MESELE İNSAN KRİZİ

MESELE İNSAN KRİZİ

Acaba trafikte, bir savaş ortamında daha çok can vermenin temelinde ne vardır? Neden insanlar hep, kendi şeridinden başkasına geçme tutkusu taşırlar? Neden kırmızıda geçmeyi büyük bir zafer duygusu içinde yaparlar?

Acaba insanlar, bir başkasını insanlığından çıkaracak uyuşturucu maddeleri neden üretir, neden satarlar?

Acaba neden erkekler eşlerini döverler? Neden anneler bebeklerini dayakla terbiye ederler?

Neden, Afrika’nın bir köyünde bir bebek, annesinin kuruyan memesinden süt yerine kan emer de. Amerika’da bir başka insan, bir öğünde, bir köyün bir aylık yiyecek masrafını ödeyip kalkar?…

Neden tezgahta manav, kese kâğıdına mutlaka bir çürük meyve koyar?

Neden öğretmen, derse azıcık geç kalmaktan ve dersi kaynatmaktan zevk alır? Neden öğrenci kopya çeker?

Neden din adamı, haftalık izninde camiye gelmez? Neden camiyi temiz tutmaz?

Neden cemaat, namazdan çıkar çıkmaz gıybete dalar? Neden namazda saf saf durur da, dışarı çıkar çıkmaz kavga eder müminler?

Eş cinselliğin arttığı bir toplumda niçin bilinçlendirilmez aileler?

Neden yapılan yanlışlarda hemen telafi mekanizmasını işletip kendisini haklı gösterecek gerekçeler üretir insan?

Peki yanlış nedir, doğru nedir?

Çocuğu uyuşturucu müptelası olmuş bir annenin çırpınışına benziyor arayışlarımız.

Bunca neden, bir problemi getiriyor önümüze ve problem insanda düğümleniyor. İşin özünde bir “insan krizi “var.

“İnsan nedir sorusu kayboldu sanki?”

İnsan niçin ve nasıl var oldu sorusu kayboldu?

İnsanın, kendisini var edenle ilişkisi kayboldu.

İnsanla hayvan arasındaki, belki eşya arasındaki fark kayboldu.

İnsan kendisi üzerine düşünmeyi unuttu. Başkasını anlamlandırmayı unuttu.

İnsan uzuvları arasındaki farkı unuttu. Midesi ile kalbini, dimağı ile üreme organlarını karıştırdı.

Köpekle çocuk karıştı, kurşun insandan değerli hale geldi.

İnsan başkasını iftira ederken, kendinin var oluş gerekçesini yok ettiğini düşünmedi. Bir türlü beyin ölümüne itiliyor insan.. Kalp ölümüne itiliyor.. insan, bir yerde fark ediyor uzuv uzuv öldüğünü . Çünkü büyük, kitlesel ölümler geliyor peşinden. Bu kolektif intihara doğru dört nala koşar olundu. İnsan çevreyi bencilce sömürmenin sonunda, su içemez, havayı soluyamaz oldu. İnsan ırkı putlaştırdığında, kavim kavim kök kazıma eylemleriyle karşılaştı.

İşte ondan sonra, evrensel ilkeler arayışına yöneldi. İnsanoğlunun “ortak değerleri” olmalıydı değil mi?

Çocuğu, kadını, çevreyi koruyan, terörü dışlayan, sivilleri öldürmeyi yasaklayan, işkenceye başkaldıran, jenosidi, yani bir kavmi toptan yok etmeyi insanlık suçu sayan bir evrensel anlayış…

Bunlar, aslında insanlığın ortak değerlerine yönelik bir “fıtrat” arayışı değil miydi? İnsan, ben merkezci yönelişler içinde kaybettiğini yeniden aramıyor muydu? İnsan, adeta yaratanına “beni nerede bırakmıştın Rabbim? “diye sormuyor muydu? “Bana bir kalp uyanıklığı, bir şuur diriliği, kapına geldim, katına geldim… diyerek evrensel ahlak yasaları diyerek el -Medet çığlıkları atılmıyor mu?

Kur’an’da ‘ölçüyü bozmayın’ denmişti. Fıtrat bu ölçüler üzerine kurulmuştu. Sanki ölçülere uydukça var oluş gerekçesine devam edeceğiz yazılmıştı kader defterine… fıtrat zorlandıkça da, var oluş gereklerinin azalacağını.

Bir ölçüsü var mı insanın? Yaşanacak depremler karşısında onu ayakta tutacak? Elbette var. Olmalı. Eğer evren ölçü ile yaratıldıysa, bu zorlu mücadelede onu dirençli kılacak ölçüler olmalı.

Çünkü göklerin ölçüsü var. Tüm evrenin özüne yerleştirilmiş ölçüler var. Hangisini zorlasanız, bir biçimde bedelini ödetecek ölçüler bunlar. İnsan, iç ve dış savruluşlarla yıkılmayacak. İdeal insan projesi bu. Bu projenin mimarı, onu nizamla yaratan. Soruların ve sorunları cevabı ancak içimizdedir.

İnsanı düşünmek, insanı fıtratıyla bilmek, insanlığın ölçüsünü öğrenmek en ehemmiyetli iş olmalıdır. Zira! Bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar. (Stefan zweig)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.