Kirli Bir Gözlük ve Sünnet

Kirli Bir Gözlük ve Sünnet

Peygamberin(s.a.s)  sünnetini idrak etmenin yolu binlerce hadis okumaktan önce bazı soruları tefekkür etmekten geçer. Eyyub el Ensari’yi doksanlı  yaşlarında İstanbul’un surlarına getiren sır, Ubeyde bin Cerrah’ı bütün servetinden vazgeçiren aşk ,İbn_i Mesud’u gecelerce ağlattığı halde beni hala derin gaflet uykularından uyandırmayan kaygı neydi? Ve en önemlisi eşkıyadan sahabe çıkaran peygamber benim de peygamberim değil mi? Önder aynı öğretici aynı değil mi?

Bu soruları kendime sorduğumda fark ettim ki problem önderimde değil, benim sünneti onlar gibi anlayamamışımdaydı. Bunun sebebi Peygamber (s.a.s) ile aynı mekânı paylaşmamak mıydı? Hayır, cevap bu değildi, öyle olsaydı Ebu Leheb için Tebbet suresi inmezdi. Onu anlamanın yolu sadece binlerce hadisi okumaktan geçseydi bu kadar insana kitap yüklü eşekler demezdik. Elbette okumalıydı hadisleri ama gözlüklerim kapitalizmle, sekülerizmle (dünyevileşme) ,kibrimle bu kadar kirlenmişken nasıl okuya bilirdim ki hadisleri? Fıtrat bezi ile silmek gerekti evvela fakat yönümü kıbleye çevirmeden nasıl bulabilirdim fıtrat bezini? Sahte bezler temizleye bilir miydi bu kadar pisliği? Eğer bu kiri temizleyip dünya ve ahirete Peygamber(s.a.s) gibi baka bilseydim Peygamber’in (s.a.s) su içiş şeklinden bile yeni ufuklar çıkaramaz mıydım kendime? Önce gözlüğümde ne kadar kir var onu bilmeliydim bir hadisle denedim kendimi hemen “Allah’a imandan sonra en akıllıca iş, insanlara sevgiyle davranmaktır.” hala bu hadisin ummanında kaybolup yeni ufuklar çizemiyordum bu hadisten yeni bir ben olup çıkamıyordum, anlayacağınız gözlüğüm berbat durumdaydı. Ben sanırdım ki şeytan hep aynı yerden gelir; meğerse Don Kişot gibi çıkmışım şeytanın karşısına. O bana, "Hadisleri hayatımızda nasıl ihya ettiririz" konuşmalarını unutturup hadisler üzerinden sadece tartışma yaptırırken haberlerde Filistinli, Morolu, Suriyeli, Mısırlı kardeşlerimin katledilişlerini okumaya beni mahkûm ediyordu.

Şeytan bizim hala fark edemediğimiz bir noktayı çok iyi biliyordu; sünneti gerçekten anlamadan Kur'an'ı asla anlayamayacaktık. Biliyordu Kur'an tahrif edilemezdi ama bizim bakış açımız tahrif edilebilirdi önce beynimizi boş şeylerle doldurup fıtratımızı, kavramlarımızı, samimiyetimizi tahrif etti, oysa din samimiyetti. Saf bir samimiyetin bütün kapıların anahtarı olduğunu da bizden daha iyi bilen bir düşmanımız var. Ama her şeyden öte bizi rahmetiyle kuşatan bir Allah'ımız , "Ümmetim ümmetim…" diye feryat eden bir Peygamberimiz (s.a.s) var. Rabbim bize Peygamber'in (s.a.s) sünnetini okuyabilecek temiz gözlükler ihsan et ki kitabını hakkıyla okuyup, dünya ve ahiret saadetine erme lütfuna nail olalım. Âmin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.