TOPLUM ÖNDERLİĞİ VE TEŞKİLATÇI KARAKTERİ İLE ZEKİ SOYAK HOCAEFENDİ

Teşkilat, anlam olarak tertipli, düzenli ve bir program doğrultusunda çalışmayı öngörür. Malûmdur ki, bir teşkilât ortak hedeflere (gâyelere) yönelmiş, fiiller, hareketler dolayısıyla bir araya gelmiş insanlar takımıdır.
Müslümanın yüzyıllara taşıyacağı değerlerini planlı bir şekilde uygulama safhasına koymada yapacağı çalışmayı, belli bir düzen ve disiplin içinde yürütmesi şarttır. Yaratılış gâyesine uygun hayat tarzını üzerinde taşıyan MÜSLÜMAN nesli yetiştirmek için o insanları ferdiyetçi tutumdan uzaklaştırıp bir organizasyonun içinde olgunlaştırmak gerekir.
Şuursuzca oluşturulan kalabalıklar,
Şuurlu bir nesli aralarından çıkaramazlar.
Asırlardır müslümanların kaybı psikolojik savaşlara hazırlıksız yakalanmalarından kaynaklanmıştır. Ülkemizde en çok sıkıntı çektiğimiz konular;
– Fikir ve karar birliğinin olmayışı,
– Hareket birliğinden yoksun oluşumuzdur.
Merkezî bir otoritenin olmayışı sebebiyle, ümmetin bir otoriteden direktif alıp, o direktifleri şuurla hayata geçirmesi mümkün olmamaktadır.
Teşkilât mâhiyeti itibâriyle, bir inanç ve program etrafında fertlerin toplanması, eğitilmesi, mücâdeleye sevk edilmesi demektir. Teşkilâtı, fertler kurar. Cemiyet yaşatır. Organizesiz bir mücâdele düşünülemez.
İnsanlar çoğalıyor,
Teknoloji gelişiyor.
Müthiş bir şekilde, sosyal ve kültürel değişmeler oluyor.
Elbette bu değişimi birilerinin fark etmesi ve sadece fark etmekle kalmayıp, fark ettirmesi de gerekiyor.
Bu fark ettirmek nasıl olacak?
Zamanın ihtiyacına, inancının çözüm önerilerini ve tatbikat sahasını belirterek gidişâta yön vermekle olacak. İşte bu da müslümanın ne derece teşkilâtlı çalışmaya ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Hiçbir zaman, pasif çoğunluklar, milletin geleceğini olumlu yönden etkileyememiştir… Çünkü bir toplum pasif çoğunluk özelliğini devam ettirdiği müddetçe; teşkilâtlı güçler tarafından zulme uğraması kaçınılmazdır.
O hâlde,
Bütünüyle milletin ümitsizliğe, bunalıma düşmemesi için, toplum içinden birilerinin çıkıp gâyet düzgün, planlı, programlı bir çalışma içinde bulunması icâb eder.
Pasif çoğunluğun içinde,
Pırlanta, cevherleri bulmak için;
Bahçıvan titizliğinde,
Güller yetiştirmek lâzım.
Bu da israf edecek zamanı olmayanların işidir. Fakat görüyoruz ki, en çok yaptığımız israfların arasında zaman israfıyla, insan israfımız var.
İnsanlığın rahatı için, İslâm’ın hayata hâkim kılınması şarttır. Başlı başına bir teşkilât dini olan İSLÂM, teşkilâtlanmayı ve çalışmayı zorunlu sayar. Geçmişte müslüman milletlerin dünyaya hâkim devletler olmasının temelinde teşkilâtlı çalışmaları yatmaktadır.
Bugün müslümanların hedeflerine ulaşabilmeleri için yetişmiş insan faktörü çok önemli bir yer tutmaktadır. Onun için konumuz olan muhterem insan ZEKİ SOYAK Hoca Efendi’nin teşkilâtçılığında;
İnsan unsurunun:
– Sevk
– İdare
– Kanalize
– İdealize
– İnandırma misyonuyla,
– ÜMMETİN,
– Organ
– Doku
– Hücre iletişiminde
hangi kıstasları kapsamalıdır, konusunda sağlam görüş ve tutarlı stratejiler belirlenmiştir.
– Teşkilâtçı ve lider insanların mutlak bir (vizyon) çalışması vardır.
– Vizyon çalışması, hedef ve nihâî noktaya ulaşmanın adıdır.
İlerde, belirli bir gelecekte;
Görmeyi,
Varmayı,
Ulaşmayı arzu ettikleri durum, şart,
Konum ve hedefler bütününü ele alır,
Vizyon çalışması…
Muhterem Zeki SOYAK hocam, hedefi ve ulaşılması gereken nihâî noktası belirlenmeyen hiçbir çalışmanın başarılı olamayacağı inancıyla yaşadı, teşkilâtçılığı bu anlamdaydı.
Ölçüsüzlüğün ferdî hayatımızda getireceği olumsuzluklar gibi, teşkilât çalışmalarında da, her şeyin ölçü ile olduğunu ifâde etmiş, hatta “Düşünceye Ölçü”yü de sürekli gündemde tutmuştur.
Düşüncedeki ölçüsüzlüğün, realiteler karşısında yılgınlık göstermeye sebep olacağını;
Yılgınlık gösterenin, mücâdele azminin kırılacağını,
Mücâdele azminin kırılması da, ümitsizliğe düşen insanlarda daha çok rastlandığı için,
“Müslümanın defterinde ümitsizlik yazısı yoktur.” derdi.
Ölçü çok önemliydi hocam için;
– İslâm’a bir bütün olarak bakarsak
– Vasıtaları gâye edinmeyip
– Taassubun her türlüsünden sakınarak
– İtidal üzere olup
– İşler istişâre ile yapıldığında…
Kulluk heyecanı tükenmeden çalışmaların aşk ile yapılacağına inanırdı.
Rahmetli hocamın hayatında enerjik bir süreç vardı; fertlerin hedefledikleri ideali ortaklaşa
düşünülen bir hedefe dönüştürmek ve istekli, coşkulu olarak, tespit edilen ortak hedefe
ulaşmanın projelerini yapmak… gibi özelliklere de sahipti.
Yâni siz onunla oturup konuştuğunuzda sorunların nasıl çözüleceğini, nasıl bir hatt-ı hareket, strateji izlenmesi gerektiğini, hedefe nasıl ulaşılacağını öğrenebilirdiniz. Zaten bu özelliğiyle bulunduğu ortamda strateji üreten bir lider konumunu hep muhafaza etti…
Bir de, insanları çok iyi anlardı. Onları dinler, hatta küçük çocukları bile, büyük insanlara verdiği önem gibi benimser ve dinler, onu yarınlara hazırlardı. Kabiliyetini test edip gerektiği zaman çocukça başarılarını büyük bir tebrikle karşılardı…
Zeki Hocamın teşkilâtçılığında etkin olan, önemli olarak gördüğüm bir kişilik özelliği var:
Hiçbir zaman başkalarının takdirini bekleyerek bir iş yapmaması… Onun tek takdir beklediği mercii, Allah celle celâluhu, O’nun rızâsı.
Kibirlilik gibi bir özelliği taşımadığından, ilmî seviyesi ve sosyal statüsü ne olursa olsun, herkes, her zaman onunla rahat bir ortamda konuşur, onunla konuşmaya gelenler yanından huzurla ayrılırlardı. İnsanlara sevgi ile yaklaşırdı. Siz onunla duygu ve sorunlarınızı paylaştığınız zaman, onda bir arkadaş, bir kardeş, bir baba sıcaklığını hissederdiniz.
Rahmetli hocam, sorunların üzerine kararlılıkla gider, vaktini ve enerjisini hizmetlere ayırır, kendini savunma mekanizması gibi gereksiz ayrıntılarla meşgul etmezdi. Kendisiyle barışık ve tutarlı bir insandı.
Rahmetli hocamda, en zor anlarda bile dipdiri ve üretken bir zekâ görürdünüz. Hangi olay veya süreç olursa olsun çevresindeki olayları algılama, yorumlama ve uygun tavır almada zekâsı çok aktif, tarayıcı ve süzgeçten geçirici idi. Onun için her zaman pratik ve uygulanabilir çözümler ortaya koyardı.
Öyle sağduyu sahibiydi ki;
Ayrıntı ve sıradan olguyla, bütün ve parçalar arasındaki ilişkileri görür, yaşadığı geçmişin tecrübeleriyle birleştirerek yorum getirirdi.
İnsanları anlar ve haberleşmeye önem verirdi. Bu haberleşmeye ilgisi, kardeşler arasında etkili bir motivasyona dönüşür, sizi anlayan bir saygın kişinin varlığını hissetmeniz hareketlenmenize ve yenilenmenize sebep olurdu. Eğer heyecanınızın üzeri küllenmiş ise, aşk ile harekete geçer, zihin ve düşünce berraklığıyla hizmette yerinizi alırdınız.
Hiçbir zaman çıkarlarından yana olmadı. Hocam için vazgeçilmez değerleri vardı. Onun için bağlanılacak, uğruna canların fedâ edileceği Rızâ-i Bârî ve Rızâ-i Bârînin kazanılması için çalışmak… Bu çalışmada kararlı ve dirençliydi her zaman.
O öyle bir yapıdaydı ki…
İnançları, fikirleri ve samimiyetinin gücü, sizi çekim alanına alır ve yapacağınız işleri programlar veya programlanmış hizmet alanlarında onunla beraber olurdunuz. Çalışma heyecanıyla benliğinizde kıpırdanmalar olurdu.
Yâni, anlamlı bir hayat yaşamanın aşkı sarardı sizi.
Bir değişim amaçladıkları zaman, engelleri aşabilmenin enerjisi ve direnciyle yüklüydü.
Belirsizlikten ürkmez, yılmaz, usanmazdı. Onun için, her fetret devri diye adlandıracağımız dönemlerde, meydanlardaydı. Herkesin köşe bucak kaçtığı dönemleri ümmetin heyecanını diri tutmak için gezilerle geçirirdi. Bu gezilere ben, aşkın alevlenme gezileri diyorum. Dava aşkının sönmemesi için kükreyen bir aslan heyecanıyla dolaşırdı ülkemin insanlarını. Ve organize olmamanın yok olmak olacağını anlatırdı hep…
Çevresindeki insanların kendilerine güvenip aşırı kuşkuculuğa ve güvensizliğe karşı dirençli olmalarını sağlamaya çalışırdı. Bu hâl kendilerine inanmamızı ve güvenmemizi sağlardı.
Yalnızlığı severler, fakat yalnız çalışmazlardı. Başarı kolektif bir değerdir ve kabiliyetlerin kolektif çalışmasında bereket vardır inancındaydı.
İslam’ı insanlara ulaştırmak için her vasıtanın kullanılması kanaatindeydi. Onun için vakıflar, dernekler, şirketler, v.b. alanlarda yoğun çalışmaları olmuştur. Ama şirketler konusunda insanların ekonomik çalışmaları tebliğ ve irşâd çalışmalarının önüne geçirmemelerini önemle vurgularlardı.
Hiçbir zaman iltifatlar veya aleyhte propagandalar, hocamızı etkilemezdi. Kendisine yönelik, hizmet ve teşkilâtçı çalışmalardan yıldırmak için sürgünler, tehditler, tecritler uygulanması, davası için çalışmasına engel olmadığı gibi; geldiği veya kendisine teklif edilen makamlar da onun önünde engel olmamıştır. Zaten hizmete engel gördüğü pek çok teklifi reddetmiş, halkla, özellikle de gençlik ile bire bir uğraşmayı, onlara bir şeyler öğretmeyi daha önemli görmüştür.
Bugünün gençlerini ilmek ilmek işleyip yarının eğitimcilerini yetiştirmeye adamıştır kendini. Hem de ömrünün sonuna kadar… Son nefesine kadar…