ZALİME MEYLETMEK

ZALİME MEYLETMEK

“Zalimlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka bir veliniz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.” (Hud:113)

 

Sözü yerinde kullanmamaktan haksızlık etmeye, eziyetten, işkenceye ve baskı yapmaya, adaletsizlik yapmaktan söz ve fiilde sınırı aşmaya, aydınlıktan ve Allah’ın nurundan uzaklığa kadar her türlü karanlık işlere zulüm, zulmü yapana da zalim denir.

Kuran ı kerim’de zulüm kelimesi türevleriyle birlikte; tabiri yerindeyse kelimeden kastedilen bütün sözcük ve terim anlamlarıyla kullanılmıştır. Kuran’a göre “nur” un (aydınlığın) karşıtı “zulüm” karanlıktır. Yüce Rabbimiz “Allah yerlerin ve göklerin nurudur” ayeti ile zat-ı âlisini varlık âleminin gerçek aydınlatıcısı ve nuru olarak tanımlar.                         

Zulümat nurun karşıtı olan karanlıktır. Nasıl ki nurun sahibi Allah ise zulmün sahibi de zalimdir. Dikkat edersek Allah özel bir isimdir. Tek başına hakkı, adaleti, gerçeği, aydınlığı… temsil eder. Birlik vasfında bütün huzuru, saadeti ve esenliği kendisinde toplar. Zalim kelimesi; sıfattır. Nekra (belirtisiz) bir kelimedir. Yani kimin zalim olduğu belirsizdir. Kim zalimdir? Sorusunun cevabı: Kim Allah’ın nurunun karşısında, karanlıklarda ise aydınlığın düşmanı ise odur. “İslâm’a davet olunduğu halde Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez. Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saf:7-8)

Yüce kitabımız bu zalimlerin en büyüklerini ve yaptıkları zulümleri bize şöyle sıralar; “Şüphesiz şirk en büyük zulümdür.” (Lokman:13) Zalimler nurun aydınlığın ve aydınlanmanın düşmanıdırlar. Allah’ın insanlara hidayetinin önüne engeller koyan hidayet örtücülerdir. Bunlar; Allah’ın hükümlerine bizde karşı değiliz ancak diyerek söze başlayan ve nurun önüne perde olacak cümleler kuran kalbini Kuran’ın nuru aydınlatmamış ve hala kalbinde cahiliye izleri olanlardır.

  Mescitler çok diyerek Allah’ın mülkünde onun topraklarında Allah’ın ismi anılacak, ona secde edilecek yerleri azaltan ya da çoğalmasına tahammül edemeyenlerdir. “Allah’ın mescitlerinin, içlerinde Allah’ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir!” (Bakara:114)

 Kur’an’ın “İbrahim Yahudi ya da Hıristiyan değildi o Hanif bir Müslümandı.” Ayetine rağmen Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanları aynı inanç noktasında buluşup Allah’a ve peygamberlerine yalan yanlış isnatlarda bulunarak Müslümanların imanını sarsanlar, İbrahimî dinler diye ortak bir inanç hazırlamaya çalışanlar zalimdir.

“…Her kim Allah’ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir.” (Bakara: 229) Allah’ın hududu onun koyduğu kurallardır. Bu kuralları çiğneyerek Anne ve babasına, eşine ve çocuklarına haksızlık edenler de zalimdir.  “Allah zalimleri sevmez” yetim malı yiyenler de zalimdir. Devletin malı deniz… deyip devleti sömürerek semizleşenler de zalimlerdir. Allah, bu zalimlerden olan ya da onlara meyledenlerden yaptıkları hayırları kabul etmez. İlk yapılması gereken zalimlere karşı onurlu bir duruş sergilemektir. Zalimlerin zulmüne sessiz kalarak destek verenlerin haclarını da umrelerini de yaptıkları yardımlarını da kabul etmez. Allah Ğanîdir. Zalimlerin ve yardakçılarının desteğine müminleri muhtaç etmez.

“Zalimlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka bir veliniz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.” (Hud:113) ayeti hayattaki bu ve benzeri bütün haksızlıklara bütün hukuksuzluklara işaret etmekte bu zalimler konusunda müminleri uyarmaktadır.

Malımız mülkümüz olmasın ne çıkar, Yahya ve İsa (aleyhisselam) lar ev dahi edinmediler. Efendimiz kendisini bir ağacın altında kısa süre konaklayan bir süvari yolcu olarak tanımladı. Ailesine;“peygamberler miras bırakmaz” diyerek miras bırakmadı. Yüce Rabbimizin ifade ettiği gibi şan ve şeref mal ve mülkte değildir. İzzet Allah’ın, resulünün ve müminlerindir.

“Zalimlere meyletmeyin.” diye mealini verdiğimiz “velâ terkenû” kelimesi eğilmek, ona yönelmek, meyletmek anlamlarını ifade etmekle birlikte; destek vermek, itimat etmek, rıza göstermek anlamını da ifade eder. O zaman ayetin anlamı zalimlere destek olmayın. Onlarla oturmayın. Onlarla aynı meclisi paylaşmayın, onları ziyaret etmeyin, hatta onlar gibi giyinmeyin, onlara benzemeye çalışmayın ve onları tazimle ve saygıyla anmayın. Onların haksız uygulamalarına göz yumarak, sessiz kalarak eş dost akraba aşiret kaygısı güderek onları destekten vazgeçin ki zalimlere meyletmiş, onlara yataklık yapmış olmayın. “Sonra sizi cehennem ateşi yakar.” Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Zulmün âhiretteki azabını bildiren bir hadis de:“Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyâmet günü sahibini saran karanlıklar olacaktır.” (Buhârî) buyurur.

Beyzâvî: Kendisinde zulüm denecek kadar bir şey bulunan kim­seye,  birazcık eğilim göstermek böyle olursa,  zulüm ile damgalanmış zalimlere eğilim göstermek ve onlara tamamen yaklaşmak hususuna ne dersin? Diyerek ayetlerin muhatabı olan Müslümanlara konunun ciddiyetini sorar ve zalimlerin sonunun ne olabileceğinin düşünülmesini ister.

 Emri bil ma’ruf ve nehyi anil münker (İyiliğin emredilmesi ve kötülüğün yasaklanması ) dinimizin temel sosyolojik ilkesidir. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de, insanın insana zulmetmesini yasaklamış ve İslâm dininde zulmün yerinin olmadığım belirtmiştir. “Mazlumun duasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur” (Buharî)

“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, hak sahibine verilir. Şayet iyilikleri yoksa kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî) diyerek, zulmün ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğuna işaret etmiş ve Veda Hutbesinde de sık sık zulümden sakınmayı emretmiştir.  

Efendimiz, Müslüman tanımı yaparken de Müslüman’ı her türlü haksızlıktan, zulumden ve destekçiliğinden soyutlayarak: “Müslüman, diğer müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir” (Buharî)  diye tanımlamıştır.

Allah’ım bizi zalimlere payandan etme,   peygamberine  “Emrolunduğun gibi doğru ol; seninle beraber tevbe edenler de doğru olsunlar, aşırı gitmeyiniz!” emrin gibi bizi sıratı müstakimden ayırma bizi istikamet üzere dostlarına yoldaş et. 

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.