Sessizlik

Sessizlik…
Bazı insanların yaşam biçimi…
Kimilerinin sessizliğini doğuştandır, kimileri de sessizliğini kendi oluşturur.
Doğuştan sessiz olanlar için sessizlik bir yaşam biçimidir. Kendi dünyaları vardır onların. Sessizce severler mesela. Sessizce özlerler, sessizce kızarlar, sessizce mutlu olurlar… Tebessümleri bile sessizdir… Sessizlikleri soğuk değildir ama onların. Sessiz tebessümleri vardır onların, sıcacıktır. Ve gözlerine bakarken o sessiz bakış ısıtır içini.
Sessizlik dedim ya yaşam biçimidir onlarda. Soğutan, acıtan değil aksine sessizliğiyle ısıtan bir yaşam biçimi…
Peki, sessizliğini kendi oluşturanlar! Onların sessizlikleri de ısıtır mı insanı? Ya da onları sessizliğe iten neydi, kimdi, hangi olaydı? Ya da sessiz kalınca çözülür müydü her şey?
Bilmem… Bu sorunun cevabını yani sessizliğin çözüm olup olmayacağını bilmiyorum ama sonradan susmuşsa biri o sessizlik soğuktur işte. Elden bir şey gelmemenin cevabıdır…
Umudun bitişi, kalbin yanmasıdır. İnsan yandıkça susmaz mı zaten… Canını yakmıştır bir şeyler… Birçok çaba sarf etmiştir ama bir çözüm elde edememiştir o. Çaresiz kalmıştır ve sessizliğe bırakmıştır her şeyi. Sessizlikle bir şeyler çözülür umuduyla susmuştur…
Aslında susmak kişide umudun da adıdır. Sussa da umudu devam eder. Sessizliği ile çözüm elde edeceğini sanır. Edenler vardır ama edemeyenler…
Edemeyenler sessizliği seçerek kapatırlar umudun kapısını… Ve sessizliği kendine yakıştırırlar onlar. Demem o ki sonradan susanların sessizlik umudu olmuş iken uzun süren sessizlik aslında umutsuzluğun adıdır. Ve sonradan edinilen sessizlik soğuktur üşütür. Can yakar, can acıtır… Ama susmaktan başka da çare yoktur. O halde;
Sessizliği sıcak olanlara
Sessizliği üşütenlere
Sessizlikle üşüyenlere
Gönlü kırıklara
Sessizliğinde umut barındıranlara
Sessizliğiyle kalbindeki umudu bitirenlere
Selam olsun…