Şehadet Arzusu

Rabbimiz ve Rasulü, mü’minleri şehadete davet etmiştir. Samimi mü’minin şehadet arzusu hiç bitmez. Samimi şehadet arzusu da her halükarda şehadete ulaştırır. Öyleyse şehadete kavuşmak elimizde. Ecel Rabbimizin elinde ancak şehadeti bizim irademize bırakmıştır. En karlı ticaret şehadettir. Can O’nun, mal O’nun, cennet O’nun. Veren O, alan O, her şeye sahip O. O’ndan aldığını iradenle O’na ver, rızaya er. Cennete kavuş.
Rabbimiz buyurur ki: “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.” Tevbe, 111
“Allah verdiği sözden dönmez.” Ra’d, 31
Bu iki ilahî müjde mü’minleri heyecanlandırmalı ve mü’minler bu müjdelere ulaşmak için koşuşturmalıdır. Hayatımıza bir bakalım! Yaşadığımız süre içerisinde başta nefsimiz olmak üzere kimler bizi aldatmadı ki? Biz aldanmaya değil aldanmamaya memuruz. Bu kadar müjdelerle dolu şehadete, mü’min nefsini neden ikna edemez de zilletle yaşamaya razı olur. Asr-ı saadetten beri şehadetin ebedi bir kazanç olduğuna iman edenler, çölde susuz kalanın su aradığı gibi şehadeti aramış, kimi cihad meydanında kimi de hayatın başka alanlarında şehadete kavuşmuştur.
Rasulullah aleyhisselam buyurdu ki:
“İçinden samimi şekilde Allah yolunda cihad yapmayı temenni eden bir kimse, bilahare ölse de öldürülse de şehid sevabı kazanır.” (Nesai, Ebu Davud, Tirmizi)
Samimi mü’min her halinde kazanmaktadır. İman, amel ve niyetteki samimiyet mü’mine sürekli bir kazanç sağlamaktadır.
Rasulullah aleyhisselam buyurdu ki:
“Kim sıdk ile Allah’tan şehid olmayı talep ederse, Allah onu şehidlerin derecesine ulaştırır, yatağında bile ölmüş olsa.” (Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace)
Ashab, genciyle yaşlısıyla şehadet sevdalısı idi. Gençler cihada katılabilmek için parmaklarının ucuna basarak boylarını uzun göstermeye çalışırken; yaşlı ve sakat olanlar -sorumlu olmadıkları halde- cihada katılmak için can atıyorlardı. Bunlardan biri olan Amr ibni Cemuh r. anh cihaddan engelledikleri için oğullarını Rasulullah aleyhisselam’a şikâyet ederek “Ya Rasulullah! Cennetin kokusunu alıyorum” diyordu. Efendimiz aleyhisselam’ın müsaadesiyle cihada katılıyor ve şehadet şerbetini içiyordu. Onlar şehadetin faziletini en iyi anlayan nesildi. Ashab’dan cihad öncesi şehid olmak için kardeşinden dua talep edenler bile vardı. Ashab’dan iki kişi cihad öncesi dualaşmış; biri gazi olmak için diğeri de şehid olmak için dua etmiş. Birbirilerinin dualarına ‘âmin’ demişler. Rabbimiz her ikisinin duasını da kabul buyurmuştur.
Rasulullah aleyhisselam buyurdu ki: “Allah yolunda öldürülmem, bana bütün evlerde ve çadırda yaşayanların benim olmasından daha sevgilidir.” (Nesai)
Rabbimize ve Rasulüne sevimli olan her şey, samimi mü’mine de sevimli olmalıdır. Mü’min, nefsini Rabbinin rızasına ulaştıracak şeylere ve Allah yolunda olmaya ikna etmelidir. Cihada ikna etmelidir. Şehadete ikna etmelidir.
Rasulullah aleyhisselam buyurdu ki: “Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehid olmayı temenni eder.” (Buhari, Müslim, Nesai, Tirmizi)
Şehid, şehadeti anında hiçbir acı duymadığı gibi Rabbimizin şehide ikramı da boldur.
“Uhud’da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve arşın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar!” Allah Teâlâ onlara cevaben: “Sizin haberinizi ben duyuracağım” buyurdu. (Ebu Davud) Ve şu ayeti indirdi:
“Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler. Allah’ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar. Arkalarından kendilerine ulaşmayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.” (Al-i İmran, 169-170)
Şehadet izzet, korkaklık zillettir. Ecelle korkunun hiç alakası olmadığını bilip inanan mü’min hala ölümden niye korkar anlamak gerçekten zor! Aslında ölümden korkanlar şu nebevi müjdeyi bilseler, hemen şehadete razı olurlar; “Şehidin ölümden duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırab kadardır.” (Tirmizi)
Rasulullah aleyhisselam’dan kimlerin şehid olacağı ile ilgili pek çok rivayet mevcuttur.
Efendimiz sordu: “İçinizden kime şehid dersiniz?” Ey Allah’ın Rasulü! Allah yolunda öldürülen şehiddir, dediler. “Öyleyse ümmetimin şehidleri azdır” buyurdu. “Daha kimler şehiddir? Ey Allah’ın Rasulü!” dediler. “Allah yolunda öldürülen şehiddir. Allah yolunda ölen şehiddir. Taundan ölen şehiddir. Karnı sebebiyle ölen şehiddir. Boğularak ölen şehiddir.” (Müslim)
Diğer hadis-i şeriflerde de şehadet müjdesine şu kişilerin nail olduğu ifade edilmiştir. “Malını, canını, ailesini, dinini muhafaza sırasında öldürülen, yıkıntı altında kalan, doğum esnasında ölen kadın, boğularak ölen, cihadda hataen kendini öldüren, ishalden ölen, yanarak ölen.”
“Peygamber cennetliktir, şehid cennetliktir, çocuk cennetliktir, diri diri gömülen çocuk cennetliktir.” (Ebu Davud)