GÖNÜL YARAMIZ FİLİSTİN

Filistin, sürgünler ülkesi ve direnişin hikâyesi
Tarih sahnesinde bir toprak düşünün: Kutsal kitapların yazıldığı, peygamberlerin yürüdüğü medeniyetlerin gelip geçtiği bir diyar…
O toprak ki adı Filistin gökyüzüne yükselen duaların, toprağa karışan gözyaşlarının ve umudun yeşerdiği bir coğrafya…
Mescid-i Aksa, müslümanların ilk kıblesi, göz bebeği, mabedi Resullulah’ın Miraç’ta Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürüldüğü kutsal mekân.
Siyonist İsrail’in yıllardır Mescid-i Aksa’yı yavaş yavaş işgal etmesiyle başladı bu savaş. Kadınlara, çocuklara eziyet etmeye başladılar. Hatta bunun da ötesine gidip çoçuklara diri diri kıymaya başladılar. Mescid-i Aksa kan revan içinde. Siyonist İsrail öyle bir seviyeye geldi ki Filistin’in ayakta duran zeytin ağaçlarına bile tahammül edemeyip kıydılar.
Şeyh Cerrah, Kudüs’ün en önemli merkezlerinden. Filistinliler vazgeçmiyor ve savaşıyorlar. Lihava Gençlik Örgütüne mensup Siyonistler Aksayı yaktıklarını zannedip “Yimakh Shemo” bedduasını söylüyor. Aksa’ya “Adı ve hatırası silinsin” demek istiyorlar. Fakat Filistinliler pes etmiyor, yangınları söndürüp küllerinden doğmaya başarıyor.
Gazze’de Müslüman kardeşlerini koruyan Bassem İssa şehit düşüyor. Ve binlerce devrimci Filistinli. Bu direnişte sadece erkekler değil, kadın “murabıtlar” da baş gösteriyor. Bu bir toplum meselesinden çıkıp artık vicdan ve iman meselesi oluyor. Hepimizin içinde uyandırılmayı bekleyen bir murabıt var aslında. Filistin’de herkes intifada yapıyor. Onlar aslında bir savaşçı derviş. Filistinlilerin kalpleri şehadet duygusuyla çarparken sokaklara dökülüp şehit olmaya hazırız diye sloganlar atıyorlar. Âlem-i İslam adına Filistin’de büyük bedeller ödeniyor.
Siyonistler dur durak bilmeden bu savaşı takip eden elliden fazla habercinin canına kıydılar. 14 Mayıs 1948’de Filistinliler yurtlarından edilip Batı Şeria, Gazze, Lübnan, Ürdün Suriye bir bir dağılıyor. Bu olayı Filistinli Müslümanlar “Nekbe Günü” diye adlandırır.
Bunun üzerine on günlük yardım kampanyası başlatılır. Şuafat bölgesinin yardımıyla Filistin biraz olsun toparlanır. Bu kardeş dayanışmasına da îsar denilmektedir.
Filistinliler şu sözlerle direnmeye devam ederler:
“Mühimmatın bitmesiyle silahların mertliği biter, kalbin mertliği kalp durmadıkça bitmez.”
İsrail İslam’ı baltalamaya devam ediyor. Harem-i İbrahim’de ezanları yasaklıyor. Müezzinleri darbediyor, hakaretler ediyor. Resullullah’ımıza küfredip Kur’an’ı parçalıyor.
Onca şey yaşanıyor fakat bu toprağın altında yatan Kudüslü Ahmed’i , Şirin Ebu Akile’yi, Uday’ı,Tristan Anderson’u,kadın murabıtları, direnişçi Filistinlileri uyanmış insanları unutmadı, unutmayacak.Onlar şehid, biz de şahidiz…
Allahu Teala Bakara suresi 154. ayette şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız.”
Filistinliler bu davada gözyaşlarını, kanlarını döktüler.
Bu dava için canlarını ortaya koydular. Onlar içlerinde şehadet duygusuyla dolup taşıyorlar. Onların kalpleri, yeri geldi öfkeli, yeri geldi müslüman kardeşlerine kırgınlık, kaybettiklerinin acısıyla hüzünlüydü. Her şeye rağmen onları ayakta tutan sağlam inançları, umutları, Allah’a olan bağlılıklarıydı.
Zeynep Rümeysa KARATAŞ
Pursaklar Anadolu İmam Hatip Lisesi Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu