Gerçek Olmayacak Kadar Güzel

Gerçek Olmayacak Kadar Güzel

Medine’de Hz. Peygamber’in mescidi ve kabri tam şehrin yani hayatın ortasındadır, ilk yapıldığı günden itibaren bu durum hiç değişmemiştir. Mekke’de Kâbe şehrin kalbindedir yer tariflerinde gösterilen adres ya Kâbe’nin arkasında ya sağında ya solundadır, Kudüs’te de Mescid-i Aksa şehrin merkezindedir; işgal altında, en netameli günlerde bile merkezi terk edip gözden ırak,  tehlikelerden uzak olmayı kendine yakıştıramamıştır.

İnsanlar yürüyerek Cuma namazına, bayram namazına, vakit namazına gider, itikâfına girer sonra camiden çıkıp alışverişe, düğüne, cenaze evine ya da kendi evine gider. Çünkü İslam hayatı parçalara ayırmaz, insanı da parçalara ayırmaz. Bölmek batı medeniyetine has bir özelliktir; önce Tanrı’yı üçe böler (Baba-Oğul-Kutsal ruh). Sonra İsa’yı ikiye böler (Tanrı-İnsan) sonra insanı milyonlarca parçaya böler (ruh-beden-kalp-akıl-maddi-manevi… vb), sonra zamanımızı böler (360 gün-24 saat-7 gün) sonra ülkeleri toplumları böler. Descartes’ten itibaren bu parçalanmışlığa nur topu gibi bir isim de bulunmuştur: “Kartezyen”.

Sümela manastırı bu bölünmüşlüğün simgesidir. Çarşının, insanın, hayatın dışında, hepsinden uzak, herkese tepeden bakan bir mabed; tahrip edilmiş Hristiyanlık. O manastırın oraya yapılması için yapılan maddi-manevi emekler, hayatı riske giren işçiler, orda haktan uzak yıllar geçiren din adamları ise işin diğer boyutu… Şehre bu şekilde hakim bir tepede olan başka dinin ibadet yerine yüzyıllardır dokunmayan Türk milleti ise çok başka bir konu.

Belki de insan dinine ve dindarlığına güvenince böyle şeyler sorun olarak görünmüyor. İman kuvveti azaldıkça “kötü etkilenirim, aklım karışır” korkusu başka dinlerin sembollerine zarar verdiriyor.

Sümela manastırı Hristiyanlık ve İslam arasındaki büyük farkların cisimleşmiş hali gibi. Sümela Manastırı’ndan yükseklik olarak aşağıda ama aslında yukarıda olan camiler günde beş vakit “Allah din olarak İslam’ı seçti ama biz yeryüzündeyiz -ayaklarımız yere basıyor bu nedenle üstünüz.” demeli belki.

“O gökten su indirdiğinde ve (kurumuş) nehir yatakları(ndan her biri) kendi hacimlerine göre dolup taştıklarında, akıntı yüzeydeki çerçöpü, tortuyu alır götürür; tıpkı süs eşyası ya da alet yapmak için ateşte eritilen (madenlerin), yüzeyinde açığa çıkan köpüklü tortudan arındırılması gibidir bu. Hak ile batılı Allah işte böyle bir benzetmeyle göz önüne koyuyor: Çünkü gerçekten de, tortuysa, çerçöpse söz konusu olan, bu, (bütün) köpüksü şeyler gibi akar gider; ama insanlara yararlı olan şeye gelince, o her (zaman olduğu) yerde, sapasağlam ayakta kalır. Allah işte böyle benzetmelerle ortaya koyuyor.” (Rad, 17)

Bir batılı gibi düşünmek, olayları evrensel değerler süzgecinden geçirmek Kuran ve hadisleri hümanist bakış açısıyla yorumlamak popüler olabilir. Modern metodolojiler Sümela manastırı gibi herkesin görebileceği ve herkese hâkim bir yerde durabilir. Yeni paradigmalar şu an itibariyle bir akademisyene, bir eğitimciye hatta halktan birine artı puan getirebilir. Ancak Müslümanca düşünmek her daim kazandırır. Çünkü, İslam evrenseldir tüm izmler, akımlar yıldız gibi parlar söner ama islam ay gibidir, kaynağı güneş olduğu için parlayıp sönmez sadece bazı sahte ışıklar gözümüzü kamaştırır o kadar. O hep ordadır ve gerçektir, hem en yüksekte hem de yaşamamız için yanımızdadır.

“İnsanların dini önemli değil; iyi insan olsun, güzel insan olsun, doğru insan olsun, namuslu insan olsun, yeter.” Böyle bir şey yok. En önce insanların dini önemli. Çünkü biz Yahudi olmadığımız için, Hıristiyan olmadığımız için Müslüman’ız.” İsmet Özel

 “Lâ ilâhe illallah” sözünün ispatı “Muhammeden Resulullah”tır. Yani Allah Resulü’nün risaletini anlamadan şirkten kurtulmuş olmak mantıken imkânsız olduğu gibi, insanlığın yaşadığı macera göz önüne alındığında yanlış bir pozisyondur da. İnsanlığın yaşadığı macera içinde Âdem aleyhisselamdan beri gelen dinin, birtakım insanların kendilerine Allah’tan başka rabler edinmeleri suretiyle inhirafa ve bozulmaya uğramış hali bahis konusu. Bizim bugün sonuçta Yahudilik ve Hıristiyanlık dediğimiz şeyler ki biz Fatiha Suresi’nde diyoruz bunu: “Bizi doğru yöne ilet, Allah’ın gazabına uğramışların yahut azıp sapmışların yoluna değil.” diye Fatiha Suresi’nde bunu söylüyoruz.” İsmet Özel

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.