Allah’a Sığınış Aksiyonel’dir!

Bugünkü yaşadığımız dünyada belki de en çok diri tutmamız gereken kavramların başında gelmektedir Allah’a sığınış… Zira yaşadığımız dünya zaman dilimi olarak insanlığın/insanların alabildiğine dünyaya sığındıkları, dünya ile tatmin oldukları, dünyayı içselleştirdikleri ve bunun doğal sonucu olarak da Rableri olan Allah’tan yan çizdikleri, esas sığınak olarak kabul etmedikleri ve acı bir âkıbet ile aslında dibi görünmeyen bir uçuruma doğru sürüklendikleri bir dünyadır.
Böyle bir dünyada, bütün bir benlikle Allah’a teslim olmak, tek büyük sığınak olarak Allah’ı bilmek ve O’nu yegâne karar mercî yapmak biz mü’minler için sınır tanımayan çağa, azmanlaşmış kültüre, önünü göremeyen insanlığa en dinamik mesajdır. Dolayısıyla Allah’a sığınışı bir hayat tarzı olarak kuşanmak, sözde bırakmamak, eyleme taşımak en asli vazifelerimizdendir.
Yapmamız gereken aktif olarak Allah’a sığınışı gerçekleştirmekken ne yazık ki bugün Allah’a sözde sığındıkları halde bankaları mesken tutanlar, aile hayatını Şeytan’ın ellerine teslim edenler, siyasetteki Allah’a sığınış kanunlarını es geçenler belimizi bükmektedir. Çünkü aktivize olmamış bir sığınış Allah’ı razı etmekten çok Şeytan’ı mutlu etmektedir.
Tam da bu noktada neden kitabımız Kur’an’ın Felak ve Nas sureleri ile hitam bulduğunu, neden bu iki surenin Efendimiz aleyhisselam’ın en değişmez virdleri arasında yer aldığını ve neden bu iki surenin “De ki” vurguları ile bizi Rahman olana en sağlam bir şekilde raptettiği hususlarını düşünme fırsatı buluyoruz.
Siz de Felak ve Nas surelerinin bizi muhteşem bir şekilde kavradığını, himaye ettiğini, en ufak bir boşluk bırakmaksızın bizi kalben ve zihnen doldurduğunu, kulluk dinamizmimizin hangi temel üzerine oturması gerektiğini net bir şekilde vurguladığını ve ayet sayısı olarak kısa olmalarına rağmen fitnelerin temeline dinamit koyacak yoğunluğa sahip olduklarını fark ettiniz mi? Yoksa muavvizeteyn yani kendisiyle Allah’a sığınılan iki sure olarak isimlendirilen Felak ve Nas sureleri sizin için bir dil alışkanlığı, normaliteye evrilmiş bir vird veyahut sünnet ve farz namazlarınızın vazgeçilmez zammı sureleri mi sadece? Bu sorulara vereceğiniz cevapların “Elbette hayır” olacağını kuvvetle umut ederek Felak ve Nas surelerinden yakaladığım noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Felak’ın Rabbi olan Allah, geceyi yarıp sabahı ortaya çıkaran Allah, varlık sahnesinde her ne varsa hepsinin bu sahnede olmasının biricik ve yegâne müsebbibi olan Allah, bu Ümmet’i de içinde bulunduğu karanlık tünellerden, fitne çukurlarından, çaresizliklerden ve umutsuzluklardan çıkarıp umut sabahına, insanlığın gerçek ufkuna, yüreklerin iktidarına taşıyacak olan Allah’tır! Felak suresi ile Sabahın Rabbi’ne sığınan biz mü’minler Ümmetimiz’in gerçek sabahının da yakın olduğu umuduyla Felak suresine tutunacağız, tutundukça da umut sabahına yaklaşacağız biiznillah! Felak’ın Rabbi olan Allah’ın, zifiri geceyi sabah aydınlığına taşıyan Allah’ın, ölülerden diriler çıkaracağına olan yakinimiz daha da artacak, bu bakış açısıyla okuduğumuz bir Felak suresi yüreğimizi pekiştirecek, ufkumuzu açacak ve sabahın gerçekten yakın olduğu hakikatini hissetmemizi sağlayacak…
- De ki; Yarattığı şeylerin şerrinden Felak’ın Rabbi’ne sığınırım hitabıyla Allah’ın tek büyük kudret kaynağı olduğu gerçeğini damarlarımızda hissedeceğiz, dünyayı fesatlarıyla kasıp kavuran şer odakların nihayetinde Allah’ın kahredici otoritesinin mahkûmları olduklarını Felak suresinin ilk iki ayetiyle en yakini bir şekilde idrak edeceğiz ve şerlerinden Felak’ın Rabbi’ne sığındığımız bütün yaratığın nihai kararının Allah’ın elinde olduğu hakikatiyle bu dünyada adımlarımızı daha mutmain bir kalple atacağız, en ağır darbeler bile bizi ezemeyecek, bu duygu dinamizmi üzerinde yükselen kulluğumuz bizi Felak’ın Rabbi’ne daha da yaklaştıracak ve Felak’ın Rabbi’ne yakın kullar olarak sabaha olan yürüyüşümüz daha da netleşecektir biiznillah!
- Varlığı bütün ihtişamıyla örttüğünde gecenin şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, hasediyle hız kesmeye çalışan hasetçinin şerrinden Felak’ın Rabbi’ne sığınışımızın tam manasıyla bir direnişi ifade ettiğinin farkındalığını yaşayacağız, bu farkındalıkla okuduğumuz bir Felak suresiyle kalbî doluluğu, zihnî berraklığı elde edeceğiz.
- Allah’ın Rablik, Meliklik ve İlahlık makamından kendi vehimlerince pay kaptıklarını hayat tarzlarıyla ve sistemleriyle ortaya koyan insanlığın yüz karası şer güçlerin, bütün hamleleriyle tepemize çullanıp, bizi Allah’tan koparıp kendilerine mahkûm etmeye çalıştıkları bir zamanda insanlığın biricik Rabbi, Melik’i ve Kanun koyucusu olana sığınışımızın bugünün en aktif ve dinamik meydan okuyuşu olduğunu bileceğiz, hilafetini kaybetmiş, topraklarında kâfirlerin tasallutuyla cebelleşen bir Ümmet olsak da insanlığın Rabbi’ne, insanlığın Melik’ine, insanlığın İlah’ına şuurlu bir şekilde sığınan ve en önemlisi de bu sığınışın hakkını pratik olarak veren Ümmet’i, Allah’ın rahmetine gark edeceğini, bu şerefli sığınışın bir karşılığı olarak da Alemler’in Rabbi’nin bu Ümmet’i kâfir hegemonyanın tahakkümünden bir gün halas edeceği gerçeğini kalbimizin derinliklerinde duyacağız.
- Şeytan’ların ve Şeytan’ın yaverliğini yapıp onu aratmayacak şer kapasitesine sahip olan iki ayaklıların (izmlerin), kulluğumuzun merkez üssü olan kalplerimiz üzerinden bize gerçekleştirdikleri bitirme operasyonlarına, Nas suresini kalp karargâhımızın başkumandanı yaparak direniş göstereceğiz. Sadırları, kalpleri, kasvet bombardımanıyla ifsat etmeye çalışan Hannas’a karşı Nas suresi ile meydan okuyup Şeytan’ın üzerimizdeki umudunu gırtlağına dizeceğiz…
Son olarak da yazımızın başlığına ilham kaynağı olan, Allah’a sığınışının bedelini yaşadığı hayatla dibine dibine akıtarak ödeyen ve Rabbim’izin kıssaların en güzeli olarak isimlendirdiği kıssanın, peşinden gideceğimiz baş adamı olan Yusuf aleyhisselam’ı gündeme taşıyarak bitirmek istiyoruz. Zina’ya, zulme ve zillete karşı MAAZALLAH parolasını bayraklaştırarak Şeytan’ı çıldırtan ve iffeti, izzeti, sadakatiyle aktif sığınışı gerçekleştiren Yusuf aleyhisselam bizim hayatlarımızda hangi karede yer alıyor dersiniz…
Sözde Allah’a sığındıkları halde eylem planında Şeytan’ın değirmenine su taşıyanlar, Yusuf suresini etraflıca yeniden okuyup Yusuf aleyhisselam üzerinden Allah’a sığınışın kanunlarını yeniden gözden geçirmelidirler, bu surenin bize kazandırmak istediği dinamikleri hayatın gereken alanlarına aksetmelidirler ve bu şekilde Kur’an’ın ölü bir metin değil diri ve diriltici bir metin olduğu mefhumunu aktif olarak kayda geçmelidirler… Tercih bizim; Allah’a sığınışın AKSİYONEL ismi Yusuf aleyhisselam’ın izini sürmek mi, yoksa Allah’a sığınışın edebiyatını yapıp meydanları Şeytan’lara bırakmak mı?
Sözlerimizin sonu; Alemler’in Rabbi olan Allah’a hamdolsun!