Allah’ın Elçisi ile Olmak

Allah’ın Elçisi ile Olmak

“Onlara dedik ki: Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinden giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara, 38)

İnsanlık Adem aleyhisselam ile dünyada bir yolculuğa çıkmıştır. Bu yolculuk son insanın ölmesi ile tamamlanacaktır. Yolculuğun seyir haritası büyük bir pazıla benzetilebilir. Fertler olarak her bir insan kendi yaşam süresinde büyük pazıla yaptığı olumlu ya da olumsuz görüntüleriyle etki edecektir.

Bu tabloda iki ana renk ve türevleri vardır. Dünya yolculuğuna ilk adımımızı Yüce Rabbimizin; “…Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.” (Bakara, 38-39) ayetindeki iki renkle attık. Nurun aydınlık rengi ve zulümatın karanlık renkleri.

Hidayete tabi olmak Peygamberlere ittiba etmektir. Rasulullah aleyhisselam’ın izlerini takip etmektir. Onun bildirdiği yüce Kur’an’ı rehber edinmektir. Hidayete ermek, Efendimizin Müslüman tanımı ve tabirlerindeki gibi önce imanda samimiyet ve Allah’a sadakatle başlar. Güzel davranışlarla da devam eder. Efendimizin dilinde “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü’min de halkın can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir.”

“Mü’min ne sövücü, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayâsızdır.”

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona ihânet etmez, zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu aşağılamaz.”

“Kişiye şer olarak, Müslüman kardeşini aşağılaması yeterlidir.”

“Müslümanın malı, kanı ve ırzı diğer Müslümana haramdır.”

“Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva şuradadır (eliyle göğsünü işaret etti). Sakın ha! Birinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah’ın kulları kardeş olun.”

“Bir Müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.”

“Kim bir Müslümanın gıybet ile şerefini payimal etmek sebebiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun mislini cehennemden tattıracaktır. Kime de Müslüman bir kimseye yaptığı iftira, gıybet gibi bir sebeple mükâfat olarak bir elbise giydirilirse, Allah Teâlâ hazretleri mutlaka, onun bir mislini cehennemden ona giydirecektir.”

“Muhammed Allah’ın elçisidir. O’nun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler.” (Fetih, 29)

Bu ümmetin en büyük özelliği merhametidir, rükûsudur, secdesidir. Bunlar hem mü’min kişide beliren ilk özellikler hem de Resulün yoluna ittiba edenlerin vazgeçilmez vasıflarıdır.

Rasulullah aleyhisselam “Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir.” buyurdu. Kendisine: “Ya bulamayan olursa?” diye soruldu. “Eliyle, çalışır, hem kendisi için harcar, hem de sadaka verir.” cevabını verdi. “Ya çalışacak gücü yoksa?” diye soruldu. “Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder.” dedi. “Buna da gücü yetmezse?” dendi. “İyiliği veya hayrı emreder.” dedi. “Bunu da yapmazsa?” diye tekrar sorulunca: “Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkor. Çünkü bu da bir sadakadır.” buyurdu.

Bu ümmetin özelliği, öfke patlamaları, şiddet, eş ve çocuklarına dahi tahammülsüzlük değildir. “Onlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmran, 134)

Efendimizin “Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir.” buyurmasına rağmen eşine, çocuğuna, ailesine ve milletine merhametsizlik edenler hayat pazılında işgal ettikleri bölüme yeniden bakmak zorundalar. Renklerini yeniden kontrol etmeliler; imanın ve resulün yolunu takip etmenin neşesi ile aydınlanan nurlu bir yol mu yoksa haksızlığın ve zulmün karanlık yolu mu?

Rahmetellil âlemin olan Allah’ın ve O’nun son elçisi Muhammed aleyhisselam’ın yoluna tabi olanlar hem bu dünyada bol nimete kavuşacaklar hem de ahirette azaptan kurtulup cennete kavuşacaklardır.

“Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar.” (Bakara, 257)

Büyük insanlık tarihi bizi kendisine çeken altın ve gümüş gibidir. Nefis hep ona sahip olmak, ölümsüz ve ebedi yaşamak hissine sebep olabilir. Unutulmamalı ki hayat sınırlıdır ve ölüm gerçektir. Kırdığımız döktüğümüz ve zücaciye dükkânına dalmış fil gibi yaşantımız bize de etrafımıza da fayda vermez. Gerçek güç ve kudret sahibi Allah’tır.

“(Ahir zaman peygamberine iman hususunda) Allah’a verdikleri ahdi ve ettikleri yemini, az bir dünya malı karşılığında değiştirenlere gelince, onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Kıyamet gününde Allah onlara ne bir hitapta bulunur, ne rahmetiyle nazar eder ve ne de onları temize çıkarır. Onların hakkı pek acı bir azaptır.” (Âl-i İmran, 77)

“Kim Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Kıyamet günü Allah da onun ayıbını örter. Kim de Müslüman kardeşinin ayıbını açarsa Allah da onun ayıbını açıp evinin içinde bile rezil eder.”

“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da ‘Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kadirsin.’ derler.” (Tahrim, 5)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.