Eğitimci-Yazar Mehmet Nezir Gül İle Peygamber Efendimiz’in Eğitim Metodları Üzerine Mülakat

Mehmet Nezir Gül:
“Yepyeni bir toplum inşa eden Peygamber Efendimiz, tebliğ ve öğretim metodlarının en evrensel ve fıtrî ilkelerini kullanmıştır.”
• Sayın Hocam; eğitim, geçmişten günümüze ve geleceğe önem verdiğimiz bir olgu. Hepimiz, her zaman bunun çok önemli olduğunu vurgularız. Öncelikle bize eğitim olgusundan bahseder misiniz?
• Öncelikle sizlere ve kıymetli okuyucularınıza selam ve muhabbetlerimi sunuyorum. Hepimiz biliyoruz ki insanlar dünyaya geldiklerinde bazı ihtiyaçlarını da adeta beraberinde getirirler. Yeme içme, giyinme, sevgi ve şefkate ihtiyaç duymanın yanı sıra akli melekelerin gelişmesiyle birlikte inanma mecburiyeti belirmeye başlar.
Kişinin eğitim ve öğretimi doğum öncesinden ölümüne kadar devam eden bir süreçtir.
Eğitim; insanın, istenen davranışları gerçekleştirmesi, ortaya koyması için, belli bir kalıba, belli bir kıvama erebilmesi için, yetiştirilmesi, bilgilendirilmesi, beden ve ruha bazı özellikler kazandırma çabasıdır.
• Her dinin, her toplumun kendine has bir eğitim süreci oluyor o zaman…
• Elbette.
Her din, kendi mü’minlerini yetiştirmek ister.
Her ideoloji, kendi bağlılarını oluşturmak ister.
Her toplum, kendi çekirdeğini var kılmak ister.
İslam Medeniyeti; “salih insan/mümin”lerden oluşan bir toplum var kılmak ister. Maddeci/Pozitivist/Seküler eğitim anlayışı; sadece bu dünyayı dikkate alan, maneviyattan yoksun, ruhsuz, çıkarcı, bencil bir insan tipi hedefler. Söylem farklı olsa da, genel anlamda sonuç budur.
İslam Medeniyetine bağlı olan biz Müslümanlar açısından elbette her şeyin ölçüsü, Rabbimizin belirlediği ölçüdür. Sosyal ve siyasal alanda olduğu gibi, eğitim alanında da bu böyledir.
• Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize inen ilk ayette ve surelerde Allah’ın Rab sıfatına dikkat çekiliyor. Ve ilk eğitim alan güzide insanlarda Allah’ın Rab sıfatıyla eğitiliyor. Neden Allah’ın başka bir ismi veya sıfatıyla değil de Rab sıfatıyla eğitilmişlerdir? Bunda tüm zamanların Müslüman şahsiyeti eğitiminde bir mesaj var mıdır?
• Elbette Allah’ın pek çok sıfatı vardır. Kâinatı var eden Allah, aynı zamanda “Âlemlerin Rabbidir.” Âlemlerin sahibi, efendisi olan Allah, tüm varlığı biçimlendirme anlamında da ilkeler koymuştur. Fertten başlayan, aile, toplum, millet, ümmet ve tüm insanlık bağlamında devam eden eğitim süreci peygamberler ve onların yolunda yürüyen insanlar vasıtasıyla devam eder.
Cahiliye şirki ve dalaletiyle kirlenmiş, kalpleri katılaşmış, davranışları eğrilmiş bir toplumun, tevhid ruhuyla arınması için Son Peygamber vasıtasıyla süreç başlatılmıştı. Tevhid inancıyla, Allah’ı doğru anlayarak, Ona doğru inanarak başlamak gerekiyordu. Hristiyanlık da, Yahudilik de ve elbette şirk anlayışı da tevhitten sapma göstermişti. Allah’a inanılıyordu ama Allah’a, Allah’ın istediği ve olduğu şekilde inanılmıyordu. Allah’ın yaratıcılığı kabul ediliyor ama O’nun Kâinat ve insanlar üzerindeki tasarrufu, kanun koyuculuğu, yönlendiriciliği, belirleyiciliği kabul edilmiyordu. Bu yüzden Allah’ın Rab oluşu, yeni bir toplum inşa etmede ilk sıralarda belirtilmiştir.
Aslında hepimiz biliyoruz, ilk insan ve peygamber olan Hz. Âdem, Rab Allah’tan aldığı ilkeler, kavramlar doğrultusunda mücadele vermiş, insanlığın ilk eğitimcisidir. Allah; Rab olduğunu her devirde ve asırda insanlara hatırlatmıştır.
Fakat tarih boyunca kimi insanlar Allah’ı değil, kendi liderlerini ilke ve esaslarını dayatarak toplumu saptırmaya çalışmışlardır. İnsanları eğitmeye çalışan, bu anlamda kural ve ilkeler ortaya koyan pek çok şahıs ve ideolojiler olmuştur. Ancak onlar, bazı kırıntılarla oyalanmış, sadece aklı ve bilimi yücelterek reçeteler ortaya koymuş ama tarih boyunca hakikatte başarılı olamamışlardır.
Bu durumu Mevlana çok güzel ifade eder:
“Her sihirbaz, aldı bir değnek ele
Yaptılar bir gün savaş Musa ile…
Her asa benzer mi Musa’nınkine
Bir çomak zannetti ahmaklar yine”
• Sayın Hocam! Peygamber Efendimize gelecek olursak, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir eğitimci olarak nasıl karşımıza çıkar?
• Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem her yönüyle bizlere örnek bir şahsiyettir.
Onun sözleri, davranış ve onayları bizim için bağlayıcıdır. Bu yüzden hayatın tüm alanlarında söylediği sözler, yaptığı işler bizim gündemimizde olmalıdır.
Bir baba olarak, bir eş, bir komutan, bir lider, bir davetçi, bir komşu, bir tüketici, bir tüccar, bir imam, hâsılı taşıdığı tüm unvanlarda bizim için örnekliği ve bağlayıcılığı vardır. Dolayısıyla toplumu eğiten, şekillendiren, biçimlendiren bir peygamber olarak en büyük bir eğitimcidir.
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi 151. Ayette şöyle buyurur: “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size kitabı ve hikmeti talim edip öğreten bir Rasul gönderdik.”
Bu ayeti kerime, Allah Resulü’nün öğretici vasfını bize hatırlatmaktadır. O; bize Kur’an’ı ve Hikmeti, sünneti, en güze yaşamı sunmuş, tatbîkî olarak göstermiştir. Biz Müslümanların başöğretmenidir.
Bu konumunu kendisi de ifade buyurmuştur. Sahih-i Müslim’de geçen bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:“Allah beni zorlaştırıcı ve şaşırtıcı değil lakin muallim ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.”
Peygamber Efendimiz, bir muallim, bir eğitimci-öğretici olarak her zaman ve zeminde görev yapmış, bu hizmetin önemini göstermiş ve bu işle meşgul olanları da takdir etmiştir. Bir defasında Mecsidi Nebevi’ye giren Allah Resulü, iki gurup Müslüman görür. Bunlardan biri Allah’ı zikretmektedir. Diğeri ise ilim tahsili yapmaktadırlar. Onları gören Efendimiz, ilim halkasına yönelir ve şöyle buyurur: “Bunlar fıkıh ve ilim öğreniyorlar. Bilmeyenlere de öğretiyorlar. Bunlar daha üstündür. Ben de zaten bir muallim olarak gönderildim.”
• Sayın Hocam! Peygamber Efendimiz’in, “Eddebenî rabbi feahsene te’dîbî” sözünü bu bağlamda nasıl anlamamız gerekiyor?
• Allah Resulü o günkü şirk ve küfür toplumunda, Allah tarafından arındırılmış, ilahi yönlendirilmeyle korunmuş bir insandı. Evet, bir insandı ama sıradan bir insan değildi. Gerek vahiy almadan önce gerekse vahiy aldıktan sonra hep istikamet üzere olmuş, tevhitten sapmamıştı. O; sahip olduğu mükemmel fizik, üstün kişilik üzerine ilahi bir eğitimden, ilahi bir programdan geçerek karşımıza, Allah’ın kulu ve Resulü Hz. Muhammed olarak çıkmıştır.
Onun tüm zerreleri vahiyle oluşmuştur.
Tüm hareketleri vahiyle kontrol edilmiştir.
Nerede, ne zaman, ne şekilde davranması gerektiğine dair temel ilkeleri Rabbinden almış ve uygulamıştır.
Onu Rabbi terbiye etmiştir.
Aslında Allah hepimizi terbiye etmek istiyor ama bu terbiyeden zaman zaman kaçtığımız için, yanlış davranışlar ortaya koyabiliyoruz.
• Allah Resulü mesajını insanlara iletirken, onları eğitirken nelere dikkat ederdi, neleri öncelerdi?
• Öncelikle şunu belirtmeliyim: Biz dünyanın en güzel ürününü sunsak bile, eğer yöntem, üslup ve pozisyonumuz yanlış ise bunda başarılı olamayız. Allah’ın en son ve mükemmel dinini bizlere ulaştıran ve yepyeni bir toplum inşa eden Peygamber Efendimiz, tebliğ ve öğretim metodlarının en evrensel ve fıtrî ilkelerini kullanmıştır.
Allah Resulü insanları eğitirken, mesajını açık ve net bir şekilde takdim ederdi. Edebiyat kaygısı gütmez, sözü uzatmaz, insanları bıktırmazdı. “Cevâmiül Kelîm” idi. Yani az ve öze konuşur, az kelimeyle çok derin anlamlar ifade eden cümleler kurardı. Mesela, “Ameller niyetlere göredir.” “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz.” gibi ifadeler buna örnektir.
Seviyeye çok dikkat ederdi. Bugün modern eğitimde de buna dikkat edilir. İnsanların, yaş, zekâ, kabiliyetlerine göre bilgilendirilmesi, eğitilmesi çok önemli ve gereklidir. Efendimiz de bunu uygulardı. “İnsanlarla, akıllarının ereceği (anlayacağı) ölçüde konuşun.” Hadisi de bu hususa işaret etmektedir.
Meseleleri çözme ve sorunları yönetmede kitleyi de işin içine katar, onların da görüşlerine önem verirdi. Sadece ben bilirim, benim dediğim olacak diye bir tavra yönelmezdi.
Konuları adım adım öğretir ve uygulamasını isterdi. Bu aynı zamanda Kur’anî bir yöntemdir. Bilindiği gibi, içkinin haram kılınması nasıl tedricen olduysa, bazı bilgilerin öğretilmesi ve kavratılmasında da buna dikkat ederdi.
• Buna bir örnek verebilir misiniz hocam?
• Muaz b. Cebel buna bir örnektir. Muaz (ra)’ı Yemen’e gönderen Allah Resulü, onu şöyle uyarmıştır: “Sen ehl-i kitap olan bir topluluğa gidiyorsun. Onlara önce Allah’ın birliğinden, O’ndan başka ilah olmadığından, Muhammed’in Allah’ın kulu ve rasulü oluşundan bahset. Bunu anlat. Eğer bunu kabul ederlerse beş vakit namazı anlat, onu öğret. Şayet bunu da kabul eder ve uygulamaya başlarlarsa bu defa zekatı anlat.”
Biz bu hadisten ve Peygamber Efendimiz’in uygulamalarında şunu anlıyoruz: Efendimiz, toplumu yetiştirirken, eğitirken aşamalı bir yöntem takip etmiştir. Önce tevhid, sonra en büyük ibadet ve diğerleri…
Bu konuda bir başka uygulaması da ayetleri onar onar, yani bölüm bölüm öğretmesiydi.
• Evet, Hocam! Peygamber Efendimiz’in öğretim metodlarından başka neleri aktarabilirsiniz?
• Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, öğretiminde jest ve mimiklerini de kullanırdı.
Bugün beden dili diye ifade edilen ve pek çok eser yazılan bu konuda da Efendimiz öncüdür.
Konunun durumuna göre, abartıya kaçmadan, el-kol hareketleri, yüz ifadeleriyle mevzuyu daha canlı kılardı.
Görselliğe de önem verirdi. Tabi şimdiki gibi teknik imkânlar yoktu o zaman. Ancak anlatılan konunun akılda iyice yer etmesi için zaman zaman bazı şekillerden faydalanırdı. Örneğin bir defasında ashab-ı kiram ile otururken, onlara doğru yoldan, istikametten bahsederken, eline bir çubuk alarak önce dosdoğru bir çizgi çizer. Sonra da sağına ve soluna bazı çizgiler çizer. Doğru ve dümdüz olan çizgiye, “Bu sıratı müstakimdir.” buyurur. Diğer eğri ve yan çizgilere de “Bunlar da batıl yollardır.” buyurur.
Böyle yapmasındaki maksat, elbette görsel bir unsurun kullanılması, meselenin zihinde iyice yer etmesini sağlamaktır.
Yazıdan da faydalanırdı. Hz. Muhammed’in kendisi okuma yazma bilmese de, ashabını buna teşvik eder ve bir öğretim yöntemi olarak yazının kullanılmasını önerirdi.
Kadınları da ihmal etmezdi. Toplum sadece erkeklerden ibaret değildir. Bu yüzden, kadınların da elbette dini öğrenmeleri, yaşamaları gerekmektedir. Peygamber Efendimiz, onlara haftalık sohbet vererek, camide namaz öncesi veya sonrası bazı kısa değerlendirmeler eğitim halkasına dâhil ederdi.
Uygulamalı öğretim de yine Peygamber Efendimiz’in zaman zaman başvurduğu bir yöntemdir. Şimdi ben size on defa namazın nasıl kılınacağını anlatacağıma bir defa nasıl kılınacağını gösteririm, bu daha kalıcı olur. Çünkü teori ile pratik arasında farklılıklar olabilir. Yanlış anlamalar, yanlış uygulamalar olabilir. Namaz vakitlerini soran bir adama, her bir namaz vaktinin girdiği ve çıktığı zaman namaz kıldırarak cevabını vermiştir. Hem sadece onu değil bizi de bilgilendirmiştir.
Allah Resulü’nün eğitimciliğinde fertlere özel derslerin de olduğunu görüyoruz. Kabiliyetli, yetenekli olan şahısları özel olarak yetişmek her zaman önemlidir. Gerek Mekke’de gerekse Medine’de Peygamber Efendimiz bunu uygulamıştır. Bugün bizler de hem özel anlamda hem de genel anlamda ders halkaları, eğitim neferleri hazırlarken buna dikkat edeceğiz.
• Hocam, ben de aslında sözü buraya getirmek istiyordum. Allah Resulü’nünün, Mekke’de “Darü’l- Erkam” Medine’de de “Ashabı Suffe” merkezli çalışmaları var. Bize bu uygulamalarını ve günümüzde bizim bunu nasıl uygulamamız gerektiğini anlatır mısınız?
• Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, vahiyle muhatap olduktan sonra tebliğ ve eğitim sürecini başlattı. Önce en yakınlarını, sonra yakın akraba ve çevresini daha sonra da bütün bir kitleyi muhatap almıştır.
Mekke’de inancın, tevhidin, ahiret bilincinin yerleşmesi ve bu bilinçle insanların yoğrulması için önceleri gizli olarak sonra da kısmen açık olarak bu çalışmalarını yürütmüştür. Sıkıntı ve zorluklara katlanacak olan, İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma mücadelesi verecek olan bir neslin yetişmesi için işe inançtan başlamak gerekiyordu. Darü’l- Erkam; sayıları az olsa da, iman ve fedakârlık boyutu yüksek insanlar yetiştirmiştir. Allah yolunda canını, malını ve tüm sevdiklerini feda etme ruhunu diri tutma mekânı olmuştur. Baskıdan ürkmeyen, zoru görünce kaçmayan, ihanet etmeyen, yozlaşmayan, davasından dönmeyen, her türlü zorluğa hazır bir nesil yetiştirmiştir.
Suffe Okulu ise; Medine’de İslam Devleti’nin temellerinin atılmasıyla birlikte, inanç anlamında sosyal, siyasi ve ekonomik anlamda var olma mücadelesinin kavratıldığı bir mektep olmuştur. Mekke’de temelleri sağlam atılan ve çileyle yoğrulan bir neslin, Medine’de genel anlamda İslam için aktif bir mücadele verdiği dönem olmuştur. Biraz daha fertten cemiyete yöneliş, yeni hükümlerin tatbik edildiği bir mekân olmuştur.
Tabi bu alanda Peygamber Efendimiz’in yaptığı çalışmalar kitaplık çapta işlenmesi gereken konulardır. Son olarak şunu söyleyeyim: Günümüzde biz Müslümanlar; bir taraftan Mekke/ Darü’l-Erkam’ı, diğer taraftan Medine/ Suffe Okulunu yaşayacağız.
Sağlam bir tevhid inancıyla, İslam’ı bir bütün olarak kabul eden bir anlayışla, bir taraftan kendimizi yetiştireceğiz, diğer taraftan da çevremizdeki gençleri, yaşlıları, erkek veya kadınları yetiştireceğiz.
Sadece kendimizle yetinmeyeceğiz, çünkü topluma vermemiz gereken mesajlarımız var. Onlara aktarmamız gereken ilahi hakikatler var. Bu sebeple, işimiz, görevimiz, unvanımız ne olursa olsun bu din için her türlü öğrenme- öğretme- yaşama faaliyetlerinin içinde olacağız.
Nevşehir’de Enderun Eğitim Vakfı olarak bizi davet ettiniz, Allah razı olsun, sizlerle tanıştık, memnun olduk. Bu çerçevede Enderun Eğitim Vakfı, kısmen bir Darü’l Erkam kısmen de bir Suffe Okuludur. Sadece bu vakfımız değil elbette. Sahih İslam inancı için mücadele eden tüm vakıf ve derneklerimiz Darü’l- Erkam’ın, Suffe Okulu’nun birer temsilcidir. Bu yüzden hem bu kurumlara sahip çıkmalı hem de içi dolu programlarla faaliyetlerini yüzde yüz bir verimlilikte sürdürmeliyiz.
• Allah razı olsun Hocam. Son olarak, Peygamber Efendimiz’in Eğitimci yönünü anlatan eserlerden okuyucularımıza tavsiye etmek istediğiniz bir kitap var mı?
• Bu konuda yapılmış bazı güzel çalışmalar var. Bunlardan biri, Prof. Abdullah Özbek’in, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed kitabını, Öğder Yayınlarından, İbrahim Halil Er’in hazırladığı Peygamber Efendimiz’in Eğitim Metodu ve son olarak da Üstad Abdulfettah Ebu Ğudde’nin Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed ve Eğitim Metodu adlı çalışmalarını tavsiye ederim.
• Çok teşekkür ederiz efendim.
• Ben de sizlere çok teşekkür eder, kıymetli okuyucularımıza selam ve muhabbetlerimi sunarım. Allah hepinizden, hepimizden razı olsun.
Mehmet Nezir GÜL Kimdir?
1965 yılında Gaziantep’te doğdu. Nizip İmam-Hatip Lisesi’ni 1983’de bitirdi. Aynı yıl Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girdi ve 1987’de mezun oldu. Hatay-Dörtyol, Erzurum-Köprüköy’de öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Halen Gaziantep-Nizip Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nde öğretmenlik yapmaktadır.
Öğrencilik yıllarından itibaren yazı çalışmalarında bulundu. Pek çok yerel ve ulusal gazetede, dergilerde muhabirlik yaptı, yazılar yazdı. Yazı çalışmalarının yanı sıra, sosyal etkinliklerde de yer aldı. Çeşitli dernek ve vakıflarda, eğitim-bir sendikasında yönetici olarak görev aldı. Türkiye Yazarlar Birliği Gaziantep Şubesinin kuruluşunda bulundu. Halen Milat Gazetesinde yazmakta olup, farklı dergilerde yazı çalışmalarında bulunmakta, sivil toplum faaliyetlerini devam ettirmektedir. Evli ve üç evlad sahibidir.
Yayınlanmış çalışmaları:
*Tüm Zamanların Efendisi, 100 Soruda Hz. Muhammed-Elips Kitap
*Cemil Dede Namaz Surelerini Anlatıyor- Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
*Esmaü’n- Nebi: Peygamberimizin İsim ve Sıfatları- Nesil Yayınları
*İslamı Aşkla Yaşayanlar- Elips Kitap
Yayın aşamasındaki çalışmaları:
*Cemil Dede Namaz Dualarını Öğretiyor
*Cemil Dede Abdest ve Gusül Öğretiyor
*Duruşunu Bozmayan Adam: Mehmet Akif
*Peygamber Efendimizin Sünnet ve Tavsiyeleri
*Geçmişten Günümüze Hikmet ve Latifeler
mehmetnezirg@hotmail.com