İlkadım 447. Sayı Ekim 2025

İlkadım 447. Sayı Ekim 2025

Yeter ki İnananlar İnanmaya Devam Etsin

Kıymetli Okuyucu,

İlkadım dergimiz 447. sayısıyla bir kez daha sizlere ulaşabilmenin sevincini yaşıyor. Ekim 2025 tarihli yeni sayımızın kapak konusu “unutulan farz, cihad” olarak belirlendi.

Sizler için “cihad kavramı, güzel ahlaklı olmayı cihad edinmek, ailede cihad, toplumsal cihad” şeklinde başlıklar hakkında yazılar hazırladık.

Gazze’de yaşananlar sadece hepimizin değil, bütün dünyanın malumu bir noktaya erişti. İlgili olsun ya da olmasın, bütün insanlığın Gazze’de yaşananlar hakkında ama az ama çok bir malumatı var artık.

Konu sadece Gazze direnişi değil. İsrail’in ve Siyonizm denen örgütün ne kadar canavarlaşabileceğini de herkes gözleriyle, en yakından diyebileceğimiz bir mesafeden görmeye devam ediyor.

Siyonist düşüncenin varlığına itirazı olanların başına gelenler hakkında yıllardır her gün canlı tablolar yaşanıyor Gazze’de.

Siyonistler o kadar aşırı ve ileri gitti, haddi aştı ki, ama öyle ama böyle bir Filistin’in varlığına tahammülü olmayanlar, istemeyerek de olsa dünyanın bütün başkentlerinin sokaklarında ellerinde Filistin bayrakları olan, Filistin’e özgürlük sloganları atan insanların meydanlara inmesine, yani her yerin Filistin gündemiyle dolup taşmasına, dünyanın Filistin’e dönüşmesine sebep oldular.

Z kuşağı olarak tarif edilen yeni nesil, İsrail saldırganlığından ve Siyonist çetenin varlığından şikayetçi. Gençler, İsrail’i sevmiyor, Siyonizm’den nefret ediyor.

Siyonistler, bu nefreti antisemitizm çerçevesinde değerlendirerek nefrete sebep olan cinayet ve soykırımdan şikayetçi olanları etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Katile katil demenin adını antisemitizm koymaya çalışıyorlar.

Bu konuda geleneksel ve alışılmış medya olarak tarif edilen mecraları kontrolleri altında tutarak diledikleri algıyı toplumlara dayatmaya çalışıyorlar.

Sosyal medya platformlarında ise istedikleri etkiyi oluşturamadıkları bir gerçek. Amaçlarına ulaşamadıkları en büyük yer, sosyal medya. İsrail ve Siyonizm kaynaklı her türlü engelleme, karalama, yoğun algı çalışması ve bilgi kirliliğine rağmen sosyal medyayı tekellerine alamadılar. YouTube’da, Twitter’da, Facebook’ta, Google’da vb. Amerika merkezli şirketlerde İsrail ve Siyonizm eleştirisinde bulunan kanallarla hesaplaşıyorlar. Ama totalde istediklerini alabildiklerini söylemek mümkün değil.

Sosyal medya mücadelesinde yaptıkları son ve büyük hamlelerden biri de Amerikan hükümetinin Çin’e uyguladığı baskısının da yardımıyla Amerikalı birkaç şirket eliyle TikTok’u satın almak oldu.

Amerika’da, Çin merkezli TikTok’un yasaklanması gerektiği zaman zaman gündeme gelen ve tartışılan ciddi konu başlıklarından biriydi. Amerika bir devlet politikası olarak TikTok’un Amerikan gençliği tarafından çılgınlar gibi kullanılmasını ülke varlığına bir tehdit olarak görüyordu. Bizim tabirle TikTok onlar için bir milli güvenlik yani beka meselesiydi.

Artık TikTok, Amerikalı birkaç şirket vasıtasıyla Amerika’nın ve İsrail başta olmak üzere müttefiklerinin amacına hizmet etmesi için etkili bir araç olarak kullanılmak istenecek.

Sosyal medya üzerinde bu kadar uzun durmamızın ana nedeni, cihadın en hareketli cephelerinden birinin de burası olması.

Olay yerinden sıcağı sıcağına çektiğiniz, telefonunuzdan canlı yayın açarak elde ettiğiniz veya hazırladığınız bir videoyla, milyonlara yani dünyaya burada kolayca ulaşılabiliyorsunuz.

Buralar sivillerin, mazlumların ve mağdurların hür seslerinin dalgalandığı alanlar olmaya devam etmek zorunda.

Televizyon kanallarını, matbu ya da dijital yayınları kontrollerine alanlar buralara da el atmak isteyecek elbette.

Herkes kendine yakışanı yapacak.

Burada önemli olan bizlerin ne yapacağı?

Sayı itibarıyla az da olsa organize olmuş bir kötülük, sayısı bilinemeyecek kadar çok olan ama birbirinin varlığından ve ne yaptığından habersiz olan haklı kalabalıkları, organize olamamışları mağlup edecek, etkisiz hale getirecektir.

O zaman zalime mani olmak istediğimiz, zulmü mağlup etmeye çalıştığımız bir yolda işe birbirimizle tanışarak başlayabiliriz, değil mi?

Tanıştıktan sonra ise kim nerede ne yapabilir, ona bakmalıyız. Planlı ve organize hareket etmeliyiz, değil mi?

Mücadelenin bir de ahlak boyutu var. Sizler inanmış kimseler olarak savaşta dahi ahlakı elden bırakamazsınız, sizlerin savaşının bir ahlakı vardır ve bu ihmal edilmemelidir.

Ama karşınızdaki zalimlerin bir ahlakı yok. Amaca götüren her yolu kendileri için yürünebilir kabul ediyorlar.

Gördüğünüz gibi mücadele şartlarımız eşit değil. Bu onları zulme vardırıyor ama bizleri adaletsizliğe götürmemeli.

Adil olan Allah her şeyi görüyor. Kendine iman edenlere, Allah adına ve Allah yolunda verdikleri mücadelede yardımını esirgemeyeceğini müjdeliyor.

İşte burada bütün dengeler inananlar lehine olacak şekilde değişiyor.

Ümitsizliğe yer de yok tahammül de yok.

Yeter ki inananlar mücadele sorumluluğunu ciddiyetle taşıma ahlakı konusunda gevşeklik göstermesin.

Yeter ki inananlar inanmaya devam etsin.

Yeni sayımızda yine görüşebilmek ümidiyle.

Allah’a emanet olun.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.