Mevdudi

Mevdudî, 25 Eylül 1903’te Haydarabat Avrangabad doğumludur. 16 yaşındayken babasını kaybetti. 1920 yılından itibaren hayatını gazeteci olarak sürdürmeye başladı. Kısa bir süre Dagalbur’da muhabir, daha sonra da yerel bir gazete olan Taj’da editör olarak çalıştı. Aynı yıl Delhi’ye giderek, Cemiyet-i ulema Hindi’n yayın organı olan el-Camia’da yardımcı editör olarak çalıştı. 1927 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Hastalandı. Avrangabad’daki evine geri döndü burada iki yıl kaldı. Tekrar Delhi’ye geldi. 1932 yılında Haydarabad’a giderek, kendisiyle özdeş hale gelen/gelecek olan “Tercüman’ül Kur’an’ı” yayına başlattı.
Babası bir İngiliz taraftarıydı. İngilizlerin yaptığı olumsuz tutumlarından dolayı bu düşüncesinden vazgeçti. Hatta Batı medeniyetinden öylesine soğumuş olacak ki, çocuklarını İngiliz okullarına göndermedi. Kendi evinde Arapça, Urduca, Farsça ve İngilizce dersler almasını sağladı.
1938’de Muhammed İkbal’in daveti üzerine İslam hukukunu diriltilme konusunda çalışmak için Pencap’a geldi. Bir cami ve birkaç evden oluşan Gurdaspur yöresine yerleşti. Daha sonra burası Dâru-s Selam Akademisi oldu. Muhammed İkbal’in vefatı üzerine Lahor’a giderek İslam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ücret almadan Dekan olarak görev yaptı. Yöneticilerin kendisine para vermek istemeleri üzerine bu görevinden ayrıldı. Yazı yazmaya ve vaaz vermeye hız veren Mevdudî, Dâru-s Selam’a geri döndü. 1941 yılında Cemaat-i İslamî’yi kurdu. Bundan sonra hayatını tamamen hareketin çalışmalarına vakfetti.
Mevlana Mevdudî’nin, nicelik ve nitelik olarak başarıları İslami uyanış için yapılan mücadelede kendinden öncekileri aşmıştır. İslamı öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda modern bilgiler konusunda da derin görüş sahibi olmuştur. Engin bilgisi ansiklopedik mahiyettedir. Cemaatte İslam’ın birçok yönünü detayına kadar öğretmeye çalışmıştır. Aynı zamanda özel hayatında da söylediklerinin nasıl uygulamaya koyduğunu göstermiştir. Kendini İslam’a vakfetmiş, sadece kendini vakfetmekle kalmamış, hanımını ve altı çocuğunu da aynı şekilde vakıf insanı yapmıştır. Hatta Hanımı uzun yıllar Cemaat-i İslamî’nin kadınlar kolu başkanlığını yürütmüştür.
Öğleye kadar kendi ve cemaatin işleriyle uğraşan Mevdudî, öğleden sonra da, İslamî konularda ulusal ve uluslararası olaylarla ilgili kendine müracaat eden insanlarla konuşmuş; onlarla fikir alışverişinde bulunmuştur. Her yaşta insanla evinde sohbet yapmıştır. Ayrıca dünyanın her yerinde Müslim ve gayri Müslim kişilerin gönderdiği mektuplara cevap yazmıştır. Bu konuya hayli zaman ayırmıştır. Meşhur mühtedi, Meryem Cemile bu soru cevap yöntemiyle Müslüman olmuştur.
Bu da gösteriyor ki, Emir veya Cemaat lideri olan/olacak kimse, her yönüyle kendini iyi yetiştirmelidir. Ayrıca zaman yönetimini çok iyi yapmalıdır.
CEMAAT NASIL KURULDU? HEDEF VE AMACI NEYDİ?
Cemat-i İslamî, Güney Asya’daki en etkili ve en iyi teşkilatlanmaya sahiptir. Ağustos 1941’de Lahor’da kuruldu. İngiliz sömürgesi altında bulunan Hindistan’da kurulan hareketin amacı, İslami uyanışı başlatmak ve Müslümanları toparlamaktır. Cemaat, Seyyid Ebu’l Ala El Mevdudî’nin çağrısı üzerine 75 Müslüman’ın bir araya gelmesiyle teşekkül etti. Hareketin hedefi Kur’an ve Sünnet rehberliğinde insan hayatının bütünüyle değiştirilmesini ve İslam’ın sosyal hayata yerleştirilmesini sağlamaktı.
Hindistan şu anda Pakistan’ın, Bangladaş’ın, Keşmir’in içinde olduğu yarımada öyle bir hale gelmişti ki, artık bölünme kaçınılmazdı. Mevdudî bu bölünme esnasında olması muhtemel Pakistan Devleti’nin İslamî esaslara göre idare edilmesini istiyordu. Bununla da yetinmeyip, diğer bütün Müslümanların içinde bulunabileceği bir organizasyonunun gerekliliğini savunuyordu. Çünkü İslam Dini evrensel bir karakter arz ediyordu.
Böylece önünde halledilmesi ve cevabını bulması gereken üç önemli problem vardı:
Eğer ülke bölünmezse Müslümanları kurtarmak için ne yapmalı?
Yeni devleti gayr-ı İslami bir devlet haline getirmekten kurtarmak.
Gerçek bir İslam devleti olma yoluna sokmak için ne yapmalı?
Bu üç problemi ortaya koyduktan sonra, bu durumla ilgilenmek için Cemaat-i İslamî diye bilinen örgütü kurma fikri hâsıl oldu. Taraftarı olduğu görüşlerin çoğunluğun hoşuna gitmemesine ve kimilerince su istimal edilmesine rağmen katılan küçük bir grup vardı. Cemaat-i İslami’nin ortaya çıkması da bu grubun yardımıyla olmuştu.
CEMAAT MENSUBUNDA ARANAN ŞARTLAR
Mevdudî Cemaatin, İslam’a sebatla inanan ve ikinci şahıslara güven veren, itimat edilir karakter sahibi kişilerden oluşması gerektiğini, gerçek kuvvetin sayılarda değil karakterde yattığını biliyor ve Cemaat’in sayıları ne kadar az olursa olsun kesinlikle amelleriyle güven telkin eden kişilerden olmasına dikkat ediyordu.
Ona göre İslami düzenin tesisinde beraber uyum içinde çalışabilmeleri için cemaat, hem eski sistem (medrese) hem de yeni sistem altında eğitim görmüş kişilerden oluşmalıydı. Ayrıca tüm mezheplerden ve düşünce ekollerden bütün Müslümanları bir araya getirme gayreti içinde olmalıydı. Her ne kadar “Şia’dan olan kardeşlerden” henüz tam manasıyla ve üst düzeyden bir katılım olmadıysa da sempatizan büyük bir çoğunluk vardı.
Nitekim 1941’de kurulan bu cemaatten beş yıl sonra yani 1947 yılında bölge taksim edildi. Mevdudî artık bütün çalışmalarını Pakistan’da İslamî bir hayat tarzının tesisine adadı. Ona göre İslam, asla dogmatik prensiplerden kurulu bir din değildir. O, hem söyledi hem de söylediğini yaşayan bir liderdi. Bitmeyen enerjisiyle, konuşmalar yaparak oluşacak İslam devleti için kitleleri harekete geçirerek, ülkeyi baştanbaşa dolaştı. Nitekim ülkesi için İslamî Anayasatalep etti. Bundan dolayı kendini devlet düşmanı olarak suçladılar.
1947’deki bölünmeden sonra Pakistan tarafındaki liderlik Mevdudî’de kalırken Hindistan’da Mevlana Ebu’l Leys İslahî lider oldu. Pakistan’ın kuruluşundan 197l’de Bangladeş’in ayrılışına kadar, Mevdudî liderliği sürdürdü. Daha sonra Bangladeş’in başkanlığı da ayrıldı.
Çok iyi niyetle kurulan ve ciddi hizmetlerde bulunan, siyasi çalışmalar yaparak mecliste birçok sandalye de kazanan Cemaat, mevcudiyetini sürdürmekle beraber eski canlılığını koruyamamaktadır.
YAYINLANMIŞ BAŞLICA ESERLERİ
1- Tefhimü’l Kur’an
2- Doğum Kontrölü
3- İslam’da cihad
4- Kadıyanilik Meselesi ve Onun Siyasi, Dini ve İctimai Yönü
5- Kur’an’a göre dört terim
6- Hicab
7- Hitabetler
8- İslam’da İhya Hareketleri
9- Fetvalar
10- Hilafet ve Saltanat
11- Tarih Boyunca Tevhit Mücadelesi ve Hz. Muhammed (s.a.v.)
Mevdudî, 1972 yılında sağlık nedeniyle Cemaatin Emirliğinden ayrıldı. 22 Eylül 1979’da vefat etti. Öldüğünde 77 yaşındaydı. Lahor’un İchchra kasabasına defnedildi. Böylesine etkin ve dirayetli İslam âlimine, açtığı çığır ve kurduğu Cemaatten dolayı Allah razı olsun diyor ve Yüce Mevla’dan sonsuz rahmet diliyorum.