SÖZ MEYDANI- Hıdrellez ve Eğlence

Dini hayat bir Müslümanın 24 saatinin nasıl olacağını ifade eder. İbadetlerimiz dini hayatın temelini teşkil eder. İbadetler nelerdir denildiğinde çoğunluğun vereceği cevap; namaz, oruç gibi bir disiplin içinde yerine getirilen emirlerdir. Bunların farz ve sünnet olanları vardır.
Bunun dışında yaşadığımız hayat da dinin sınırları içinde yer alır. İnsani ilişkiler, ticaret, tarım, evlilik, ev hayatı, ailevi ilişkiler, komşuluk, eğitim öğretim, yediklerimiz, içtiklerimiz… Yani tüm hayatımız dinimizin kuralları, Allah’ın celle celalühu ve Resulü’nün sallallahu aleyhi ve sellem emir ve yasakları çerçevesinde olur.
Şu anda kullandığımız “sosyal hayat” dini hayatın dışında değildir. Her dinin yasakları, emirleri, iyileri, kötüleri vardır. Ama bütün sosyal hayatı kapsayan düzenleme sadece İslam’da vardır. Dinimiz İslam, teslim olan bağlılarının hayatında hiç boşluk bırakmamıştır. Zaman ve mekan değişimi sebebiyle meydana gelen yeni durumlara da kıyaslama yoluyla, ayet ve hadislere aykırı olmayan ulema görüşleriyle açıklık getirilmiştir. Ara sıra bu köşe de değindiğimiz tespitimiz şudur: Hiç kimse ama hiç kimse dinimizi gereksiz daraltma ya da genişletme peşinde olmamalıdır. Müslümanlar bir rahip ya da rahibe hayatına zorlanamaz. Tıpkı bazılarının “din, sizin sosyal hayatınıza karışmaz” deme hakkı olmadığı gibi.
Müslümanın eğlencesi ve oyunu olur mu? Bu soru sorulmuş ve cevaplandırılmıştır. Haram olmayan, harama götürmeyen, harama sebep olmayan oyunlar, eğlenceler serbesttir denilmiş. Ama kendi anlayış veya karakterini dayatmak isteyen birileri de her zaman çıkmıştır. Yasakçı anlayışını benimsetmek istemiştir.
Müslüman güler, oynar, neşelenir mi? Eğlenir mi? Tabi ki “evet” demek durumundayız. Çünkü Halık bizi yaratırken bu özellikleri bize insanî özellik olarak bahşetmiştir. Cenazede ağlayıp üzülür, düğünde gülüp sevinir, neşeleniriz. Kötü günde ve iyi günde farklı olmamız doğaldır. Mesela şu soruyu soralım; Müslüman korkar mı? Evet. Bu yaratılış gereğidir. Müslüman Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmaz demek fıtrata iftiradır.
Evet, Müslümanlar eğlenir, güler, oynar, neşelenir. Yani o, hudutları aşmadan hayatını yaşar. Düğünlerimizde, mutlu törenler şölenler ve günlerde… sevinmek, gülmek, oynamak hakkımız ve doğalımızdır.
Mesela Mayıs ayında Hıdrellez var. Balkan ülkeleri dahil Anadolu ve Orta Asya’da kutlanan bir gün. Türkiye’de “hıdrellez”, Kırım ve Dobruca’da “hıdırlez”, Makedonya’da “edirlez” (ederlez), Kosova bölgesinde “hıdırles” (hedirles, hadırles) gibi değişik biçimlerde söylenen hıdrellez merasimleri, çeşitli ülke ve yörelerde teferruatta tabii olarak birtakım farklılıklar gösterebilir. Ancak bunlar Hızır adının çağrıştırdığı gibi genellikle bolluk ve bereketi simgeleyen, su ve yeşillik kavramlarının öne çıktığı, ağacın bol bulunduğu, bazen içinde türbe de yer alan mesire yerlerinde kutlanan merasimlerdir.
5 Mayıs günü temizlik yapıp yiyecek ve içecek hazırlama gibi işlerle başlayan hıdrellezle ilgili bütün merasimleri, âdet ve gelenekleri dört grupta toplamak mümkündür. 1. Şifa ve sağlık talebine yönelik olanlar. 2. Uğura, bereket ve bolluk talebine yönelik olanlar. 3. Mal mülk, mevki ve servet talebine yönelik olanlar. 4. Kısmet ve talih açmaya yönelik olanlar. Meselâ hıdrellez günü kır çiçeklerinin kaynatılarak suyundan içilmesinin hastalıklara şifa vereceği, hıdrellez gecesi bütün sulara nur yağacağından o gece suya girmenin her türlü hastalığa karşı bağışıklık sağlayacağı inancı birinci gruba örnek gösterilebilir. Genellikle hıdrellez gecesi Hızır’ın yeryüzünde dolaştığı ve dokunduğu şeylere bereket getirdiği inancı çok yaygın olduğundan o gece evlerdeki yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, dileklerin bir kâğıda yazılarak gül ağaçlarının dibine konulması vb. şeyler ikinci grubu teşkil eden uygulamalara örnek sayılabilir. Bunlara benzer pek çok örneğe her yerde rastlamak mümkündür.
5-6 Mayıs günlerinde diğer toplumlarda olduğu gibi biz de millet olarak çeşitli neşe, eğlence dolu etkinliklerde bulunuruz. Hıdrellez merasimleri Hızır ile İlyâs’ın buluşmasına atfen hemen daima toplu olarak gerçekleştirildiği için bazı kasaba ve şehirlerin yakınında yeşillik bir mekândan oluşan ve “hıdırlık” denen, insanların bir arada yiyip içtiği, eğlendiği bir mesire yeri bulunur. Bu yerlerde icra edilen merasimler, eski devirlerde aynı zamanda evlenme yaşına gelmiş genç kız ve erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine de imkân vermekteydi. Dolayısıyla hıdrellez merasimlerinin geleneksel Türk toplumlarında sosyal iletişim aracı olmak gibi pratik yönleri de bulunmaktaydı.
Ebus Suûd Efendi, böyle bir günün kutsallığına inanmamak şartıyla sadece eğlenmenin, yiyip içmenin sakıncalı olmadığını söylemektedir. (Düzdağ, s. 117)
Mouradgea d’Ohsson da hıdrellez merasimlerinin Osmanlılar döneminde çok yaygın biçimde kutlandığını belirterek bunun vazgeçilmez bir gelenek halini aldığını ifade etmiştir. (Tableaugénéral, I, 187-188)
Kadın ve erkeklerin kendi aralarında eğlenmeleri, neşelenmeleri, gülmeleri, oynamalarının yeme ve içmelerinin dini anlamda hiçbir sıkıntısı yok.
Osmanlı dönemi İslam alimleri, halkın dini yaşantısında çok hassas ve dahi katı kuralcıdır. Ama izin vermişlerdir.
NOT: Bilgi kaynağı ve alıntı TDV İslam Ansiklopedisi’nden yapılmıştır.