet sonra dikenleri gerçekten sökmek istedi ama her gün sulanan dikenler iyice dallanıp budaklanmış ve kök salmıştı. Adam çok istemesine rağmen dikenleri sökme konusunda başarısız olmuştu.”
Hikâye bizi nasihat ve ikazı kulak ardı etmenin ve yapılması gereken işleri ertelemenin sonuçları hakkında uyarıyor. Hikâyeden, yapılması gereken bir işi ertelemenin faydasından çok zararının olduğu öğreniyoruz. Nasıl ki adam dikeni önce sökmek istemedi sonra sökemedi, bizlerde yapmamız gereken şeyleri yapmadığımız zaman ileride o işi layıkıyla yapamayabileceğimizi bilmeliyiz.
Adamın dikenleri sulaması da dikkate değer bir konu. Dikenleri nefisimiz olarak görürsek eğer; biz nefsimizi eğitmeyi erteledikçe ve onun her istediğini yapmak suretiyle dallandırıp köklendirirsek sonraki zamanlarda nefsimize hükmedemeyeceğimizi de bilmeliyiz. Sonsuza kadar yaşayacağımızı bilseydik ya da ne zaman öleceğimizi bilseydik ertelediğimizin işlerin bir mantığı olabilirdi. Ama bilmiyoruz!
Peygamber Efendimiz aleyhisselam çağlar ötesinden bizleri ikaz etmiş: “Böbürlenip kibirlenen, fitnecilik yapan kimse olmayın; iyi, güzel şeylerin ticareti dışında ticaret eda eden de olmayın. Muhakkak ki onlar amellerini erteleyen/yarıncı kimselerdir.“ (Müsned 1/129)
Devir değişti azizim, böyle giyinme, böyle konuşma, bunlara inanma vb. sözleri çok sık duymaktayız. Hatta evlenince örtünürsün, emekli olunca hacca gidersin, işini bul sonra namaza başlarsın sözlerini de çok duymaktayız. Sanki emekli olacak kadar zamanımızın olduğunu biliyormuşuz gibi.
Devir değişse, modalar eskise, adetler yenilense, insanlık ilerlese de değişmeyen tek şey dünyaya gönderiliş amacımız ve imtihan dünyasında ahireti kazanabilmek için bize verilen zaman.
Peygamberimiz aleyhisselam buyuruyor ki: “İnsan vefat ettiğinde melekler derler ki ‘Ahirete önden ne gönderdi?’ İnsanlar da der ki ‘Bu geride ne bıraktı?’
İnsanların zamanı dünyanın ömrüne göre çok az ve kısadır.
Geçmiş zaman elden çıkmıştır, gelecek ise henüz belli değildir, öyleyse mevcut olan şu an içinde bulunduğumuz zamandır.
Ne geçmişi geri getirebiliriz ne geleceği aşikâr kılabiliriz. Zaman amansız bir şekilde akıp gidiyor. Elimizde olan şimdiki zamana sahip çıkmamız, kıymetini bilmemiz gerekiyor.
Zamanımızı faydalı işler yaparak tüketirsek ahirette sorulacak sorulara verecek doğru cevaplarımızın olması muhtemeldir.
Zamanımızı zevk-ü sefada, faydasız işlerde ve günah üzere tüketirsek vay halimize. Sorulacak soruların doğru cevabını bilmiyorsak kopya çekme şansımızda olmayacak.
Teknolojik bir zamana denk geldik. Her şeyi bilgisayar ve cep telefonları ile kontrol edebiliyoruz. Teknolojik aletler insana zaman kazandırıyormuş gibi görünse de günlük hayatımızdan faydalı işlere ayırabileceğimiz saatleri götürdüğü tartışmasız bir gerçektir. Kimler benim fotoğrafımı beğenmiş merakı insanların kıymetli dakikalarını bir ekrana bakarak harcamalarına sebep olmaktadır.
Bizlere emredildiği üzere dosdoğru olursak zamanımızı ibadete göre ayarlar, rızkımızın peşinde koşar, istirahat zamanımızda ise tefekkürle günü nihayete erdiririz. Aksi halde ise Rabbimizin ikazının muhatabı oluruz.
Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah azze ve celle’den korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız? (En’am 5/32)