Dostluk Üzerine

Âlemleri yaratan Allah, kullarına merhametinden dolayı onlara kılavuz olarak; peygamberler ve bir hayat nizamı olarak da mukaddes kitaplar göndermiştir. Kimler, gönderilen peygamberlerin izinden gitmiş, kitabın hükümlerine inanıp iman etmiş, vahiy haber merkezinin haberlerine gönül kulağını vererek gerekli mesajları almış ve hayatına uygulamışsa, dünyasını da ahiretini de kazanmıştır.
Kimler de bunun aksine Allah’a iman etmemiş, peygamberini tanımamış, kitabına arkasını dönmüşse dünyasını da ahiretini de kaybetmiştir. Rabbimiz, biz kullarına hayatımız boyunca şaşmaz ölçüler verirken; dost-düşman konusunda da çok önemli ölçüler koyup, ikazlarda bulunmuştur.
Bu konuda inanan kullarına gönderdiği hayat kitabımız Kur’an’da kimleri dost edinip edinmeme hususunda Rabbimizin buyruklarına bir bakalım…
- Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin (Onların velayeti, emri altına girmeyin, onlara itaat etmeyin). Böyle bir hareketle kendi aleyhinizde Allah’a apaçık bir belge vermek ister misiniz? (Nisa, 144)
- Ey iman edenler! Sizden olmayanları dost ve sırdaş edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan geri kalmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların öfkeleri (kin ve buğzları) ağızlarından taşmaktadır. Sinelerinde gizlemekte oldukları düşmanlık ise daha büyüktür. (Âl-i İmran, 118)
- İşte siz o kimselersiniz ki (Bütün kötülük ve düşmanlıklarına rağmen hâlâ) onları seversiniz, hâlbuki onlar sizi sevmezler. Siz (mukaddes) kitapların hepsine inanırsınız. Hâlbuki onlar, yalnız sizinle buluştukları zaman “inandık” derler. Kendi aralarında baş başa kaldıkları vakit de size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmaklarının uçlarını kemirirler. Onlara de ki: “Kininizle geberin!” Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilir. (Âl-i İmran, 119)
- Eğer size bir iyilik dokunursa, onları tasaya düşürür. Şayet başınıza bir fenalık gelirse, buna sevinirler. Eğer göğüs gerer ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki Allah yaptıklarının hepsini ilmiyle kuşatıcıdır. (Âl-i İmran, 120)
- Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kâfirleri dostlar edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. (Mümtehine, 1)
- Eğer onlar sizi elde edip de maksatlarına nail olurlarsa, size düşman kesilirler. Kötülüğün her çeşidiyle ellerini ve dillerini size uzatırlar. Zaten onlar hep, sizin kâfir olmanızı isterler. (Mümtehine, 2)
- Ey iman edenler! Eğer kâfirleri sever ve onlara itaat ederseniz, sizi ökçelerinizin üzerinde hemencecik küfre çevirirler de (dünyada da ahirette de) kaybedenlerden olursunuz. (Âl-i İmran, 149)
- Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği (Allah katında bir değeri) kalmaz; ancak onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi kendisi ile korkutur. Dönüşünüz Allah’adır. (Âl-i İmran, 28)
- Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onlarla dost olursa o da onlardandır… Şüphesiz ki Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Maide, 51)
- Sen onların dinine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar senden asla razı ve hoşnut olmazlar. (Ey Habibim) Sen onlara de ki: “Yol Allah’ın gösterdiği yoldur (İslam’dır).”
- Onlar (münafıklar), inananları bırakıp da kâfirleri dost edinirler, onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Doğrusu izzet ve kudret bütünüyle Allah’ındır. (Nisâ, 139)
- İnkâr edenler, birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar. (Enfâl, 73)
- Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz, iman üzerine küfrü tercih edip seviyorlarsa, onları dost edinmeyiniz. Sizden kim onları dost edinirse doğrusu kendisine yazık etmiş olur. (Tevbe, 23)
- Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun Peygamberi; namaz kılan, zekât veren ve rükû eden mü’minlerdir. Kim Allah’ı, Peygamberini ve inananları dost edinirse (yâr edinir, yardımda bulunursa) bilsin ki, şüphesiz Allah’tan yana olanlar üstün gelirler. (Maide, 55-56)
- Allah’tan başka dost edinenlerin hâli, kendine yuva yapan örümceğin hâli gibidir. Şüphesiz ki, evlerin en dayanıksızı örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler… (Ankebut, 41)
- Zalimlerden her biri (pişmanlığından) ellerini ısıracağı o günde şöyle diyecektir: “Ah ne olurdu, ben o peygamberlerle bir kurtuluş yolu edineydim. Yazıklar olsun bana! Keşke (beni azdıran) falancayı dost edinmeseydim (düşmanın ta kendisiymiş o). Vallahi o sapıttı beni zikirden, fikirden, şükürden (Allah’ı anmaktan, Kur’an’a bağlanmaktan, bana Kur’an gelmişken). (Furkan, 27-29)
Ne dersiniz dostlar?
Allah’ın da dostları ve düşmanları var. Peygamberlerin de dostları ve düşmanları var. Kur’an’ın da dost ve düşmanları var. Elbet mü’minlerin de dost ve düşmanları olacak… Rabbim; biz günahkâr kullarına dost ve düşmanını tanıyacak bir basiret lütfeylesin. Ümmet olarak inanç coğrafyamızdaki akan kan ve gözyaşlarının, dağınıklığın, perişanlığın sebebi bizlerin bu husustaki yanlış tercihler midir Allah’ım? Affeyle bizleri… Şuur ver bizlere…