Veda Hutbesinden İzler

Yeryüzünü insanlık için yayan, ona türlü nimetler verip doyuran Rabbimiz, insanlığa yolladığı peygamberler ile de doğru yolun ve hakikatin yönünü göstermiştir. Peygamber Efendimiz aleyhisselam da insanlığa en güzel öğretici, uyarıcı ve müjdeleyici bir rehber olarak gönderildi. Görevini hakkıyla yapan Efendimiz aleyhisselam, yirmi üç yıllık risaletinde insanlığı cahiliyenin batağından çıkarıp kutlu bir medeniyetin ilk temsilcileri haline getirmişti. Ulaşılması zor bir seviyeye çıkardığı ashabına ise Veda Haccı’nda yaptığı konuşmasıyla görevini yerine getirdiğine onları şahit tutmuş, korumaları gereken haklarını onlara hatırlatmış, kendisinden sonra gelecek olanlara ise geçen yılları özetlemiş ve önemli uyarılarda bulunmuştu.
Hz. Peygamber aleyhisselam veda hutbesinde kendisini dinleyen binlerce sahabeye ve aslında tüm Ümmet-i Muhammed’e İslam’ın insana, onun malına ve namusuna olan bakışını netleştirmişti. Şöyle seslenmişti: “Ashabım! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.” Bu sözleri ile Allah’ın Resulü Müslüman toplumunun güven toplumu olduğunu, müminler arasında bir insanın ne malından ne namusundan endişe etmesinin gerekmediğini, emin insanlığı yeryüzünde simgeleştirecek olanların bu toplum olduğunu beyan ediyordu.
İnsanı her şeyin üstünde gören dinimiz ona eşsiz bir konum belirlemiştir. Bu konumunun farkında olan ve gereklerini yerine getiren insan, gözünün gördüklerinden görmediklerine kadar tüm varlıklardan değerli ve şerefli bir hale geliyor. İşte bu şerefli insan hem dünyada korunuyor hem de ahirette Allah’ın lütfu ve keremiyle karşılaşıyor.
Tüm insanlık için mükemmel bir makam belirleyen, onun korunmuşluğunu dile getiren Efendimiz aleyhisselam kadınlar için ayrı bir ikazda bulunuyor ve kadınların haklarını insanlığın içinde nadideleştirerek bir kez daha dile getirip erkekleri uyarıyor. Bu uyarıyı şu sözlerde görüyoruz: “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helal kıldınız.” Binlerce sahabeye yapılan bir veda konuşmasında İslam’ın ve insanlığın yüzlerce meselesi içinden seçilen bu mesele hem olayın ciddiyetini hem de çağın çok ötesinde bir nizam belirlendiğini bize gösteriyor. O çağın dünyasında kadının değersiz bir meta olarak görüldüğünü veya verilen az buçuk değerin karşılığında misliyle sömürüldüğünü hatırladığımızda Rasulullah’ın temas ettiği kadınların hakları konusu İslam’ın bambaşkalığını gösteren örneklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Veda konuşmasında bile kadınların durumunu dert edinen bir Peygamberin ümmetindeki kadına ne mutlu! Bu tembih ile eşinin hakkını gözeten biri ne bahtiyar!
Efendimiz aleyhisslam nübüvvet görevi boyunca bir şeyi ashabına benimsetmeye çalıştı. Bu haslet ile onları düşmanlıktan kurtarıp birbirleri için güzellik düşünen insanlar haline getirdi. Allah’ın kullarının düşüncelerinde dönüşüm peydah ettiği bu hal ile cahiliyenin azgınları Rasulullah’ın yoldaşları oldular. Onlara bu hallerini devam ettirmeleri için şöyle dedi: “Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler.” Kardeşlik tesisi için bir ömür mücadele eden Allah Resulü aleyhisselam, şimdi bu müesseseyi korumalarını istiyor ve ümmetine ders alacakları bir başlık bırakıyordu.
İslam toplumunun kardeşliği, bir tâc olarak taşınması gereken bir mücevherdir. Muhacir ve Ensar zirve bir kardeşlik örneği sergilemişlerdir. Efendimiz aleyhisselam son seslenişiyle bize adeta ‘bu kardeşliğe sahip çıkın ve haklarına riayet edin yoksa dağılmanız ve gücünüzün elden gitmesi kuvvetle muhtemeldir’ demiştir. Bu sözlerin muhatapları nasıl olur da birbirleriyle karşı karşıya gelirler, birbirleri hakkında olumsuz niyetler beslerler, yalnızlığa terk edip unuturlar? Kardeşliğin gereklerini yerine getirmek Müslümanların mesuliyetidir. Kardeş kılarak bırakıp giden Peygamber’in düşman olarak arası açılmış bir ümmeti olma bedbahtlığına düşme lekesine bulaşmaktan Allah’a sığınırız.
Son bir uyarı! Tüm insanlığa son bir hatırlatma! Son bir ikaz şuydu: “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.” Farklı renklerde, dillerde, kültürlerde, coğrafyalarda ve anlayışta olan insanlık içinde herkes birdir. İnsanı başka kılan tek şeyi bildirerek sözlerinin sonuna yaklaşmıştı Rasulullah aleyhisselam. Allah’tan hakkıyla korkmak, sakınmak; Takva. Takvayı kuşanmak gerektiğini miras bırakarak döndü veda haccından.
Hz. Peygamber’in insanın mukaddesliğine yaptığı işaret, insanlığın içinde kadınları ayrıca zikrederek çektiği dikkat, kardeşliğin unutulmaması adına sarf ettiği cümleler ve insanı Allah katında üstün kılacak meziyeti öğrettiği cevher ile geride bıraktığı bu konuşma Mü’minin yalnızca hatırında tutması gereken değil, hayatına yön verirken asla göz ardı etmeyerek rotasını belirlediği bir kılavuzu olmalıdır. O zaman asıl hedefe ulaşma yolunda sağlam adımlar atılmış olacak ve Allah’ın yardımıyla yürünecektir. Yürüyüşünde Allah’ın yardımıyla desteklenen ve Resulü’nün çizgisinden sapmayanlardan olabilmek niyazı ile.