Şuarâ Suresi

Şuarâ Suresi

Mushaf’taki sıralamada yirmi altıncı, iniş sırasına göre kırk yedinci suredir. Vakıa suresinden sonra, Neml suresinden önce Mekke’de inmiştir. 197. ayeti ile son dört ayetinin (224-227) Medine döneminde ve Peygamberliğin sekizinci yılında indiğine dair rivayetler vardır. Adını 224. ayette geçen ve “şairler” anlamına gelen şu’arâ kelimesinden almaktadır. Bu sureye El-Camia Suresi de denilir.

Ayette kınanan şairler, Şamanlığı şairliğinin önüne geçen, sanatları kendilerini Allah’a hayranlığa değil, O’nunla ayaklaşmaya götüren şairlerdir.1 Sanat, Allah’a itaat ettiği sürece sanattır. Allah’a itaatin bittiği yerde isyan başlar. Ona da sanat denilmez. Suremizde kınanan şairlerin vasıfları ayette şu şekilde geçer; “Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” (224-226)

Surede genellikle Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve ahiret inancı gibi konular ele alınmaktadır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’den, onun kaynağından, şanının yüceliğinden ve müşriklerin Kur’an karşısındaki tutumundan bahsedilmekte, örnek ve ibret alınması için bazı peygamberlerin kıssaları ve tebliğlerinden kesitler verilmektedir. Bu kıssalarda tarih sürecinde insan karakterinin değişmediğine, bu sebeple insanda gerçeği inkâr etme eğiliminin her dönemde görülebileceğine, insanoğlunun zenginlik, iktidar, nüfuz ve şöhret düşkünlüğüne, kitlesel kültür ve ideolojilere körü körüne bağlılığına dikkat çekilmektedir. Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirildiği iddiaları çürütülmekte; gerçeği kabul etmeyen dönemin şairleri yerilmekte, ancak mü’min ve makbul şairlerin de bulunduğu ifade edilmektedir.2

 

Girişin ardından 191. ayete kadar sürekli olarak tek bir konunun üzerinde durulmakta ve şöyle denmektedir: “Yeryüzü, gerçeği arayan kimseyi kendisine götürecek ayetlerle doludur. Fakat dik kafalı ve yanlış yolda olanlar, ister tabii olgular olsun isterse peygamberlerin mucizeleri olsun, ayetleri gördükten sonra da inanmamışlardır. İlahi ceza kendilerini yakalayıncaya kadar, bu sapık insanlar, yanlış akidelerine saplanıp kalmışlardır.” Bu gerçeği örneklemek için, Mekke kâfirleri gibi, küfürlerinde inat eden yedi eski kavmin tarihi anlatılmaktadır.

Mevdudi’ye göre ayetler iki türdür: a) Yeryüzünün her yanına dağılmış halde bulunup akıllı bir kişinin görmesiyle Hz. Peygamber aleyhisselam’ın sunduğunun gerçek olup olmadığına karar verebileceği ayetler. b) Firavun ve kavmine, Nuh kavmine, Ad kavmine, Semud ve Lut kavmi ile Eykelilere gösterilen ayetler. Artık, hangi tür ayetleri görmek istediklerine karar vermek kâfirlere kalmış bulunmaktadır.3

Surede kâfirler sert bir şekilde azarlanıyor. Onların tutumları karşısında Hz. Peygamber teselli ediliyor. Peygamber ve toplumlarının kıssaları ile ilgili uzun öğütler, örnekler, uyarılar bulunuyor. Bugün ve yarın veya dün üzülen mü’minlerin intikamını Allah alacaktır. Dua edelim de Rabbim mazlumlara sığınak olmaya bizleri vesile kılsın.

Bu surenin Furkan suresiyle hem konu hem başlangıç hem de sonuç itibariyle irtibatı gayet açıktır. Furkan suresinde peygamberler arasındaki pek çok nesillere işaret edilmiştir. Burada ise Hz. İbrahim, Şuayb kavmi ve Lut kavmi kıssaları tafsilatıyla yer almıştır.

Suremizde, ahirette, bu dünyadayken, Allah’tan başka şeylere tapan insanlarla, kendilerine tapınılan put ve benzeri şeylerin karşılaşacakları ve onların, tapınılmaya layık şeyler olmadıklarını görerek pişmanlıklarını dile getirecekleri ve tekrar dünyaya dönerek iyi amel işleme isteğinde bulunacakları fakat artık böyle bir isteğin kabul edilmesinin mümkün olmayacağı beyan ediliyor. Önceki surelerimizde de yer verdiğimiz gibi orası amel işleme yeri değil; hesap verme yeridir. Tekrar dünyaya dönmek isteyecekler ama o istekleriyle kalacaklar. Onlara asla izin verilmeyecek (Ki izin verilse de yine aynı şekilde inkâr edeceklerini Rabbimiz Kur’an’da beyan buyurur).

Surenin sonunda, iftiracı günahkârlara şeytanların vesvese verdiği, bu azgınların, sapık şairlere de kulak verdikleri fakat iman edip salih amel işleyen ve Allah’ı çokça zikredenlerin ve haksızlığa uğradıktan sonra haklarını geri alanların böyle olmadıkları, zalimlerin nasıl bir yıkılışla altüst edileceklerini anlayacakları beyan ediliyor ve suremiz bu ayetlerle sona eriyor.

Son ayet hakkında Ali Küçük hoca şöyle der: “Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.” (Şuarâ, 227) İman eden ve imanlarını pratik hayata aktaranlar, imanlarını hayatlarında görüntüleyen, iman kaynaklı bir hayat yaşayanlardır. Ve Allah’ı çok zikreden, Allah’ı gündemlerine alan, gece gündüz Allah’ı gündemlerinde tutan ve Allah’ın ayetlerini ve Resulünün sünnetini dünya insanlığının gündemine getiren kimselerdir bunlar. Ve Allah yolunda, Allah’a kulluk yolunda zulme uğradıktan sonra da birbirlerine yardımcı olan kimselerdir bunlar. Ve Allah’ın yardımıyla zalimlerden, İslam düşmanlarından öçlerini alanlardır onlar. İşte yanlış yolda yürüyenlerin yanında, şeytanla anlaşarak şeytan vahiylerinin savunuculuğunu yapanların yanında, işte böyle hak yolda yürüyen kimseler de bu dünyada eksik olmayacaktır. Hayat bu ikisiyle beraber olacaktır. Ve sonunda gerek şiirleriyle, gerek kalemleriyle bu kavgada yerini alan Müslümanlar sonunda Allah’ın yardımıyla galip geleceklerdir. Ve onların bu başarılarıyla zalimler de nasıl bir devrimle, nasıl bir inkılâpla devrileceklerini bilecekler ve görecekler.4

Rabbimiz bizlere mazlumların yanında, zalimlerin karşısında tavır almayı nasip etsin. Rabbimiz kendisini razı edecek güzel işler yapmayı bizlere ihsan etsin. Rabbimiz, Kur’an’ı bize açsın; açtıklarıyla yaşamayı hepimize nasip etsin.

Kaynaklar

1Kur’an Surelerinin Kimliği, M. İslamoğlu

2Kur’an Yolu, Diyanet Tefsiri

3Tefhimül Kur’an, Mevdudi

4Besairul Kur’an, Ali Küçük

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.