YA TUTARSA / Adalet Neydi

“ Yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce Adle boyun eğdim.” İsmet Özel
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:’’İnsanların hayırlısı benim neslimdir, sonra onları takip edenler, sonrada onları takip edenler. Sonra öyle bir kavim gelir ki, onlardan birinin şehadeti yemininin, yemini de şehadetinin önüne geçer. ’’Yani onlar şahit olduklarından daha fazlasına yemin ederek ve yeminlerinin alanını aşan konulara şahitlik ederek şehadetleri konusunda dikkatsiz olacaklardır.
Ebu Hureyre şöyle demiştir: Rasulullah’dan işittim, şöyle diyordu.’’ Bir çoban, sürüsünün içindeyken sürüye kurt saldırdı ve ondan bir koyunu kaptı; çoban ardından koştu. Derken kurt, çobana döndü ve yırtıcı hayvan gününde sürüyü kim koruyacak benden başka çobanın bulunmayacağı o günde?’ dedi’’ Ve yine bir adam yük yüklediği bir sığırı güdüp giderken, sığır dönüp dedi ki: Ben bunun için yaratılmadım, tarla sürmek için yaratıldım. Yani eşyanın tabi düzeninin, yerleşik hayat şeklinin alt-üst olacağı, zalim insanların güçlü konumunda olacağı, zulmün bir hak gibi olacağı günler bizzat Hz. Peygamber tarafından hayvanlar dünyasından örnekle haber veriliyor.
‘’Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adil olun. O, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.’’ (Maide suresi 8. Ayet)
“Çocuklarınız arasında adaletli davranın, çocuklarınız arasında adaletli davranın” Hadis-i Şerif
“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” Hadis-i Şerif
Kureyş’in önde gelen kabilelerinden birine mensup bir kadının yaptığı suçun cezasını kaldırtmak/hafifletmek için elçi olarak gönderilen Usame’ye Allah Resulü: “Sizden önceki insanlar şu yüzden helak oldular: Onların ileri gelenlerinden biri hırsızlık yaptığında onu bırakırlar, güçsüz ve zayıf biri çaldığında ise onu cezalandırırlardı. Allah’a yemin olsun ki eğer Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı onun cezasını da verirdim.”
Abdullah bin Ömer’e birisi muhrim üzerine vacip olan vazifeler üzerine soru sordu. Muğire Bin Şube şöyle söyledi:’’ Ben muhrimken sinek öldürmenin caiz olduğuna emin değilim. ’’Ve İbn-i Ömer cevapladı: Irak ahalisi sinekleri öldürmek hakkında soruyorlar oysa onlar Rasulullah’ın reyhanlarım dediği torunlarını öldürmüşlerdir.
Hz. Peygamber buyurdu: Ensar’ın en hayırlı oymağı Benu en-Neccar’dır , sonra Benu Abdi’l –Eşhel, sonra Benu el-Haris b. Hazrec, sonra Benu Saide ;fakat ensarın tüm oymaklarında hayır vardır. Bunun üzerine Sad Hz. Peygamber’in diğerlerini bizden üstün tuttuğunu görüyorum dedi. Sonra birisi ona dedi ki: Fakat o sizi diğer birçoğuna üstün tutmuştur. Oradan birisi ona dedi ki: Fakat o sizi diğer birçoğuna üstün tutmuştur.
Ömer ilk muhacirlerin her birine dört bin dirhem verdi, Abdullah Bin Ömer’e üç bin beş yüz dirhem verdi. Bunun üzerine ona dediler ki: ‘’Ama o ilk muhacirlerdendi; bu durumda neden ona az verdin? ‘’Ömer cevap verdi: Abdullah ebeveynleriyle hicrete katıldı yani Abdullah’ın meziyeti kendi çabasıyla hicret etmiş olan birinin ki ile eşit değildir.
Ali(a.s) şöyle demiştir: Rasulullah beni, Ebu Mersed ve Ez-Zubeyr’i Hah Ravzası’na kadar gidin; orada Hatib b. Ebi Belta’dan Mekkeli putperestlere mektup taşıyan bir kadın bulacaksınız diyerek gönderdi. Nihayet biz o kadını, deve sırtında, Rasulullah’ın sözünü ettiği yerde bulduk; ve şöyle dedik: Mektubu çıkar! Fakat kadın cevap verdi: Yanımda hiçbir mektup yoktur. Bunun üzerine devesini çöktürdük ve eşyalarını aradık; fakat hiçbir mektup bulamadık. Sonra dedik ki Rasulullah hata yapmış olamaz! Ya mektubu kendin çıkaracaksın ya da seni soyacağız! Kadın bizim kararlı olduğumuzu görünce bel kuşağının altına erişip mektubu çıkardı; biz de onu yanımıza alarak Rasulullah’a getirdik.
Ömer(a.s) şöyle dedi: Ya Rasulallah bu Hatib Allah’a, Resul’üne, müminlere ihanet etmiştir! Onun kellesini uçurmama izin ver! Bunun üzerine Hz. peygamber Hatip’e sordu. Bunu niye yaptın? Hatip cevap verdi: Allah’a yemin ederim! Allah’a ve Resul’üne iman etmemiş birisi gibi değilim. Ben sadece Mekke halkı arasında bir parça nüfuz sahibi olmak istedim ki, Allah’ın izniyle orada ailemi ve malımı koruyabileyim. Sahabeler ’in içinde hiç kimse yoktur ki, Allah’ın izniyle, ailesini ve malını koruyacak bir hısımı olmasın. Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu: O haklıdır! Ona hayırdan başka bir şey söylemeyin! Fakat Ömer: Ama o Allah’a Resul’üne müminlere ihanet etmiştir! İzin ver onun kellesini uçurayım! dedi. Hz. Peygamber buyurdu: O Bedir’de savaşanlardan değil mi? Ardından ilave etti: Belki Allah Bedir’de savaşanlara nazar edecek ve dilediğinizi yapın, zira cennet sizindir diyecek, yahut ‘’…..Şimdi günahlarınızı bağışlamış bulunuyorum .’’ Bunun üzerine Ömer’in gözleri yaşardı ve şöyle dedi: Allah ve Resul’ü en iyisini bilir.
Bir gün Nebi (s.a.v.) çok ganimet aldı ve bunları Muhacirler ile, bu “Tulekâ” denen affa uğrayan Mekkeliler arasında bölüştürüp Ensâr’a bir şey vermedi. Ensar da: “Harp zamanında biz davet ediliyoruz, ganimet bizden başkasına veriliyor” dediler. Bu söz Peygamber’e ulaşınca onları bir çadırın altında topladı ve onlara “kendine ulaşan sözlerinin mahiyetini” sordu. Onlar sustular.
Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): “Siz, insanların dünyalığı alıp giderken, sizin Allah’ın Resulünü alıp götürerek evinize katmanıza razı olmaz mısınız?” buyurdu. Onlar da “Ya Resulallah! Tabi razı oluruz” dediler. Nebi (s.a.v.) de: “Eğer bütün insanlar bir vadiye gitse, Ensar’da bir koyağa gitse, kesinlikle ben Ensar’ ın gittiği koyağı seçerdim” buyurdu.