Hayatımızdaki Nehirler (!)

Hayatımızdaki Nehirler (!)

Talut ve ordusu; dünyanın süper devleri üzerine yaptığı şanlı yürüyüşü ile emperyalizmi, bir avuç insanla nasıl yere serdi ise bugünün Müslümanları da şu kadar kâfirin oluşturduğu ittifakları yerle bir edecek ve tüm bu haçlı siyonist zihniyetin hepsini tarih kitaplarının kara sayfalarına gömecektir. Bu olacak Allah’ın izniyle. İstedikleri kadar lgbt yürüyüşleri yapsınlar. Gezilerde ortalığı yakıp yıksınlar. Müslümanlara oruçları yasaklasınlar. Zorla içki içirsinler. Evlerine günlerce süren bombardıman yapsınlar. Aralarına fitne fesat sokup birbirlerine kırdırsınlar. Sahte örgütlerle sözde halifelik lafı adı altında kardeşlerimizi vahşice yaksınlar. Üstelik tekbirlerle yapsınlar bu hainlikleri!

Sizler Allah’ın önderler yetiştirmesine mani olamayacaksınız. Bir Şeyh Said yine gelecek ve o kâfirlerin kurallarını İslam’ın kurallarına tercih eden yahudi uşaklarının karşısına geçip kıyam edecek. Bir Yavuz gelecek ve sapık anlayışla din uyduran oryantalistleri çaldırana gömecek. Ve yine aklı ve imanı tâ iliklerine işlemiş bir Abdulhamid gelecek ve tüm bu akıl yoksunu dünya devlerini(!) parmağında oynatacak. Kesinlikle ve kesinlikle bir Davud gelecek ve bir-leş-miş milletlerden başlayıp taaa siyonizme kadar hepsinin hesabını kesecek ve bir avuç Müslüman uçsuz bucaksız orduları kovalayacak.

Davud; tam bir dava adamı. İki ucu görünmeyen bir orduya karşı çıkıp bütün süper güçlerin başını bir kılıç darbesiyle yere indiren şanlı asker. Davud aynı zamanda imtihan adamı! Allah; Talut’un ordusuna nehirlerden su içmeyi, dünyanın bütün çekiciliğine rağmen ihtiyaç fazlasını reddetmeyi emrettiğinde o emire tam itaat eden bir asker. Bir avuç su! Kendisiyle beraber 70 bin kişilik ordunun 69 bin küsürünün elendiği quiz sınavını geçen örnek öğrencilerden bu Davud. Yoksa kolay değil zulme kıyam etmek… Can ve mal karşılığı cenneti satın almak… Dünya devlerinin karşısına dikilip ‘Sen zalimsin!’ diye bağırmak…

İslam ordularının tıpkı o zaman gibi ne kadar dünyaperest bir hali var böyle. Meydanlarda cihad etmektense nehirlerde; karnı şişinceye kadar su içmeye koyulup, boğulurcasına dünyaya dalan şu ordular… Çıkıp Amalika’nın karşısına hakkı haykırmayı bile hak etmiyorlar. O nehirden içenler bedir ashabı ile haşrolunmayı hak etmeyecekler. O nehri amaç haline getirenler de…

Çölün bütün sıcağına rağmen, memurluğun rahat ve maddiyatına rağmen, dünyanın bütün zevk şehvetine rağmen, öğrenciliğin tembellik ve uyuşukluğuna rağmen bu imtihanlara ‘LA İLAHE’ diyemeyen şu ordular İslam’ı yüceltemezler. Onlar ancak çay bahçelerinde devlet yıkıp devlet kurarlar. Ancak mezuniyet partilerinde kep atarlar. Evlerindeki rahatlığı bırakıp, modaya isyan edip, modern firavunların karşısına asa ile çıkamazlar. Onlar ancak televizyonda sabahtan akşama mücahitleri seyreder. Çünkü hepsinin karnı şişti. Allah bu dünyaya dalan ve gereğinden fazla su içenlerin tamamının karnını nehrin başında şişirdi. Ne vakıf ne cemaat hizmetlerini yapmaya layık değiller onlar. Oturdukları yerden ‘Allahu Ekber’ diye kalkıp yeniden cihada koşanlar başka. Ebuzer gibi Tebük’e yetişenler başka. Sayıları az olsa bile.

Heyecanıyla cihada çıkacak, imanla hep aynı umutla zafer şarkıları söyleyecek, hep aynı sevdayla dünyayı emperyalizmin kanlı ellerinden kurtarıp cennete giden bir yol haline getirecek ve ümmetin refahı için kendi rahatını hatta her şeyini feda edecek genç görmek isteyen Davud’a baksın.

Davud;

8-5 mesaisinde ev ile iş arasında mekik dokuyan, devlete kapağı atıp rahatına bakmayı kendine amaç edinecek derecede amaçsız ve kaygısız bir adam asla olmadı!

Kıyafet dolabında 3 çeşit renk eksik diye günlerini alışveriş merkezlerinde geçiren israfçı bir kadın mantığına asla bürünmedi!

Evini envai çeşit mobilyalarla donatıp lüksü; ihtiyacı varmış gibi gösteren kapitalist anlayışa ‘LA İLAHE’ diyebilen fedakâr bir Müslümandı!

Perdeyi komşulara hava atma aracı değil, mahrem olanı örtme amacıyla kullanan bir Müslümandı!

Midesini ve banka hesabını doldurmak için mal peşinde koşan dünya kıbleli bir Müslüman olmadı ve olmayacak!

Ehil olmadığı işlerde; makam mevki sevdasıyla yolsuzluk üstüne yolsuzlukla belediye yöneten çıkarcı bir Müslüman asla olmadı!

Allah; Müslümanları can damarından vurdu. Zaten çölün ortasında kuyumcu dükkânı ile imtihan edilecek halleri yoktu. Buz gibi tatlı suyu olan bir nehir onların imtihan sebebi olacaktı. Çevrenize bakın Müslümanlar! Hayatınızı irdeleyin. Cennetiniz ve cihadınız orada. Nehriniz sizin hayatınızda. Sizi ne engelliyor? Ayağa kalkmanızı engelleyen şey ne? Bulun ve sökün atın onu hayatınızdan. Taşlarla ayaklarınıza bağlanıp uçmanızı engelleyen kütleleri sökün ve geri dönemeyeceği bir yerlere atın.

Balkanlıoğlu Hoca’nın sesine kulak verin “Allah aşkına, Ayağa kalkın! Ayağa kalkın! Ayağa kalkın!”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.