KAPAK – Sensör Ben Söyleyeyim!

İnsanın dünya serüveni bir arayış ile başlar. Ben kimim? Varoluşumun amacı ne? Bu düzeni kim kurdu? İnsan, sorular aracılığıyla aslında hakikati arar. Hakikatin peşine düşen insanın asıl gayesi ise bir iddiada bulunmaktır. Çünkü hayat, iddia etmek ve o iddianın peşinde koşarken bedel ödemekle anlam kazanır. İnsanın en büyük iddiası ve sorumluluğu ise hilafettir. Çünkü Rabbimiz: “Ben bir beşer / insan yaratacağım ve onu yeryüzüne halife kılacağım.” (Bakara, 30) buyurmuştur. Bu ilahi sorumluluğu ise insanın nasıl kabul ettiğini, Rabbimiz Kur’an’ın lisanı ile “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” (Ahzab, 72) diyerek anlatmıştır.
Hepiniz Çobansınız!
Halife, sorumlu olan kişi demektir. Halifeliği iki başlıkta incelersek; ilki Müslümanların emiridir ki o yeryüzünde adaleti tesis etmek için çalışır. Sorumluluğu daha kapsamlıdır. Diğeri ise bireyseldir. Aslında her birey gücünün yettiği miktarda halifedir. İçinde bulunduğu konuma göre bir ailenin reisidir ya da bir fabrikanın patronudur. Efendimiz: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Müslim) buyurmaktadır.
Her Birey Bulunduğu Ortamın Halifesidir!
İnsan düzen kurucudur. Bu düzen ise Emr-i Bi’l-Ma’ruf Nehy-i Ani’l-Münker ile kurulur. Yani iyiliği tavsiye etmek, kötülükten ise sakındırmak esastır. Halifenin en çok dikkat etmesi gereken husus belki de beyandır. Çünkü söz ile uygulama zıt düşerse halifenin etkisi azalır, otoritesi sarsılır. Rabbimiz: “Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara, 44) buyurmaktadır. Her birey bulunduğu ortamın halifesi ise konuştuğumuz ve yaşadığımız hayat arasında bir uyum olmalıdır. Aksi takdirde ilk olarak halifeliğimiz, ardındansa konuştuğumuz değerler zedelenir.
Yaşamadığımız Hayatı Başkasına Tavsiye Etmek!
Müslümanlar olarak son zamanlarda yaptığımız en büyük hatalardan biri de kendi yaşamadığımız hayatı başkalarına tavsiye etmektir. Telkin ve tavsiyeden kaçan insanlara, Malcolm X’in de dediği gibi “En güzel nasihat, iyi örnek olmaktır.” Konuştuğumuz her söz bir iddiadır. Ve her iddia sahibini mesuliyet altına sokar. Kimi bu dünyada kimi ise ahirette öder iddiasının bedelini. Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet günü bir adam getirilir ve cehennem ateşine atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkar ve onlarla birlikte değirmen döndüren merkep gibi döner durur. Cehennem halkı onun yanına toplanırlar ve derler ki:
– Ey filân! Sana ne oldu? Sen iyiliği emredip kötülükten nehyetmez miydin? O kişi de:
– Evet, iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım, münkerden nehyederdim, fakat kendim yapardım, der.”(Buhârî, Bed’ül-halk 10; Müslim, Zühd 51)
Nasihatçiye Değil, Nasihate Bakın!
Söz ve yaşam kargaşası içerisinde olduğumuz bugünlerde verilen telkinlerden ve tavsiyelerden faydalanmak istiyorsak şu düsturu aklımızdan sakın çıkarmayalım:
Nasihatçiye değil, nasihate bakalım!
Ve son olarak şu ilahi uyarıyı gönüllerimize kazıyalım!
“Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?” (Saff, 2)