Saptırıcılara Sorulacak

Tağutlar saptırır; Allah’ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geçmek üzere hükümler icat eden her varlık tağuttur. Tağut, Allah’a isyan etmekle beraber O’nun kullarını kendisine kul etme gayretinde olandır. Bunlar nefis, şeytan, siyasi, milli veya dini liderler olabilir. Rabbimiz kullarını bu saptırıcı tağutlara karşı uyarmıştır. Bir Müslüman; Allah’a ibadet ve taatta, Resulüne, sünnetlere ittiba konusunda göstermediği tazim ve hürmeti, birilerine gösteriyorsa bu sapmadır.
Rabbimiz buyurdu ki; “Allah’ı bırakıp, hahamlarını; rahiplerini ve Meryem oğlu mesihi rab edindiler.”(Tevbe, 31) Bu ilahi ikaz sadece Yahudi ve Hıristiyanlarla sınırlı tutulabilir mi?
‘Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve “Siz mi saptırdınız benim kullarımı, yoksa onlar kendilerimi saptılar?’ diyeceği günü hatırla” (Furkan, 17) Canlı cansız tağutların ve Allah’ı bırakıp onlara tapanların hesaba çekilecekleri gün ne müthiş bir gün ya Rabbi.
“İman edenler Allah yolunda cihad ederler, kâfirler ise tağut yolunda savaşırlar.” (Nisa, 76)
“Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Bakara, 193)
Mücahedemiz kimin için? Kiminle beraberiz? Kime karşıyız? Kâfirlerle birlik olup Müslüman kanı akıtan sözde Müslümanları görüp kahrolmamak mümkün mü? Saptırıcılar kim olursa olsun; nefis mi, şeytan mı, ümera mı, müşrik, münafık, kâfir mi, mücrim mi, yakın akraban mı, uzaktaki mi… Kim olursa olsun. Zulüm ve baskı kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşmakla mükelleftir Müslüman.
Nefis saptırır; Kur’an ve sünnetle terbiye edilmemiş nefis sürekli kötülükleri emreder. Mü’min öncelikle nefsini kemale erdirme gayetinde olmalıdır. Nefsine karşı uyanık olmalı, çünkü nefis göz açıp kapayıncaya kadar insanı saptırır. Nefsin hileleri çok çeşitlidir. Mikroplar gibi bünyeye göre değişiklik gösterir. Bin bir çeşit hileleri vardır. Nefsin şerrinden Rabbimize sığınmalı ve O’ndan yardım dilemeliyiz.
“Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala düşünüp ibret almayacak mısınız.”(Casiye, 23)
Şeytan saptırır; İlahi ve nebevi ikazlar şeytanın düşmanımız olduğunu bize haber verdiği halde onunla mücadelede hala yetersiziz. Üstelik şeytanın insan üzerinde hiçbir gücü de olmadığı halde. “Şeytan dedi ki: Beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” (Araf, 16)
“Şeytanın onlar üzerinde hiçbir hâkimiyeti yoktu.” (Sebe, 21)
Kâfirler saptırır; Çevrenizde yaşanan sapkınlıkların kaynağına baktığınızda bunların tamamına yakınının Rabbimizi inkâr eden ins ve cin kâfirler tarafından icat edildiğini görürsüsünüz. Ahlaksızlığın kaynağı onlar, hayâsızlığın kaynağı onlar, fitne ve fesadın kaynağı onlar, zulüm ve haksızlığın kaynağı onlar. Dinsizliğin kaynağı onlar. Atalar ne güzel demişler; “Kâfir içinde din, haset içinde mal artmaz.”
“Nuh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar, sadece ahlaksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” (Nuh, 26-27)
Sapkın önderler saptırır; “Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.” (Taha, 79)
“Yine şöyle diyecekler: Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.” (Ahzab, 67) En mükemmel şekilde yaratılan insan, böyle basit mazeretlerin arkasına sığınamaz. Sığınsa da bir fayda temin edemez. Allah’a isyan olan yerde kimseye itaat edilmez. Akıl ve irade insanın bizzat sorumlu tutulması için yeterlidir.
“Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü bizde sapkın kimselerdik.” (Saff, 32)
Hem yöneten hem de yönetilenler aklını başına almalıdır. Yönetenler kulları Allah’ın yolundan alıkoymamalı, yönetilenler de baskılara boyun eğmeyip, sorumlulukları konusunda özgür iradeleri ile hareket etmelidirler. Peygamberler bile nefisleri konusunda uyarılmıştır.
“Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.” (Sad, 26)
(Ey Muhammed!) “Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı.” (Nisa, 113) Kim olursa olsun işlerinde adaletten ayrılmamalı, yanlışlarını düzeltip Allah’a yönelmeli, ona huzurla ibadet etmeli, af ve mağfiretine sığınarak ondan yardım dilemelidir.
Yeryüzündekilerin çoğu sapmıştır; Mü’min, sapmamak için çok gayret etmelidir. İlmini, irfanın artırarak kâmil mü’min olma yolunda gayret sarf etmelidir. Kullarının çoğu sapmışken, hidayet nasip eden Rabbine sürekli şükretmelidir. “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.” (Enam, 116)
Doğru yoldakini kimse saptıramaz; “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide, 105)
Saptıranların akıbeti; Saptıranların akıbeti sapanlardan daha berbattır. Çünkü onların azabı iki kattır. Biri saptıklarının, diğeri de saptırdıklarının günahı. Ferasetli mü’min ne sapar ne de saptırır. “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver.”derler. (Araf, 38)
Sapanların akıbeti; “Batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.” (Casiye, 27)
“Hak yolundan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.” (Cin, 15)
Saptırıcılar hiç durmuyor, durmayacak da. “Biz kendimizi düzeltelim.” inşallah.