KAPAK- Fitne: Bir Anlamda Ayıklama!

KAPAK- Fitne: Bir Anlamda Ayıklama!

Allah’ın yeryüzündeki halifesi olarak yaratılan insan, gerçekten kendi konumunu anlayabilecek midir? Yeryüzünde ve gökyüzünde bulunan farklılıkların oluşturduğu ahenk ve güzelliği fark edebilen insan, kendi özündeki kıymeti bir türlü idrak edememektedir. Kâinatın özü ve özeti olduğunu ve bu dünyadan müteşekkil bir hayata mahkûm olmayacağını anlayamayan insan, gerçekten cahildir ve dahi nankördür. Bulunduğumuz gezegende doğacağımız yeri seçmemişiz ama içinde bulunduğumuz-düştüğümüz toprak parçasında (şehirde-ülkede-dünyada) ne kadar geniş yelpazede imtihan ediliyoruz. Bir anlamda ayıklanıyoruz.

Fitne kelimesi, sözlükte “altın ve gümüş gibi değerli madenleri saflığını anlamak için ateşte eritmek” mânasına gelen fetn (fütûn) kökünden türemiştir.

Fitne, sözlükte, deneme ve imtihana tabi tutmak, sınamak, maddi ve manevi sıkıntı, üzüntü, bela ve felaketle imtihan etme gibi anlamlara gelir.

Fitne kelimesi bunlardan başka, küfr, azgınlık, sapıklık, günah, ayrılık, iç ihtilaf ve kargaşa, kavga, delilik, azap, musibet, aklını çelmek, gönlünü çalmak, kandırma, kışkırtma, nifak, ihtilaf, baştan çıkarma, birbirine düşme, çekişme, zulüm, baskı, karışıklık ve kalbin bir şeye fazla meyletmesi gibi manaları da vardır.

Fitneyi doğuran sebepler; cehaletin yaygınlaşması, âlimlerin bozulması, idarecilerin bozulması, dini münakaşaların yaygınlaşması, dini hayatın zayıflaması, iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın terk edilmesi, adaletin terk edilmesi diye sıralanabilir. Kulun iradesiyle ortaya çıkan fitneler kısmına odaklanmak istersek âlimlerimiz bu konuyu; malın fitnesi, kadınların fitnesi, dünyanın fitnesi ve tefrikanın fitnesi olarak kategorize etmişlerdir.

Her insan bulunduğu çevrenin şartları içerisinde imtihan ediliyor. Aslında her insan, kışkırtacak ve bir başkasıyla arasını bozacak sebepleri (isterse) bulmakta zorlanmayacaktır. ‘İnsanların arasının bozulması (bozgunculuk) ve bunun sonunda da yaşanan karışıklık ortamı (kargaşa) fitnenin dilimizde en yakışanı olarak görünüyor.’ (Rasim Özdenören)

Unutmayalım! İmtihan oluyoruz. İnsan sadece kendi ekseninde doğuran sonuçları değerlendirmektedir. Ama ihmal etmemiz gereken bir nokta daha var ki biz birilerine fitne oluşturuyor veya oluyor muyuz? Kendimize-kalbimize odaklanmalıyız.

Fitne konusunda vesveseye kapılmadan aklıselim ile meselelere yaklaşmalıyız. Günümüzde her an kaos teorileriyle bir taraftan hırpalanırken diğer taraftan hayatın içinde kargaşadan kurtulamıyorsak sanırım hayatı biraz yavaşlatmalıyız. Bizi sonunu kestiremediğimiz maceralara sürüklemek isteyen bir düşman topluluğu bulunduğunu unutmamalıyız.

Dünya ve içindekilerin değeri biz müminlere gayet anlaşılır bir şekilde vaz edilmiştir. Bir sinek kanadı kadar değeri olsa kâfirlerin vay haline, diye düşünmeden önce ‘Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir.’ (Hadid, 57/20) ayetiyle irkilmeliyiz. Çünkü aldatma dünyanın hamurunda bulunan fıtrattır. Malı, makamı ve dünyayı nefsimizde kınamalıyız. Başkalarını kınamak akıbeti kötüleştirir. Kendimizi kınamayı, başkalarını kurtarmayı-yardımcı olmayı şiar edinelim.

Fitne, özellikle bu son anlamda kullanıldığında her zaman kötü sonuçlar doğuran bir durumu ifade etmeyebilir; inanma iradesini daha da güçlendirmesi, ahlâkî arınmaya imkân sağlaması, kişiye imanındaki kararlılığı ve erdemli yaşayışı kanıtlamaya fırsat vermesi bakımından ferdin veya toplumun dinî ve ahlâkî gelişmesine katkısı olan olumlu bir imtihan ve deneme yolu sayılabilir.

İbn Manzûr da fitne için, “insanın isyankârlığını olduğu kadar sabır ve metanetini de ortaya koyup sonuçta Allah’ın mükâfatına nâil olmasına fırsat veren imtihan” şeklinde bir açıklama yapar; ardından da Mecdüddin İbnü’l-Esîr’in, fitnenin genellikle “hoşa gitmeyen bir imtihanın sonucu” anlamında kullanıldığını, ancak kelimenin giderek “günah, inkârcılık, savaş, yangın, zelzele” gibi mânalarının yaygınlaştığını belirten açıklamasını nakleder (Lisânü’l-ʿArab, “ftn” md.).

Aynı müellif, “Allah’ım, fitnelerden sana sığınırım!” diyen birine Hz. Ömer’in, “Rabbinin sana mal ve evlât vermesini istemiyor musun?” dediğini hatırlatır ve onun bu sözüyle, “Mallarınız ve evlâtlarınız sizin için birer fitnedir” meâlindeki âyeti (el-Enfâl 8/28) kastettiğini belirtir. Bu açıklamalar da fitnenin büsbütün zararlı bir şey olmadığını göstermesi bakımından ilgi çekicidir. (TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ)

Fitne fırsat olabilir mi? Biz Allah’a iltica ettiğimiz her an ne ile imtihan olursak olalım bu bizim için fırsat olabilmektedir. Mal-makam konusunda insanları ayırt eden kısım insanların elinde bulunanlara ihtiyaç duymamak bir anlamda haset etmemektir. Malı olmayan kişinin kanaate ve sabra sarılması gerekir. Malı olan kimse ise cömertliğe, başkasını kendine tercih etmeye ve iyilik yapmaya yönelmelidir. Çünkü cömertlik peygamberlerin ahlakındandır ve kurtuluşun öğelerinden biridir. Bize verilen her şey nimet olabilmektedir. Ama unutmamak gerekir ki nimetin külfeti ağırdır.

“Doğrusu mallarınız ve evlatlarınız (sizin için) bir fitne (bir imtihan) konusudur. Allah’ın katında ise büyük mükâfat vardır. O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkup emirlerine uygun yaşayın (emir ve yasaklarını) dinleyin, itaat edin ve kendi iyiliğinize olarak (Allah yolunda mallarınızı) harcayın. Kim de nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluş ve saadete erenlerin ta kendileridir.” (Teğabun, 14-15)

Mouradgea d’Ohsson’un İslam toplumu hakkındaki şu tespitleri çok büyük önem arz eder:

“Milletin her tabakasında ana-baba ve akrabalar, çocuklarına örnek olup daha küçük yaşlarından itibaren onları hayır işlerine alıştırırlar. Hayır ve hasenat ve insanın şahsiyetini yücelten bu faziletler sayesinde, kişide bencillik, cimrilik ve tamahkârlık gibi menfi duygular körelir. Buna karşılık insanlara yardım hissi onların gönüllerinde yerleşir. Bu sayede artık bu nevi hayır işleri Müslümanlara hiç ağır gelmemekte ve bu sahada diğer milletlerden çok üstün bir seviyeye yükseltmektedir.”

Hayırlı bir anne-baba olarak ve başarının da sadece Allah’ın yardımıyla mümkün olacağını kendimize her dem yeniden telkin ederek neslimize yoğunlaşalım! Buhranlı dönemlerde büyük kurtuluşa yol bulabilmek duasıyla.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.