Güçlü Olmaya Mecbursun

Güçlü olmak zorundasın. Çünkü ilgilenmen gereken gönüller var. Çünkü senden enerji almak için gözüne bakanlar var. Bir bakışın yetecek ama o bakışını esirgeme lüksüne dalmamışsan yetecek. İlgilenmen gereken insanların yanı sıra; yardım bekleyen hayvan, nebat hatta eşya var. Çünkü onların ihtiyaçlarını Evrenin Sahibi sana havale etmiş. Senin elinle ihtiyaçları giderilecek. Senin sözünle, ya da bir tebessümünle giderilecek. Sakın esirgeme. Kendinden vereceklerini de ölçüsünde vermelisin. Aşırı dozda verilen her şey tersine inkılab ediyor. Aşırı şekerli olan acımaya başlıyor.
İlgilenmek zorundasın çünkü işlevini yitiren geri geri gidiyor. Kaybetmeye başlıyor.
Hangi enerji ne kadar verilecek? Öyle ya her kap içindekini sızdırıyor. Kalp kabında ne varsa ancak o sızar. Sen istediğin yaldızlı cümleyi kur, fark etmez. Kalpten kalbe bir yol var. Sende olmayan karşıya gitmiyor. O halde kalp kabını iyi doldurmak çok mühim. Bir mektup geliyor. Şöyle yazıyor mektubu gönderen: “İnsan, diğer canlılar gibi sadece ayakları altından (yerden) beslenen bir gafil olmamalıdır. Adam dediğin gökten de beslenmesini bilmelidir.” Cümleye bak.”Göklerden beslenmek.” Ne müthiş bir ifade. İfadesi kolay değil, uygulaması hiç kolay değil. Ruhunu göklerden besleyemeyenin hali bir süre besin alamayan bedenin misali gibi çökmeye mahkumiyetle sonuçlanıyor. İlginin vereceği heyecanı başka bir şeyden temin etmek imkânsızdır. Göklerden ilgi istemek…
Çocuğu ilgisiz bırakmak ona verilecek en büyük cezalardandır. Olumsuz ilgi bile ilgisizlikten iyiyken feyz ve ihsan dolu bir ilginin tesiri tarif edilemez.
Öte yandan hayatın keşmekeşleri içerisinde zorlandığımız ya da güçlü olmaya mecbur olduğumuz zamanlarda Sonsuzluğun Sahibine sığınmak ve derdimizi O’na sunmak elbetteki en güzel olanıdır. “Ben kulumun zannı üzereyim.” Kudsi beyanı bizim daima hüsnü zanda bulunmamız ve güzel düşünmemizin ne kadar önemli olduğuna işaret eder. Allah’ı bulan neyi kaybetmiş? Allah’ı kaybeden neyi bulmuş?
Ömer Muhtar’ın askerlerinden biri şehit olur. Şehidin eşi ve çocuğu Ömer Muhtar’ın yanına gelir. Eş, şehit kocanın ardından gözyaşı dökmektedir. Ömer Muhtar, kadına: “Çocuk sizi bu halde görmemeli. Çocuklarımız bizi daima güçlü, sarsılmaz ve eğilmez bir halde hatırlamalı. Bir gün mücadeleyi onlar (çocuklar) yüklenecek.” der. Güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü arkamızdan gelenler var.
Tam bir ümit membaı olan Mevlana Hazretleri: “Karamsarlığı bırak. Ümitsiz olma. Sayısız ümit kapısı vardır. Cihan güneşlerle dolu iken karanlıklara gitme.” der.
İbn Ataullah el İskenderi şöyle der: “Rabbiyle yola çıkan kimse, yolda kalmaz, işi aksamaz; nefsiyle yola çıkanın ise işi zor ve yolu sarp olur. Nihayette başarılı olmanın alameti başlangıçta Allah’a yönelmektir.”
Her halde Allah’a yönelebilmek, hayatımızın her anının anlam kazanmasının yegane yoludur. Sıkıntılı yıkık ve mahzun gönüllerin Allah’ın lütuf tecellilerine yönelmeleri kardeşlerin de bu gönüllere ümit aşılamaları ne ulvî bir ameldir. Yapabilene, hiç değilse gayret edene…