Güçlü Körlük

Güçlü Körlük

 

Körlük neye ne kadar kör olduğumuza göre değişebilir. Bu haliyle sağırlıkla benzer bir nitelik arz etmektedir. İnsan hangi dünyaya kulak kesilmişse ötekine sağır kesilebilecek bir varlıktır zaten. Dolayısıyla etli ama kemiksiz gözlerimizin bu yazının konusu olmadığını da siz okurlara ifade etmeme gerek yoktur sanıyorum.

Modern zamanın deyimiyle “aa gördün mü”, “bak evladım”, “look at this” ya da işitmeyi önceleyen çağların değimiyle işittik itaat ettik[i], ey dostlar şu hikâyeyi dinleyin[ii] İnsan bir kere işitmeye görsün artık farkında olmadan yaşayamaması gerekmektedir. Hâlâ yok gibi davranıyorsa bilinçli bir körlük var demektir ki bu bir zaman sonra maruz kaldığın şeyi kanıksamasına sebep olacaktır. Kötü kokan bir yere girdiğinizde orada kalmaya devam ederseniz takriben bir dakika sonra artık bu kokuyu duymamaya başlarsınız, koku körü olursunuz yani. Dikkat edin kokular da duyulur a dostlar.

Tabi duymak için bir söz olması gerektir. Ve insana fısıldanan öyle berrak öyle sürekli ve öyle sahi bir ses var ise insanın onu her şeyiyle duyması gerektir. Bu söz öyle bir sözdür ki dille söylenmeye gözle görülmeye ihtiyaç yoktur. Söylenen bu derin söze kör olmak ise gerçek bir intihardır. Bu intihar için hırs, kibir, makam, ilim gibi çok kullanışlı araçlar vardır. Ama hepsi de bir şekilde başkasında olmayana sahip olunduğunda ortaya çıkmaktadır. Başkasında olmayana sahip olduğunu düşündüğün yönünde hissedilen o duyguya güç deniliyor. Müneccimler, kehanetler, gazeteciler, manipülatörlere sahip olanlar gibi.

Güçlü kişi neler görmüş geçirmiş olabilir değil mi? Sahi neler görmüşlerdir? Görmekten kendini alıkoyabilmiş midir insan? Dilin kemiği olmadığı doğrudur peki ya göz? Gözün kemiği de olmadığına göre kayabilir gözümüz. Gücüyle her şeye sahip olanlar her şeyi de görmek isterken her şeyin sebebi olan o sesi göremezse aslında o kişi kördür. O kadar çok şey görmüştür ki görme oburu olabilir. Etrafında görmek istediği şeyler etrafını sarabilir. Hâsılı insan görmek istediğinden başkasını göremez hale gelir. Bu basbayağı kör olmaktır. Ben bir dağın ardına kör olabilirim mesela. Ancak şu dağın ardında bir ordu var diyen emîn birinin elimden tutmasına muhtaç olduğumu gösterir bu durum.

Ancak sahip olduğumuz güç insana fısıldanan o derin sesi kısıyorsa bile ses ona erişmiştir. Mesela bir kimyager, sözünü parfümüyle söyleyebildiği gibi bir başkası da bu sözü parfümü koklayarak duyabilir. İşte insana fısıldanan o berrak sözün de bir şekilde duyulması mümkündür. Dikkat kesilirse her insan kendine derinden gelen bu sesi bir muzlumun titrek sesinde işitebilir, havadaki barut kokusunda koklayabilir ya da dalgalanan bir sancakta görebilir. Önemli olan bu sese yönelmektir. Ne diyordu Bab’aziz: “Davet edilenler yolu bulacaktır.” Yeter ki kör olmaya…

 

 


[i] Nûr suresi 51.ayet.

[ii] Mevlana, Mesnevi’nin ilk cümlesi.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.