Yusuf Abi’ye

Yusuf Abi’ye

“Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra vakti gelince öldüren ve kıyâmet günü yeniden diriltecek olan Allah’tır.” (Rum, 40)

Şüphesiz Allah doğruyu söylemiştir. Okuyuşu bir dakikamızı dahi almayan bu ayet-i kerimenin hayatımıza yansımasını oldukça uzun bir süreç olarak düşünürüz, özellikle de söz konusu olan kendi hayatımızsa! Ama aslında hayatın da bu ayetin telaffuzu misali çarçabuk gelip geçen bir zaman dilimi olduğunu; ancak geçen senelerimize baktığımızda, ya da terk-i diyar eden sevdiklerimizin hayatını bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirdiğimizde anlarız.

İşte Yusuf abinin hayatı da kısa metrajlı bir film gibi gözlerimizin önünde. Ne mutlu ona ki; bu kısa zaman diliminde birçok insanın hayatına dokunabilmiş, arkasında birçok seveni ve dostu bırakabilmiş, birçok faydalı çalışmaların ve hizmetlerin altına ismini yazabilmiş ve beraberinde birçok kimsenin duasını götürebilmiş.

Akademide eğitim vermiş olduğum 8 yıllık süre zarfında, diğer hoca arkadaşlarımızla birlikte kendisiyle sürekli irtibat halinde olduk. Ancak bana Yusuf abinin akademideki göreviyle alakalı bir soru sorulacak olsa, nasıl bir izahta bulunacağımı şu an dahi bilemem.

Zira o yeri geldiğinde bir idareci, ama bununla birlikte insan nefsine ağır gelecek birçok işin peşinden koşmaktan da yüksünmeyen bir hizmet insanı; akademinin her türlü kalemini tek tek kayıt altına alabilen bir muhasebeci, ama aynı zamanda çalışanların maaşlarını teslim eden bir işveren; hocaların her türlü sorunlarında iletişime geçtikleri muhatapları, ama aynı zamanda onların geliş-gidiş/servis işleriyle ilgilenen bir şoför; vakıfla akademi arasındaki sağlam bir köprü; öğrenci evlerinin aklınıza gelebilecek her türlü ihtiyacıyla ilgilenen bir hayırsever; düzenlenen pikniklerde kaşığı kimseye kaptırmayan bir aşçı; vakıf binasının her türlü tadilat/tamirat/su baskını/gaz tüketimi/elektrik kaçağı/yemek-temizlik malzemesi ve daha birçok ihtiyacıyla ilgilenen bir organizatör ve benim gözümden kaçan kim bilir daha hangi işlerin sorumlusu…

Hep hayretle izlemiştim onun bu yoğun koşuşturmasını. Nasıl bu kadar işi bir arada yapabildiğine o zaman da ermemiştir aklım, ermez şimdi de. Tabi bu kadar koşuşturmacanın arasında pozitif kalabilmek, espri yapabilmek ve insanları rahatlatmayı başarabilmek de cabası… Sanırım tek bir açıklaması var bu durumun, o da; yapmış olduğu işe yüklediği anlam ve sevgisi.

Hiçbir muhatabı geçiştirmeden tane tane izahta bulunuşu, eleştirilere açık oluşu, çözüm odaklı bir insan oluşu, ne kadar yoğun olursa olsun ayağına dolanan küçük çocuklara gösterdiği sevgisi ve bir de arabada seyir halindeyken açmış olduğu Kur’an tilaveti Yusuf abiden bana kalan hatıralar. Yorucu ama ne de kârlı bir ticaretti onunkisi.

Dinlemiş olduğu o Kur’an tilavetleri, arkasından bir fon olarak duyuluyor şimdilerde. Hem de hizmetlerini yapmaktan hiç gocunmadığı o tâlibelerin ağzından…

Kapanmayan bir amel defteri bırakıp, ebedi âlemde tüm yorgunluklarından istirahata çekilebilmiş olması dualarımla…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.