MEFKURE – Hür Olmak/Zeki Soyak

“Kim nefsini (külliyen) Allah’a, O’nu görür gibi teslim ederse, muhakkak ki o, en sağlam kulpa yapışmış olur. Bütün işlerin sonu Allah’a (dayanır).” (Lokman 31/22)
Bütün varlığımızla Allah’a teslim olup, O’nun sonsuz kudreti karşısında aczimizi itiraf ederek, insanlığın dünya ve ukba saadetini temin edecek olan yegâne nizam olan, Allah nizamını yani İslam şeriatını hayatımızın bütün safhalarına hâkim kılmalıyız. Adı ne olursa olsun bütün tağutları, tağûtî düzenleri, şeytani sistemleri, put ve putçuları red ve nefyetmeli ve bütün bunları yalnız ve yalnız Allah rızası için yapmalıyız. Bizi nefse, dünyaya, mala, makama ve şöhrete zebun eden bütün esaret zincirlerini kırıp hür olmak mecburiyetindeyiz. Bu manada bir hürriyet olmadan, Allah’a teslim olmak ve O’nun şeriatını, O’nun istediği tarzda yaşamak mümkün değildir.
Bugün bütün dünya Müslümanları, bir taraftan kendi zaaf ve cehaletlerinden, diğer taraftan da tahakkümü altında yaşadıkları şirk ve küfür düzenlerinin yaptırım ve baskılarından kaynaklanan gayri İslâmî bir hayatın mahkûmu olmuştur. Devletini ve halifesini kaybetmiş, cihad ruhunu yitirmiş, tâbi olduğu İslam’ın esaslarını, ölçülerini ve hatta itikada taalluk eden meselelerini bilemez hâle gelmiş ve getirilmiş, İslam’ı tağutların ve tağûtî düzenlerin müsaade ettiği kadar öğrenmeyi ve yaşamayı İslam’ın kendisi zannetmiş bir “cahili toplum” haline getirilmiştir.
Müslümanlar olarak imanımızı, İslâmî yaşantımızı, fikrî hayatımızı, şirk ve küfür düzenleri ile olan münasebetlerimizi ve hatta İslam’ın hâkimiyeti için Allah yolunda yaptığımızı zannettiğimiz bütün çalışmalarımızı, Kur’an ve sünnet aydınlığında çok ciddi bir şekilde gözden geçirmek ve tahlil etmek durumundayız.
O zaman göreceğiz ki nice tehlikeli uçurumların kenarlarında, karanlık dehlizlerde dolaşmaktayız ve kendimizi bütün veçhelerimizle İslam’ın hayat bahşeden baharında yeni baştan yenilemek konumundayız.
Gizli-açık her türlü şirki, kalpte tam tasdik bulmuş ve amelde tezahür etmiş gerçek tevhidle yok edip, tüm tağutları ve tağûtî düzenleri reddederek, Allah’tan başkası için yapılan, riya kokan, gösteriş kokan, çıkar ve menfaat kokan, nefis kokan bütün amellerden uzaklaşıp bütün çalışmalarımızı ihlâs, takva ve sıdk ile tahkim ederek;
İslam dışı bütün metot ve usulleri terk ederek, İslam’ın şaşmaz, değişmez “Kur’anî ve Nebevî metotları” ile çalışarak;
“Tağûtî öğretim ve eğitim kurumlarının” bizlere zerk ettiği tüm yalan yanlış, şirk ve küfür kokan cahili bilgileri hafızamızdan silip hakiki bir “İslâmî eğitim ve öğretim” yapıp gerçek bilgilerle donanarak;
Evet, bütün bunları yaparak düşüncelerimizden başlamak üzere, söz ve amellerimizi ve bütün veçheleri ile hayatımızı İslamlaştırmalı; kendimizi ve bütün amellerimizi Allah’ı görüyormuşçasına yenilemeliyiz.Her ne kadar biz O’nu görmüyorsak da O bizi görüyor.
“Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir.” (Hadid 57/4)
“Biz insana şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)
Allah yolunda İslam için çalışırken başımıza gelecek belâ ve musibetlere karşı sabredip düşman karşısından sebatkâr olur, yalnız Allah’a dayanır ve güvenirsek zafer Müslümanların olacak ve bütün âlem huzur bulacaktır.
“Sizden evvelki ümmetlerden mümin bir adam tutularak kendisi için açılan bir çukura konulurdu. Sonra bir testere getirilip başına dayanır, iki parça edilirdi. Demirden tarak ile eti ve kemiği taranırdı da bu işkence onu dininden döndürmezdi. Allah’a and olsun ki Allah şu işi (İslam dinini) tamamlayacaktır. Hatta binekli bir kimse San’a’dan Hadramevt’e kadar gider de Allah’tan başkasından ve koyunlarına karşı kurdun saldırmasından gayri hiçbir şeyden korkmaz. Lakin siz acele ediyorsunuz.”[1]
Hiçbir zindan ve hiçbir zincir, Müslümanı “köle” ve “tutsak” yapamaz. Nefsin, şeytanın ve dünyanın esaretinden kurtulamayan hiçbir fert gerçekten “hür” olamaz.
Gerçekten hür olmak isteyen Allah’a kul ve O’nun şeriatına tâbi olsun.
[1] Buhârî, Menâkıb 25, 29, İkrah 2; Taberânî, Mucemü’l-Kebir, 4/70, H. No: 3553-3556