Yalansız Rüya

Yalansız Rüya

Münafıklık alametlerinden birisi yalandır. Kâfirler ise Hakkı yalanlayarak yalan çukurunun en diplerine kadar inmişlerdir. Hal böyleyken bir Müslümanın yalanla irtibatı, ilişkisi, işi, herhangi bir bağı olmaması icap eder. Çünkü yalan sadece şahsın kendisini bağlayan bir durum değildir. Kimi zaman toplum içerisinde infial oluşturan boyutları olacağı gibi en hafif şekliyle karşıdakinin hakkına girme durumu vardır. Bir de nasıl ki içki kötülüklerin anası ise, yalanda kötülükleri, günahları gizlemede, üzerini örtmede babası sayılır desek teşbih de hata etmiş sayılmayız umarım.    

Birçok yalanın mumu yatsıya dahi varmadan insanların şahitliğinde gün yüzüne çıkıyor ve söyleyenin yalancılığı tescilleniyor. Lakin öyle bir yalan şekli var ki dünya gözü ile kimsenin şahitlik yapamadığı, kimsenin doğrusunu kanıtlayamadığı, söyleyen ve Bilen’den başkasının gerçekliğini bilemediği bir yalan; Yalan yere anlatılan rüya.

Rüya görmekte herhangi bir şaşılacak, ayıplanacak, karşı çıkılacak bir durum söz konusu değildir. Ne kadar bilinçaltımızın yanılsamaları desek de rüya görmek bizim ellerimizde olan bir durum değildir. Ama gördüğümüz rüyaları anlatmak bizim özgürlüğümüzdedir.

Her alanda yasak olan yalan, rüya konusunda da yasaktır ve Hadis-i Şerif ile men edilmiştir. En büyük yalan, görmediği düşü gördüm diye kişinin gözlerine iftira etmesidir.(Buhari, Ta’bîr 45) böyle ağır bir şekilde nitelenen yalan yere rüya anlatmanın cezası da bir o kadar ağır olsa gerek.

Kim görmediği bir rüyayı gördüm deyip anlatırsa, ahirette yerine getirmesi mümkün olmayan bir işe, iki arpa tanesini birbirine düğümleme cezasına çarptırılır.” (Buhari, Ta’bîr 45. Ayrıca bk. Ebu Davud, Edeb 88; Tİrmizi, Rüya 8; İbn Mâce, Rüya 8) Görünüşte ufak bir iş gibi gelebilir bu ceza. Lakin kim iki arpa tanesini birbirine düğüm yapabilir ki? Cehennem de böyle bir işle iştigal kılınmak nasıl bir cezadır tahayyül edin. Her seferinde başarısız olacağınız ayan beyan ortada olan bir iş için uğraş veriyorsunuz ama sonuç yine aynı, sonu gelmez bir döngüde azap…

Neden peki böyle bir yasak, neden böyle bir ceza, ne olur ki bir rüyayı faklı anlatsak, biraz süslesek, ilgi çekici hale getirsek ne çıkar ki? Neden mi? Çünkü rüyanın tek şahidi Allah’tır. Yalan rüya söyleyerek veya rüyaya yalan katarak rüyanın tek şahidini yalanımıza ortak etme cüretine girmiş olur insan.

Hele bir de rüya üzerinden dünyalık çıkarlar etme peşinde olup da yalan rüya söylemek veya rüyaya yalan katmak tamamıyla infial durumudur. Çünkü işin içerisine dolandırıcılık da katmış olur insan böyle yaparak. Bu şekilde insanların saf duygularını, inanmışlıklarını kullanarak, onları farklı yönlere yönlendiren birçok insan ve gruplara şahit olduk. Böyle durumlarda anlatıcıyı ve anlatılanı İslam’ın temel süzgecinden geçirerek değerlendirmeye almalı ve ona göre itibar göstermeliyiz.

Peki, hiç rüya anlatmasak ne olur, ufakta olsa yalan-yanlış ekleme payını dahi göze almamak için rüyalar kendi mahremimizde kalsa ne kaybederiz? Hiçbir şey. Eğer Hz. Yusuf aleyhisselam gibi bir tabircimiz yoksa rüyalarımızı anlatmamanın bize bir zararı dokunmasa gerek. İlla anlatmam gerek, birileriyle paylaşmalıyım diyorsak da rüyada ne gördüysek, nasıl gördüysek öyle anlatmalıyız. Gördüğün renk yeşil mi mavi mi emin değil isen, yeşilde olabilir mavi de dersin, illa birini seçerek diğerini gizlemene gerek yok.

Güzel rüyalar görmenizi, hayırlara çıkmasını temenni ediyorum…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.