SANAL DÜNYADA GERÇEK KALABİLMEK

SANAL DÜNYADA GERÇEK KALABİLMEK

Kemal Sayar ve Berna Yalaz(2019)’ın kaleme aldığı. Ağ: Sanal Dünyada Gerçek Kalmak, isimli eser hem internete dayalı bağımlılıkları anlama hem de çözümler üretme noktasında literatürde önemli bir yere sahiptir.

Kitap; Yaşam Bir Hazinedir, Bir Garip Yolcuyum Dijital Çağda, Zihinlerimiz Değişiyor Mu? Sosyal Medyanın Bilinmeyenleri, Hakikat Sonrası, Ağda Tek Başına, Sanal Kişilik, Dijital Detoks gibi bölümlerin yer aldığı on bir bölümden oluşmaktadır.

Yazar, dijital dünyanın bireyin dünyasında yaptığı etki ve değişimlere etraflı bir şekilde değinmiş ve dijital kullanımları yaşanmış örneklerle açıklamaktadır. Çoğu şeyin farklılaştığı dünyada köleliğin de değiştiğini ve dijitalin önceki dönemlerdeki kölelikten farklı olarak gönüllü kölelik çağını açtığını dillendirmektedir. Hakikatin, ağ ortamında yeniden tanımlandığını ve ağın sunduğu şeylerin bireyler tarafından kolaylıkla kabul gördüğünü, bireylerin özellikle sosyal medya platformlarında olduğundan farklı görünme histerisine kapıldıklarına değindikten sonra genellikle –mış gibi yapan oyuncu olduklarını vurgulamaktadır.

İnternetin akıllı telefonlarda kullanılır olmasıyla birlikte günlük rutinlerimizin en önemli parçasının o mecrada gezinmek ve paylaşım yapmak olduğunu vurgulayarak, bireylerin ağa bir kez girdiğinde, saatlerce kendisini sayfalarda gezinirken bulduğunu; hız, hareket, bildirim ve efektlerle sayfalardan kopulmadığını vurgulayarak gerçek iletişimin zarar gördüğünü vurgulamaktadır. Bu konuda yüz yüze iletişim becerilerini geliştirmek,  çocukları da bu yönde teşvik etmek gerektiğini şu sözlerle hatırlatmaktadır: “Konuşalım, gülüşelim, gözlerinin içine bakalım. Sevgi beş duyuya ihtiyaç duyar. Dijital dünya, görsel olanı yeğliyor. Biz bununla yetinmeyelim. Koklayalım, dokunalım, işitelim ve görelim. Bir kucaklaşmayı e-posta ile gönderemeyiz. Gözyaşını Facebook mesajıyla silemeyiz. Sevdiğimizin omzuna Tifter ile yaslanamayız. Elimizi uzattığımızda dokunan bir el, yüzümüzü döndüğümüzde sevgiyle süzen gözler lazım. Omzumuza sahte zafer madalyaları takmasa bile, gerçek daha güzel. Yürüyen ölüleri diriltecek şey, dikkat ve sevgidir. Dikkat, bir kez verdiğimizde geri alamayacağımıza göre, onlara sunacağımız en büyük hediyedir.”

Yazar, ayrıca internet ortamındaki yenidünya düzeni üzerinde durarak  “Bizi teşvik eden ve ayartan, özgürlükçü, dost çehreli iktidarın, talimat ve emir veren, tehdit eden iktidardan daha etkili” olduğunu öne sürmektedir. Dijital medya başta olmak üzere internete bağlı dijital platformlar kapitalizmi güçlendirmektedir. Kapitalist sistem,  bireyi sürekli tüketime teşvik etmektedir. İnsanın özeli olan her şey hatta duygusal ihtiyaçları, kişisel tercihleri dijital dünyada ticari bir değere dönüşmektedir. Kaygı, mutsuzluk öfke, yalnızlık, boşluk hissi gibi duygular dijital pazarda istismar edilmektedir.  Yazar dijital kullanımda öncelikle nasıl bir döngü oluştuğunu şu şekilde tasvir eder: Mutsuzluk ve boşluk hisleri bireyleri aşırı tüketim odaklı davranışlara yöneltir. Aynı hisler, sürekli uyarılma arayan, tüketimden alacağı geçici hazzın peşindeki bireyin sosyal medya kullanma eğilimlerini de yönetir. Duygusal boşluğunu alışveriş ya da sosyal medyaya hicret ederek dolduran milyonlar… Bu işten en kârlı çıkanların telefonundan ayrılamayan ya da kazandığı üç beş kuruşu alışveriş sitelerinin cirolarına katan bireylerden ziyade her geçen gün daha fazla kişiye ulaşıp, daha fazla ciro elde etme peşinde olan kurumlar olduğunu vurgulamaktadır.

Yazar: Teknolojiyle olan ilişkimizin boyutu ne? akıllı telefonlarımıza ne sıklıkla bakıyoruz, günde kaç saatimizi internette harcıyoruz, çocuğumuzla yüz yüze oyun oynamak yerine bilgisayar oyunlarını mı tercih ediyoruz? Dijital kullanımın iş yaşamı, gelecek kaygısı, güvenlik gibi sorunlarla birlikte duygusal tahribatın artmasıyla oluşan dijital bağımlılıktan nasıl kurtuluruz? Gibi sorularla, durup düşünmeye ve çevrimdışı olmaya ihtiyacımız olduğunu anlatmaktadır. İnsan bilinçli kararlar alabilmesi ve irade sahibi olması nedeniyle diğer birçok canlıdan ayrılmaktadır. “İrade bedeni tuttuğunda, ruh özgürleşir” derler. Dijital ortamlarda iradeyi hâkim kılarak, özgürleşmeyi tavsiye etmektedir. Ruhumuzu anlamlı bağlarla, muhabbetle ve içsel yolculuklarla beslemek yerine medya ve kültür endüstrisinin önümüze koyduğu renkli hapları yuttuğumuzun farkına vararak kendi yol haritamızı çıkarmamızın üzerinde durmaktadır.

Kitabın bölüm sonlarında; Dijital medyadaki iletişim kolaylığının mahremiyetinizi ve sosyal ilişkilerinizi ele geçirmesine izin vermeyin. Ailecek ekransız zamanlar belirleyin şeklinde öneriler bulunmaktadır.

Son bölümde dijital göbek bağımızı nasıl keseceğimizi, kendimizi fişten nasıl çekebileceğimizi tartışarak net çözümler önermektedir. Geç kalmadan insanı insan yapan özü korumak ve dijital prangalardan kurtulmak için okunması gereken başucu kitabı niteliğindedir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.