Canı Öldürmeyin!

Canı Öldürmeyin!

Hz Adem’den beri insanlar arasında kavgalar, haklı haksız öldürmeler hiç bitmemiştir. Bu öldürme en yakınından başlayarak bütün cihanı saracak bir fitneye bile dönmüştür. Dünya savaşları bu fitnelerin neticesidir. Kur’an ve sünnete baktığımızda öldürme, fitne olarak nitelendirilmektedir. Fitne ise bela ve musibet, deneme, sınama, maddi ve manevi felaketlerle imtihan olmadır. İnanç uğrunda maruz kalınan baskı ve zulümde bir fitnedir. Elbette fitnenin her çeşidi zorlu bir imtihandır, fakat bu fitneler sabırla aşılabilirse bu da büyük bir kazanca dönüşebilir. İnsanoğlu katliamda o kadar aşırı gitmiş ki Allah’ın Resullerini bile şehit etmişlerdir.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?” (Bakara, 87)

“Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar güç yetirebilseler sizi dininden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahrette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, onlar orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara, 217)

Resuller ve onların yolunun sadık takipçileri, dün de bugün de, din düşmanlarının baskı ve zulümlerine boyun eğmemişlerdir. Şunu hiç unutmayalım ki kıyamete kadar da fitnelerin ardı arkası kesilmeyecektir. Mü’minler feraset ve basiretleri ile bu fitnelerden mümkün olduğunca maddi ve manevi yaralar almadan kurtulmaya çalışmalıdır. Hele hele manevi yaralar mü’minin dünya ve ukbasının mahvolmasına sebep olabilir. Fitneler ancak ilahi ve nebevi uyarılara kulak vermekle, Rabbe tam bir teslimiyetle aşılabilir.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter o ne güzel vekildir!” dediler” (Al-i İmran, 173)

Fitneciler, insanların malına ve canına kast ederek, topluma korku salmak, bu kargaşadan istifade ile de fitne tohumlarını ekmektir. Eğer Müslüman toplumlar dik durur, bunlara boyun eğmezse fitneciler hedeflerine ulaşamazlar. Korkar ve boyun eğerlerse zalimlerin oyuncağı haline gelirler. Bu halleri ile de onlara destek olmuş olurlar.

Rasulullah sallallahu aleyhivesellem efendimiz buyurdu ki; “Zaman yaklaşır, ilim alınır, fitneler ortaya çıkar, cimrilik yerleşir, ‘herc’ çoğalır. ‘Herc nedir ey Allah’ın Resulü?’ diye sordular. ‘Öldürmek!’ buyurdular.” (Buhari-Müslim)

Rabbimiz buyuruyor ki: “O şeytan ancak sizi kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz benden korkun.” (Al-i İmran, 175)

İmanlı bir toplum, zalimlerin, hainlerin, haramilerin, katillerin, iç ve dış düşmanların tehditlerine aldırış etmez. Neden? Hâlık-ı zülcelal “Onlardan değil, benden korkun” diye ilahi ferman buyurmuştur ve ilave etmiştir. “Mü’min iseniz!”

İslam topraklarında kandan beslenen terörist, anarşist kim varsa ve bunlar bu faaliyetleri ile ülkede kargaşa çıkarıyor ve bundan besleniyorlarsa, Allah’tan değil, şeytan ve dostlarından korkulduğundandır. Mü’minler her geçen gün amel zafiyeti ile birlikte iman zafiyetine de sürüklenmektedir. Netice olarak da gücünü yitirmektedir.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar.” (En’am, 137)

İtikadi sapmalar neticesinde ameli sapmalara ve nihayetinde de dinin karma karışık hale gelmesine sebep olmaktadır. Bu da insanlığı hızla Rabbinden uzaklaştırmaktadır.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.” (Bakara, 191)

Mü’minin savaşı kâfirledir. Mü’min mü’minle savaşamaz. Ancak yoldan çıkması başka, yola getirinceye kadar savaşabilir. Ama günümüzde yolda kim, yoldan çıkan kim? Bunu kim belirleyecek? Kim yola getirecek? Maalesef mü’minler sahipsiz.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (İsra, 31)

“Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir.” (Nisa, 90)

Habil de kardeşi Kabil’e şöyle diyordu: “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü benâlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” (Maide, 28)

“Nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.” (Maide, 30)

Haksız yere öldürenler hep kâr ettiklerini zannediyorlar, fakat Rabbimiz onların ziyan ettiğini söylüyor.

Savaş ve benzeri mazeretler dışında cana kıymak haramdır. Akılsızca bir iştir.

“Allah’ın haram kıldığı canı öldürmeyin. İşte Allah size bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” (En’am, 151)

Rasulullah sallallahu aleyhivesellem efendimiz buyurdu ki;

“Yeryüzünde haksız yere öldürülen bir insan yoktur ki katilin günahından bir misli Hz Âdem’in ilk oğluna (Kabil) gitmemiş olsun. Çünkü o haksız öldürme yolunu ilk açandır.” (Buhari-Müslim)

Mü’min şerre vesile olmaz. Hayra vesile olur. Çükü şerre vesile olan şerri işlemiş gibi, hayra vesile olan da hayrı işlemiş gibidir. Bütün bu ilahi ve nebevi ikazlara rağmen Müslümanlar dünyanın basit çıkar ve menfaatleri için nasıl olur da birbirinin canına kıyabilirler?

Rasulullah sallallahu aleyhivesellem efendimiz buyurdu ki; “İki Müslüman kılıçları ile birbirlerinin üzerine yürürse öldüren de ölen de ateştedir! ‘Öldüreni anladık da ölen niçin cehennemdedir?’ dediler. Şöyle dedi: “Elinden gelse oda onu öldürecekti” (Buhari-Müslim)

“İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktül de niçin öldürüldüğünü bilemeyecektir. ‘Bu nasıl olur?’ diye soruldu. Şu cevabı verdi: Herctir! Öldüren de ölen de ateştedir.” (Müslim)
Mü’min barışta olduğu gibi savaşta da ilahi ve nebevi emir ve yasaklardan taviz vermez. Ölçüyü kaçırmaz.

“Öldürme tarzında insanların en ölçülüsü iman sahipleridir.” (Ebu Davud-İbnu Mace)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.