MAVERADAN MACERAYA -Besle Kargayı Oysun Gözünü

Vakt-i zamanında Damat İbrahim Paşa merhum, İspirzade Ahmed Efendi’yi Ayasofya Vaizliğine getirir. Sadaretin sofrasına davet eder. Yanan evinin inşasında kendisine 8 kese akçe yardım eder.
Lakin bir gün Sadrazam, Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi’nin yanında Dâd harfinin mahreci konusunda münasebetsiz sözleri sebebiyle onu azarlar. Devlet aklı, Dâd harfini Zı olarak okuyanların kıldıkları namazların ifsad olacağı şeklinde büyütülen tartışmaların üzerini örtmek ister. Fakat, Ayasofya Vaizi İspirzade Ahmed Efendi Patrona Halil İsyanında devlete karşı başkaldıranların yanında yer alır. Kin ve nefretini isyancılarla birleştirir. Besle kargayı oysun gözünü misali.
Sonuçta 3. Ahmed tahttan indirilir. Sadrazam Nevşehirli Damad İbrahim Paşa, Kethüda Mehmet Paşa ve Kaptan-ı derya Kaymak Mustafa Paşa şehit edilir. Lale devri sona erer. İspirzade Ahmet Efendi de 1 milyon akçeye ulaşan servetiyle bir hafta sonra Sultan 1. Mahmud’un tahta çıkmasıyla isyanın neticesini görmeden vefat eder. Yani felek; Mustafa’ya yar olmaz, İspirzade’ye de.
Evet, bir harf deyip geçmeyin. İnsanlardan bazıları vardır ki; Rabbine bile sade bir harf üzere ibadet eder/ kulluk yaparlar.
Eğer kendilerine bir hayır / menfaat dokunursa onunla tatmin olurlar. Eğer kendilerine bir fitne / musibet ya da zarar dokunursa hemen yüz hatları değişir. Bunlar dünya ve ahiret hayatının mutluluğunu kaybetmiş bahtsız insanlardır. İşte apaçık hüsran / zarar da işte budur. Bana bir şey olmaz. Yok ben hocayım, ağayım, beyim, paşayım demeyin. İnsanoğlunun başına neler geliyor neler.
Baksanıza Covid 19 aramızda / yanı başımızda Zebani gibi geziyor. Hem de o küçücük cürmüne rağmen. Siz siz olun harfleri galatlı okumayın. Lahn-i celi’dir, lahn-i hafi’dir / açık ve ya gizli hatadır, aman dikkat edin. Zellet-ül Kâri / okuyucu hatası, kıraatin lezzetini giderir. Ramazan ayı boyunca her gün TRT 1’de yayımlanan Şimdi Söz Kur’an’ın isimli Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışmasını / tekrarlarını kaçırmayın. Yarışmacı Kur’an Bülbüllerini, sunucu Mustafa Cihat’ı, Yarışma Heyeti Üyeleri Hafız Osman Şahin, Dr. Mehmet Ali Sarı, Osman Egin ve Halil Necipoğlu hocalarımızı iyi dinleyin. Bu devran böyle gitmez diyenlere inat devlet eliyle yapılan bu programlara sahip çıkalım. Teşekkürler TRT. Tebrikler Diyanet. Yaşasın Milli İrade ve Cumhuriyet.
***
Şu günlerde herkes Reis’i 57 ülkeye gönderdiği tıbbi malzeme yardımı ile eleştiriyor. Lakin bunca malzeme nasıl üretilmiş, önceden neredeydi bunu sorgulamıyor. Hadiseyi MİT Tırları krizine dönüştürmek isteyen ahmaklar veya ihanet çetesi, devleti bel altı yumruklarla nakavt etmek istiyor. Fakat işbirlikçiler çoktan havluyu atmış durumda.
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş derken toplumun sinir uçlarına dokunuyorlar. Amma nafile!
Ayakkabı tamircisinin kundura imalatında kullandıkları zamkı, süpürge pekmezi zannedip sıcacık Nevşehir simidi ile yiyebilecek derecede töyfe insanlar değiliz. Gülhane Parkındayız, her şeyin farkındayız.
Ha bu arada merhum Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın heykeli yine yer değiştirmiş. Osmanlı Devleti’ne gerileme döneminde 18 yıl lale devri yaşatmış, sadareti döneminde memleketine güzel eserler bırakmış hemşehrimizi yere yurda sığdıramadık. Hayırlısı olsun Rasim Başkanım.
Kanuni Sultan Süleyman dönemine, Osmanlı Devleti’nin zirveye çıktığı yükselme dönemine ismini yazdıran bir başka damat da Rüstem Paşa’dır. Allah onlardan razı olsun. Nevşehirliler damadı sever. Biz de öyle. Ne de olsa onlar namusumuzun bekçileridir.
***
Eskiden Abbasiler devrinde yanlış hesap Bağdat’tan geri dönerdi. Şimdi de Ankara’dan geri dönüyor. Bu devletin yüce millet adına hüküm veren / kalemini kıran savcıları ve hâkimleri var. Ne zannettiniz besmele değmiş beslemeler?
Bu dinin ve devletin mutlak sahibi var. Yaptığınız her iş yanınıza kar mı kalacaktı? Şu hayır mübarek gün Diyanet İşleri Başkanının okuduğu hutbedeki ayetlerin hükmünü mahkemeye vermek gücünü nereden alıyorsunuz?
Bu millet Baronuzun da Baronlarınızın da üstesinden gelecek güçtedir. Ve bu gücünü, yaratan Hak’tan ve Müslüman halkından almaktadır. Biz öyle çok hain gördük ki kaleminin, kamerasının, sarı basın kartının, üniformasının, önlüğünün, cübbesinin vb. kıyafetinin altına saklanan. En iyisi gelin eski ağıdınızı ağlayın. Arabanızın tekerini oluğa yatırdık. Şınanız gevşemiş vaziyet. Sahi sizin şu laboratuar ortamında üretildiği rivayet edilen virüs gibi fitne merkeziniz neresidir? Siz ne zaman iflah olacaksınız? Kininizle geberip gideceksiniz.
***
Coronavirüs ile mücadele ederken her gün sabah semadaki yıldızlara bakıyorum, fiziki denge yerinde, güneş doğuyor ve bayrağımız dalgalanıyor ne güzel! Kendime bakıyorum, aklım hafızam, havsalam ve ağzımın tadı yerinde, biyolojik yapı sağlam elhamdülillah.
Kâinata bakıyorum, hava neft gibi saf ve temiz, su mecrasına akıp gidiyor, bahar gelmiş, toprağın Mayıs’ı harika. Sevgi, anasır-ı Erbaa’dan ateş gibi bir köz olmuş yüreklerimizi ısıtıyor. Kuşlar ne güzel ötüyor! Varlık âleminin kimyası şahane. FKB tamam.
Allah’ım sana şükürler olsun. Bugün yine bir Cuma günü. Ama o gün değil inşaallah. O dehşet dolu anların yaşanacağı büyük gün değil Elhamdülillah.
Allah’ım! Bizi; sarsıntısı ile yüreklerin ağızlara geleceği, hamile kadınların korku ile çocuklarını düşüreceği, emzikli kadınların yavrularını kucağından atıp terk edeceği, insanların sarhoş gibi ortalıkta dolaşacağı o dehşetli güne koyma.
Allah’ım! Sonumuzu hayreyle. Beş Cuma geçti üzerimizden Dozer gibi. Bugün altıncısı olacak. Bize bu ceza çok ağır geliyor Ya Rab!
Bizi evinden mahrum etme. Kov gitsin Covid 19’u. Def’ü refet Corona virüsü. Beytullah’a ve şubelerine Cavid ve Hamid kulların gelsin. Tevrat’ta yazdığın ve Kur’an’da müjdelediğin gibi salih kulların yeryüzüne varis, senin adına hâkim ve dinine hadim olsun.
Ne olur Ya Rab! Bizi affet. Bizi bağışla. Bize acı. Sen bizim Mevla’mızsın. Kâfirlere karşı bize yardım et. Âmin.