SÖZ MEYDANI – İbrahim Çiftçi – Bölünün ki Yiyeyim

SÖZ MEYDANI – İbrahim Çiftçi – Bölünün ki Yiyeyim

Daha önce Osmanlı Türkçesinde “fırka” olarak ifade edilen parti kelimesi, Fransızcadan dilimize girmiştir. Kelimenin anlamı ülkenin çeşitli sorunları, onların çözümü ve ülkenin idaresi için ortak ya da benzer bir fikir ve gaye etrafında kurulan örgüt. Bu örgüt o ülkenin yasa ve anayasasına uygun siyasal bir yapılanmaya gider. Bu anlayışa uygun insanlar da o kuruluşa katılırlar. Böylece bir siyasi topluluk meydana gelir.

Bu örgüt amaç ve usulüne uygun bir ad ve amblem seçer. Ad ve amblem albenisi olacak şekilde seçilir. Tek adam, krallık veya padişahlık olan ülkelerde parti olamaz. Çünkü yasa ve anayasa ona göre hazırlanmıştır. Daha önceki yüzyıllarda tüm dünyada krallık ya da padişahlık yönetimleri olduğu ve demokrasi bulunmadığı için partiler yoktur. Onun yerine gruplar vardır. Tüm kıtalarda bu yönde birbirine benzerdi. Bazı kral ya da hükümdarlar farklı görüşte olanlardan bir danışma meclisi oluştururlardı. Devletin işlerini bu şekilde yürütürlerdi.

İslami özelliklere sahip devletler de benzer özelliklere sahipti. Yönetimin başındaki kişinin tespit ettiği vezirlerden oluşan divan ve varsa danışma meclisi yoluyla devlet idare edilirdi. Peygamberimizden sonra değişik usullerde halife seçimi yapılmıştır.

Kısaca değinir ve günümüz kavramlarıyla ifade edersek. Hz. Ebubekir, Nebi aleyhisselam’ın işareti ve ileri gelenlerin oylarıyla seçilir. Hz. Ömer, Hz. Ebubekir tarafından tespit edilen, çalışma ilkeleri teferruatlı bir şekilde belirtilmiş 6 kişilik bir seçim şurası tarafından seçilmiştir. Hz. Osman, Hz. Ömer’in işaretiyle seçilmiş ya da atanmış diyebiliriz. Hz. Ali ise Medine halkının oyuyla seçilmiş, daha sonra diğer yerler buna dahil olmuştur. Görüldüğü gibi selefin işareti, şuranın seçimi, halkoyu delege sistemi gibi değişik usullerle halife seçilmiştir. Sonraki dönemlerde saltanat sistemi uygulanmış ve seçim bitmiştir.

İslam’ın istişareye önem vermesi ve “onlarla istişare et” emri sebebiyle Peygamberimiz aleyhisselam, devlet işlerini istişare ile yürütmüştür. Ancak bu usulü uygulayan hükümdarların yanında uygulamayanların sayısı da fazladır.

1789 Fransız İhtilali sadece Avrupa’yı değil tüm dünyayı etkilemiştir. Avrupa’da yavaş da olsa derebeylik ve krallıkların yerini seçimli yönetime bıraktığı görülür. İngiltere’nin başını çektiği seçimlerin ne kadar demokratik olduğu tartışılır. Diktatörlerin yerini seçimle gelenlere bırakması ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonradır. Almanya, İtalya, İspanya ve diğerleri seçimli demokrasiye böyle geçmişlerdir.

Osmanlı ise 1876’da ilk seçimi gerçekleştirmiş ve ilk Meclis-i Mebusan oluşmuştur. 1908’de tekrar seçim yapılmıştır. İttihat ve Terakki ile Ahrar Fırkası’nın katıldığı bu seçimi 1912’deki seçim takip etmiştir. İki meclisli bu seçimlerde gayrimüslimlerin ağırlığı görülür. Osmanlı dönemindeki seçim kanunu ve sistemi Cumhuriyet döneminde de uygulanmıştır. Görülen o ki Avrupa, kendinin uygulamadığı seçimli sistemi Osmanlı Devleti’ne dayatmıştır.

Abdulhamid Han’a rağmen yapılan bu meclis seçimleri Osmanlı’yı parçalamıştır. 1908’deki seçim sonuçlarına bakılırsa bu görülür. Türkler 147, Araplar 69, Arnavutlar 27, Rumlar 26, Ermeniler 14, Slavlar10 Yahudiler 4 olmak üzere toplam 288 mebus… Türklerin içinde de ne kadar Türk asıllı olduğu ayrı bir husus. İşte bu meclis Abdulhamid’i tahttan indiren ve Osmanlı’yı paramparça eden meclistir.

Konu, seçim değil, konu demokrasi değil, konu süslü, şatafatlı kavramlarla kandırılan toplumlar. Hayvanlar avladıkları avlarını parça edip yiyor. Avlamak için sürüyü dağıtıp bölüyor. Sonra gözüne kestirdiğini avlıyor. İnsan da büyük lokmayı yutamaz. Yiyeceğini kendine uygun parçalara böler, eliyle veya dişiyle.

Parti bölünmüşlük demektir. Partilere ayırmak daha kolay taşımak, özelliklerine, kalitesine fiyatına, eskimişliğine göre (büyük / küçük, iyi / kötü, olmuş / olmamış vs…) partilere ayırmak alıcı için de satıcı için de işi kolaylaştırır. Ancak siyasal anlamda partilere ayırmak onların birbirine düşmesini kolaylaştırır. Rahmetli Zeki Soyak hocamın “Partili olun ama partici olmayın.” derken kastettiği de bu olsa gerek. Seçimli demokrasi, toplumları partilere ayırıyor. Başta ifade ettiğimiz gibi benzer fikir ve anlayıştaki insanların bir araya geldikleri örgüt olduğu için partililer partici oluyorlar ve birbirlerine düşman kesiliyorlar. Kendilerini tek doğru yolda olan olarak gördüklerinden diğerlerini en ağır ifadelerle itham edebiliyorlar. Seçim döneminde partisine oy toplamak isteyen siyasi liderler ve çıkar grupları şiddete kadar götürecek bir tahrik dili kullanıyorlar.

Eğitim yönünden gelişmemiş toplumlarda parti; din, tağut haline geliyor ve kendilerinin dışındakileri düşman görüyorlar. Hindistan, Pakistan, bazı Afrika ülkeleri bu anlayışta. Seçim döneminde sözlü şiddetin yanında fiili şiddetler. Ölenler, öldürülenler, dövenler, dövülenler haberlerde görüyor ve duyuyoruz. Niçin? Türkiye’de fiili şiddet yok ya da çok az. Ancak düşmanlık, hakaret, aşağılama, iftira, suçlama… Çok fazla. Eğitim seviyesi düşük insanların tahrike elverişli olmasından dolayı siyasetin önünde yer alanlar bunu körüklüyorlar.

Bunu seçim döneminin dışında da görmek insanımız için çok acı. Sosyal medyada beğenmediği lider veya partililere en ağır hakaret ve küfürler içinde olanları uyarmak zorundayız. Hele hele kesin bilgi sahibi olmadığımız bir konu ya da kişiler hakkında paylaşım yapanların paylaşımlarını paylaşmak çok büyük bir vebal. O kişiyle nasıl helalleşeceğiz, hiç düşündük mü?

Müslümanlar için söylüyorum. Bir zaman bu ülkede parti dini bir cemaatti. Ama şimdi değil. Tüm partiler seçimde bir pay almak için yarışmaktadır. Hiçbirisi bir dini cemaat değildir. O halde bu kin ve öfke dolu paylaşımlar niye? Türkiye’de mezhep, tarikat, cemaat partisi yok. Bunların destekledikleri var. Ehli kıblenin parti sebebiyle birbirine dini açıdan suçlama ve hakaret etmelerinin inancımızda yeri yok.

Münafıkları bildiği ve vahiyle onlar kendisine bildirildiği halde onlara hiçbir zaman “Sen münafıksın.” demeyen, diyenleri de uyaran bir peygamberin ümmeti değil miyiz?

O halde bize ne oluyor da namazlı, ibadetli, dualı insanlara demediğimizi bırakmıyoruz. Sonra soralım ne kazanıyoruz, ne kaybediyoruz?

Kalın sağlıcakla…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.