Sin!

Sin!

Ya Sin! Yani Ey İnsan! Niye bir köşeye çekilip siniyorsun? Sen Müslümansın! Sinende yanan bir ateş olmalı değil miydi, davan? Ey İnsan; yoksa sinekler mi tünedi sinene, neden bir kenara sinip sallabaşı al naaşı haline büründün? Müslüman teslim olan demektir lakin tağuta, firavuna veya batılın oyunlarına teslim olan değil! Allah’ın emrine teslim olandır. ‘Aman oğlum kimseye karışmayın, köprüyü geçene kadar ayıya dayı deyin…’ diye bir mantığı olamaz Müslümanın! Belki ayıya ayı demeyebiliriz ama dayı da dememeliyiz. Nitekim şöyle de bir söz vardır “Atasını tanımayan, it peşinde gezer!”

Yıllardır bizi sindirmeye çalışıyorlar. Bazılarımızı sindiremedikleri gibi sinmiş hale de getiremediler. Kimi insanlar onların boğazına durdu kimini yuttular ama bu da midelerinde büyük bir sancıya sebep oldu. Usanmadan, yılmadan sindirmeye çalıştılar ama midelerinin içindekileri sindirmeye çalışırken midelerini delmek üzereler. Ya da bize öyle geliyor, mide sancılarının sebebi midelerinin içindekiler değil, bizi ve değerlerimizi fazlaca yemeleri ve hazımsızlıkları sebebiyle kıvranıyorlar belki de. Çok yiyorlar ama yedikleri dişlerinin kovuğunu doldurmuyor. Ne de olsa yedikleri bizler, vehn hastalığına kapılmışız yani oyuna dalmışız, eğlenirken üzerine bomba yağan uzuvlarımızın acısını hissetmiyoruz, selin önündeki çerçöp gibiyiz, sayımız çok ama hiçbir işe yaramıyor, hatta kirlilik yapıyoruz.

‘Sallabaşı al naaşı’ Neden maaş yerine naaş? Çünkü biz oyuna aldandık… Aldanmamak elde değildi; çok keyifliydi oyun… Bunca sıkıntı ve ıstıraba rağmen çok eğlenceli duruyordu karşımızda. E, bizde manyak değildik ki gidip dert çekelim. Lakin bu eğlenceli oyun bizi tatmin etmediği gibi bizden birçok duygumuzu da çekip götürdü. Cihad diye bir kavramımız ve binlerce Mücahidimiz vardı bizim, neredeler onlar? Şehit mi oldular? Yoksa hepsi mi müteahhit oldu ya da her şeye müsait mi oldular? ‘Dinde zorlama yoktur isteyen namazını kılsın isteyen kılmasın özgür bir ülkede yaşıyoruz canım’ diyenler emri bil maruf nehyi anil münkeri sadece muhalefet partilerine karşı mı yaptılar? Binlerce gencimizi kendi ellerimizle ateşe sürüklerken ‘Bu gidiş nereye?’ diye sormalı önce yakınlarımızdan başlayıp “Kalk ve Uyar” ve “İyiliği, karşılığında daha çoğunu umarak yapma” ve “Rabbin için her şeye katlan” emirlerini yerine getirmeli değil miydik?

Bu satırları okurken aklımıza; ülkemizdeki Müslüman geçinenler, Müslümanlıkta aşırılığa kaçıp tekfirciliğe soyunanlar, sadece namaz kılan ama kıblesi belli olmayan kaypaklar, ona buna yaltaklanan makam ve para uğruna onurunu ayaklar altına alan namussuzlar… geliyorsa bu yazıyı boşuna okuduk.

Bu yazı tamamen yazana ve okuyana yönelik yazılmış olup hiçbir kurum ve kuruluş hedef alınmamıştır. “Günahkârlar derler ki: “Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. (Kur’an’ın buyruklarını bırakıp, batıl şeylere) dalanlarla beraber biz de dalardık.”(Müddessir,  43-45)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.