Ne Yapsak Acaba?

Ne Yapsak Acaba?

Bugün dünya üzerinde canını, malını ve onurunu yani ‘varlığını islamofobinin varlığına armağan etmiş’ İslam düşmanlarının yaptığı entrikaların ve ‘Müslüman; yobaz ve teröristtir’ çığırtkanlığının en alçak noktası; en büyük terörü bu çığırtkanlığı yapanların devam ettirmesidir herhalde. Bebek katillerinin terör karşıtı yürüyüşlere katıldığı, üç kez din değiştirenlerin din profesörü olduğu, ahlaksızlığın yayılmasından şikâyet edenlerin ‘dokunma!’ diye eylem yaptığı, dünyanın en büyük tutsakları olan demokrasi uşaklarının özgürlük naraları attığı üstelik bu naraları atanların her fırsatta Müslümanlara saldırdığı ve özgürlüklerini kısıtladığı bir dünyada yapılacak en mantıklı işin kimsenin olmadığı ve kapkara kalpleriyle kirletemediği bir yere gidip geri kalan hayatı orada yaşamayı düşünüyorsanız kesinlikle hem fikiriz.

Bence de en mantıklı şey; yobaz demokratlarla ve İslam terörizmini(!) kınayan terörist zihniyetle aynı atmosferi paylaşmamak için dünyadan biraz su, yiyecek ve birkaç dost götürüp orada yaşamak.
İnsanlar arasında, insanların sıkıntılarına/ dertlerine çareler bulmayı, nafile ibadetler içinde boğulmadan vakıf ve cemaatlerde hizmet etmeyi ve her şeye rağmen toplumla mücadele etmeyi sorumluluğu kabul eden, masum(!) din düşmanlarına karşı meydanlarda en ön saflarda kıyam etmeyi cihad sayan bir dinin mensubu elbette benim gibi düşünemez. Müslümanlara yapılan baskı ve eziyet karşısında;

Müslüman olduğu için üç yaşında tutuklanan kardeşlerine rağmen, Doğu Türkistan’da bir gecede yakılan onlarca Müslüman köyüne rağmen, Avrupa’da ‘İslam var olmasın’ diye islamofobi çığırtkanlığı yaparak kardeşlerimize eziyet eden kâfirlere rağmen, sen uzaklarda mütevazı bir evde çayını yudumlamayı seçiyorsan; bak sana Allah’ın bir ayetini okuyayım: ‘Şüphesiz ki Allah kendi yolunda kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever’.

Allah’ın sevdiği profil; sokaklarda dini, namusu ve şeriatı elden giderken evinin kenar hücrelerinde ağlaya ağlaya(!) zikir çeken Müslümanlardan daha çok, zulmün karşısında bırakın uzakları,  iki adım ötedeki evine bile gitmeyi düşünmeden sokaklarda cihad eden Müslüman profiliymiş demek ki. Böylece iyi bir ders aldık. Sen de ben de öğrendik ki ‘doğacaktır sana va’d ettiği günler Hakk’ın!’ sözü boş bir davanın sözcülüğünü yapmadığı gibi aslında gerçek ve hakikat kokan bir düzenin haberciliğini yapıyormuş.

Allah’ın va’dini uzaklarda aramaktansa şu sıralar cihad meydanları olarak kullandığımız vakıf ve cemaatlerde ümmete genç yetiştirerek aramak,  yukarıdaki çığırtkanların uykularını kaçıracak tarzda bir eylemdir. Varlığını bu gençlerin varlığına armağan eden Müslüman profili ise; vaktiyle bizi cahil bırakıp dinimize hücum eden kriptolu yahudilerin, yıllardır bizi zehirlediği ahlaksız yeşilçam filmlerinin ve uzantısı olan günümüz aşk dizilerinin sonunu hazırlayacak.

Böylece evlerimize kapitalizm değil Allah’ın dini hâkim olacak. Vaktiyle evlerde yapılan derslerin o evlere kazandırdığı lezzetleri tekrar gelecek. Yeniden Müslümanlara hâkimiyet yolu… İçinde buram buram İslam kokan bu ailelerin yetiştirdiği çocuklar…

100 yıldır karanlık gecelerde aydınlık günlerin gelmesi için çalışan; ruhunu ve bedenini İslam’a adamış ağabeylerimizin dualarıyla ulaşılacak Hakkın va’d ettiği günlere. Bunun için:

Analar… Kendini sokaktaki ahlaksızların ortak malı haline getirip bunu giyinme özgürlüğüne bağlayanlar, imanın kalplerde zerre kadar kaldığından bile şüphe ettiğimiz, muhafazakâr anne ve babasına rağmen topukları üzerinde yeniden şirk medeniyetine yönelen kadınların bu günleri düşünmelerini beklemiyoruz. Biz şu halimizle ancak ‘İmanlı ve İffetli Anneler’den ümitliyiz. Sizler dünyanın şu karanlık topraklarına aydınlık çocuklar verebilirsin. Diriden ölüyü, ölüden diriyi çıkartan Allah, diriden kat kat daha diriyi çıkarmaya elbet kadirdir.

Sen!

Mini etek, dekolte ve iffetsizliğin SÖZCÜ’lüğünü yapan ahlaksızlara rağmen iffeti, örtüyü, tesettürü terk etmeyi ateşe atılmak gibi iğrenç ve korkunç gören sen!

Okullardaki partilere ve yılbaşı çekilişlerine imanı nedeniyle katılmayan sen!

Üzerindeki hayâyı dünyanın diğer ucundan hissettiren ama kokusunu 10 santim uzağına bile hissettirmeyen sen!

Sen, son kalesin. İslam’ın ahir zamandaki son kalesi, sensin! Buraları savunacak çocuklar yetiştirmeli ve hepsini ümmete vakfetmelisin. Bu takdirde vallahi billahi tallahi senin çocukların bu hidayet fakirlerini k…list medeniyetleriyle beraber tarihin derinliklerine gömecektir. Allah; çocuğu için su ararken yaptığı koşuyu hac ibadetimizin bir rüknü yaparak Hacer annemize nasıl vefa gösterdiyse, Meryem annemize peygamber olacak oğul bahşederek ona nasıl vefa gösterdiyse sana da vefa gösterecek. Ve seni dünya tarihinin en müşerref kulları arasına yazacak. Bu Allah’ın vaadidir.

Ve sen babacığım… Çocuğuna Allah’ı öğretmelisin sabırla. Peygamberce davranıp görevini yapmayan annelerin oluşturduğu açığı kapatmak için uğraşmalısın. Oturmak genlerimizde yok. Yayılmak, uyumak bize göre değil. Kendine gelmelisin. Sen babanın sulbündeyken de annenin karnındayken de kuş tüyü yastıklarda değildin. Şimdi, kimler senin tarihini senden soyutlayıp sana başka hayatlar sunuyor. Oturmayı Müslüman’ın genlerine koymamıştır, Allah. Biz gördüğümüz herkese insanlık tebliğ eden bir milletiz. Durma o zaman hadi. Bürünme yatağına, örtüne. ‘Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar.’

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.