SÖZ MEYDANI- İttihat Terakki Zihniyeti Hiç Ölmedi

SÖZ MEYDANI- İttihat Terakki Zihniyeti Hiç Ölmedi

Türkiye’de her şey gibi insan da çok çabuk tarih oluyor. Ben kendimi 10 yaşından sonra kontrol ettiğim zaman, temel anlamda çok önemli birçok meseleyi şahit olarak, duyarak, medya yoluyla fark ederek yaşayan birisi olarak, o kadar olay yaşadım ki…

27 Mayıs 1960’ta beş yaşındaydım. Onu dinleyerek ileriki yaşlarda yaşadım diyebilirim. 27 Mayıs 1960 millete rağmen yapılan darbelerden biriydi. Amerikalılar, daima kendi yanında yer alan, NATO’ya giren, Kore’ye ne için olduğu hala anlatılamayan nedenlerle asker gönderen, halen sayısı bilinmeyen ABD üssüne izin veren, ABD’nin tüm isteklerine boyun eğen bir hükümeti niçin devirirler? Bu sorunun cevabını küçük yaşlarda dinlediğim konuşmalardan, üzüntülerden fark etmiştim. Hele ilkokulda her 27 Mayıs’ta “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” kutlanırken insanımızın üzüntüsünü, hatta gözyaşlarını unutmuyorum.

Menderes ve ekibi Müslümandı. İnsanımızı seviyordu. Laiktiler ama dine karşı değillerdi. İmam Hatipleri açtılar, ezanı aslına dönüştürdüler. Bunlar da milletin, bu iktidarı kabulünün gereğiydi. Değerlerine, kutsallarına, dinine, diyanetine biraz saygı halk için yeterliydi. Ama zinde güçler, halka rağmenciler bunu hiç yapmadılar. Onun için darbe (ihtilal) yaptılar. Seçilmişleri indirdiler ve idam ettiler. Bunlar yapılırken İttihat Terakki zihniyetinin devamı olan muhalefet partisi, halkın değil halka rağmenci anlayışın yanında yer aldı.

12 Mart muhtırasını verdi, zinde güçlerin etkisiyle halka rağmenciler. Demirel şapkasını aldı, gitti. O da milletin değerlerine, kutsallarına, dinine, diyanetine biraz saygılı bir anlayıştaydı. Bu dönemde de muhalefetin yeri aynıydı. Milli irade düşmanlarının yanında yer aldılar.

12 Eylül 1980, yine halkın iradesine darbe yapıldı. Siyasetin çoğunluğunun ve atanmışların görevlerini yerine getirmemesi, darbeyi haklı kıldı. Siyaset kurumlarının hepsini, CHP zihniyeti hariç, hapse mahkûm ettiler. Çünkü muhalefetin yeri yine belliydi: Zinde güçlerin, halka rağmencilerin yanı.

27 Nisan 2007, yine bir muhtıra. Halkın seçtiği meclisin seçtiği cumhurbaşkanını kabul etmediler ve “laiklik elden gidiyor” yaygarasıyla beraber, laikliğin bekçisi biziz, bize rağmen bizim istemediğimiz kişiyi seçersiniz diye tehdit ettiler ve “ya biz ya siz” diyerek halkın meclisini, iktidarını tehdit ettiler. Ama bu sefer sert kayaya çarptılar. Muhtıraya beklenmeyen bir sertlikte cevap veren hükümet, “ya siz ya biz” diyenlere, “biz” dedi ve erken seçim kararı aldı. Peki, CHP muhalefeti nerede yer aldı? Bu da sorulur mu? Genel Kurmay Muhtırasına imza atarız dediler ve attılar. Yani yerleri halkın değil “halka rağmenci zinde güçlerin” yanıydı.

15 Temmuz’u hatırlıyoruz. Yine halk adına hareket ettiğini söyleyen zinde güçler devreye girdi ve darbeye teşebbüs ettiler veya ettirildiler. Sonuçta millet kazandı. Peki, İttihatçı, darbeci zihniyet, muhalefet yine darbenin karşında duramadı.

İttihat Terakki’yle başlayan yanlış, kusurlu, zafiyet hatta kasıt dolu muhalefet günümüzde de devam ediyor. Ya benim dediğim olur ya da ben her şeye karşı dururum diyerek sürekli kusur arayan, küçük yanlışları büyüterek devam eden hastalıklı anlayış kesintisiz devam ediyor. Tedavisi mümkün olmayan bir dert.

Ülkenin, milletin büyük çıkarlarına rağmen “gitsin” anlayışını kast ediyorum. Muhalif medyaya baktığım zaman bunu görmek gerçekten ürkütücü. Okumayan, düşünmeyen, beynini sosyal medya fenomenlerine kiraya vermiş gençlerimiz de akıntıya kürek çekerek yanlışa destek oluyorlar.

Şimdi bu ayın ve bundan sonraki günlerin konusu Suriye. Suriye’de iç savaş ve sonrasında hata eden bir iktidar vardı. Ama bu hataların en önemli sebebi iktidarda olanların dış faktörleri (ABD, Rusya, İran, Hizbullah) hesap etmeden kısa zamanda Emevi Camiinde namaz kılacaklarını veya üç beş ay sonra Suriye’de rejimin çökeceğini, mağlup olacağını söylemeleri ve bunun gerçekleşmemesidir. Sonra muhacir veya sığınmacıların ilk önce kontrolsüz ülkeye giriş yapmaları ve bununla ilgili sosyal yardımın dışında hiçbir planlamama yapılmaması ve düzensiz göçün engellenememesi, iktidarın kırılma noktalarıydı. Bu yüzden fırsatçılar bunu değerlendirerek puan kazandılar. FETÖ ve onun destekçileri de bu yanlışları devam ettirdiler. TIR olayı, MİT’e operasyon, Rus uçağının düşmesi, çözüm süreci, bunlardan bazıları.

Şimdi Suriye’de eğit-donat yoluyla yetiştirilen ÖSO ve SMO Türkiye için yüz akı oldu. Hem göçü engelledi hem de yönetme tecrübesi kazandılar. MİT çok iyi çalıştı, terör grupları nefes alamadılar. Suriye’nin imarında çok başarılı olundu. Ülkemizde sığıntı olarak yaşayan bazı Suriyeliler hariç Suriye halkı memnun edildi. Daha başka şeyler de yapıldı. Bunlara girmiyorum.

Rejime karşı HTŞ adı altında yürütülen Suriye halkının savaşında taraf olmak durumundaydık. Türkiye desteği ve sevgisi zirve yapmıştı. Çünkü Türkiye bunun alt yapısını hazırlamıştı. Artık netice alma zamanıydı ve netice alındı.

Ama muhalefet olayı, yukarıda sıraladıklarımıza uygun davranış ve söylem benimsiyor. Bir kere halkı için kurtuluş mücadelesine girmiş, halkıyla beraber binlerce şehit vermiş bir kuruluş olan HTŞ’yi terör örgütü olarak niteleyip mücadeleyi basitleştirmek, bir halkın çektiği sıkıntıları, milyonlarca insanın evini barkını terk etmesini görmezden gelmek olabilir mi? Kaldı ki ABD, HTŞ ile görüşüyor. Hiçbir bilgi, belge olmadan “El-Kaide, DEAŞ” gibi örgütlerle özdeşleştirip bir de Batı icadı “cihatçı” peşin suçlamayla nereye varabilir bu muhalefet?

Bu ülke bizim komşumuz. 1000 km’ye yakın sınırımız var. Akrabalarımız. Çok az ülkenin çektiği çok büyük sıkıntıları 13 senedir yaşayan bir halkı Türkiye’deki göçmenlerden dolayı en ağır şekilde suçlamak hangi vicdana sığar? Sadece iktidar ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı sonucu ülke menfaatlerini, insanlığı, bir halkın varoluş mücadelesini aşağılayan bir muhalefet.

Bu muhalefet, Tel Rifat’taki, Münbiç’teki PKK tünellerini niye görmüyor? O tüneler niçin, hangi mazlumlara, garibanlara, tutsaklara kazdırıldı? Kazı esnasında kimler neler çekti? Hapishaneleri, orada yapılanları kim yaptı, niye görmüyorlar? Bu kadar mı gözleri kör, kulakları sağır oldu? Daha çoğaltabileceğim birçok yanlışın içinde boğulan muhalefetin bütünü bu ülkenin en büyük problemi ve çıkmazıdır. Bunlarla hiçbir şey yapamazsınız. İktidarı da ayakta tutan bu hasta muhalefettir zaten. Aşağıdaki söylemlere bakın. İşte muhalefetin düştüğü durum. Müslüman karşıtlığı, düşmanlığı ortak özellikleri. Biz önce muhalefetten kurtulmalıyız galiba.

Kalın sağlıcakla.

“Dervişoğlu: Suriyelilere dağıtılan vatandaşlıklar iptal edilmeli.

CHP: Suriyelilere tanınan geçici koruma iptal edilmeli.

Özel: Türkiye Fatih heveslerinden uzak durmalı.

CHP: Sığınmacıların dönüşü için hemen takvim belirlenmeli.

Özel: Türkiye’nin Suriye’de aktör olarak bulunması zaruridir.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.