Sana Yöneldim

“Allah’ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah’ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu halâ bilmezler mi?” (Tevbe, 104)
Ey Rahman ve Rahim olan Rabbimiz; nefislerimiz aleyhinde haddimizi aşsak da tevbelerimizi kabul edeceğini umarak rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz.
Yaratan, yaşatan, esirgeyen, bağışlayan, can taşıyan her canlının rızkını veren Sensin Rabbim…
Senin azabından affına, gazabından rızana sığınıyoruz.
Bizi sırat-ı müstakimden ayırma. Nefsimizin ve şeytanın hilelerine karşı bize güç ver, basiret ver. Nusretini esirgeme.
Şu üç günlük imtihan dünyasında, insanlık tarihi boyunca Sen’den başkasına yönelen fert ve cemiyetler hiçbir zaman huzur bulamamış, mutlu olamamıştır.
Rabbimiz; Sen’den başkasına yönelenlerin, Sevgili Habîbin’den başkasının izini takip edenlerin dünyasında sevgi yok, merhamet yok, adalet yok…
Onların dünyasında; kan var, kin var, gözyaşı var, açlık var, zulüm var, vahşet var…
Bizi bize bırakma Ya Râb…
Herşeyimizle Sana yönelmemizi lûtfeyle.
İsmi Âzam’ın hürmetine, Habîbin hürmetine !…
Sözü yine Şair Cengiz Numanoğlu’na bırakalım:
Günah denizine, boyumca daldım,
Çırpına çırpına, kumsala geldim.
Gör ki; bir kum tanesi de, ben oldum,
Yerimi buldum da, Sana yöneldim.
Bin kez tövbelerden, şaşırıp döndüm,
Bin kere nurlandım, bin kere söndüm,
Gel gör ki; bu defa, bir başka yandım,
Küllere döndüm de, Sana yöneldim.
Kendi gafletimden, düştüm kedere,
Yıllarca suçladım, küstüm kadere,
Ne fayda ki; geçen geçti bir kere,
Zararlardan döndüm, Sana yöneldim.
Dünya nîmetleri, başım döndürdü,
Gönül gözlerime, perde indirdi,
Yüreğimde, ne fenerler söndürdü,
Birer birer yakıp, Sana yöneldim.
Haram pazarında, tâcirlik ettim,
Sermayeden oldum, kârı tükettim,
Îtibârım vardı Sende, yok ettim,
Binbir “eyvah!” ile, Sana yöneldim.
Hazlar, zevkler verdin, çoğu yasaklı,
İçinde, bin vebâl, bin günah saklı,
Yalnız, kullarına verdiğin aklı,
Sabırla yoğurup, Sana yöneldim.
Şarap; nice derde, sandım ki değer,
Bunca içer miydim, bilseydim eğer,
Beni sarhoş eden, adınmış meğer,
Kırdım kadehleri, Sana yöneldim.
Bilmedim, verdiğin, can kıymetini,
Yüklendim dünyanın, bin zahmetini,
Gerçi yüzüm yok ya; o rahmetini,
Yine de ver, diye, Sana yöneldim.
Nankör oldum; buldum Sana bahâne,
Kibirlendim; oldum deli dîvâne,
En sonunda, harmanında bir tane,
Savrula, savrula, Sana yöneldim.
Dediler; “Hani, sen böyle değildin,
Gaflet lekelerin, neyledin sildin?
Adresi kim verdi, yolu ne bildin?”
Anlata anlata, Sana yöneldim.
“Yıllarca durmadan, meyhane sordun,
Kumarhanelere tezgâhı kurdun,
Dörtnala koşarken, nasıl da durdun?”
Dedim; “durduran var”, Sana yöneldim.
Yön bilmez kullara, yollar neylesin?
Bağlanmış kollara, eller neylesin?
Mızrap, sarhoş vurur, teller neylesin?
Tel tel inledim de, Sana yöneldim.
Katı yürek gördüm, kurşunlar delmez,
Yüz adım giderim, bir adım gelmez,
Dediler; “nankördür, teşekkür bilmez,”
Dedim; bilen bilir, Sana yöneldim.
Zavallı bir zümre, gördüm ki hele,
Müşrikle münâfık, vermiş elele,
Hasetten çatlatır, şeytanı bile,
Hâlime şükredip, Sana yöneldim.
Gördüm, daha nice, yoldan sapanlar,
Dünya malın, putlaştırıp tapanlar,
Haram harmanında, hasat yapanlar,
Binlerce “ vah !” ile Sana yöneldim.
Sabahın geceyi, kovduğu yerde,
İlmin cehâleti, boğduğu yerde,
Îmanın kâlbime, doğduğu yerde,
Hep, Seni gördüm de, Sana yöneldim.
Ağaçlar, çiçekler, çimler, fidanlar,
Akrepler, böcekler, kuşlar, yılanlar,
Bütün emirleri, Senden alanlar,
Gördüm, göre göre, Sana yöneldim.
Fakir, fukarânın, dik başlarını,
Seyrettim onurlu savaşlarını,
Bir yetim yavrunun, göz yaşlarını,
Mendil mendil sildim, Sana yöneldim.
Sahipsiz, kimsesiz, felçli düşkünler,
Yaşları yetmişi, çoktan aşkınlar,
Bir el bekliyorlar, öyle şaşkınlar,
El verdim.. Verdikçe, Sana yöneldim.
Veren el, alandan üstün buyurdun,
Bunu bütün kullarına duyurdun,
Sonra da, onların seyrine durdun,
Verdim.. Vere vere, Sana yöneldim.
Komşu kapısını, usulca vurdum.
Aç mıdır, tok mudur, gizlice sordum,
İki lokmam vardı, birini verdim,
Rızânı almaya, Sana yöneldim.
“Dünya bir sınavdır, biliniz” dedin,
“Kısadır, sabırlı olunuz” dedin,
“Karnede, zayıfsız geliniz” dedin,
Bunca zayıflarla, Sana yöneldim.
İlim kandilini, içimde yaktım,
Mikrodan makroya, herşeye baktım,
Bin bir kördüğüme, aklımı taktım,
Çözdüm.. Çöze çöze, Sana yöneldim.
Kendim için, nice akıllar yordum,
Neden geldim? diye, binlerce sordum,
Sebepler, hikmetler, aradım durdum,
Gör ki; buldum Yâ Rabb, Sana yöneldim.
Ölüm, bir karanlık geceyse eğer,
Bunca korkulara, dedim ki; değer.
Oysa; uyanmakmış, sabahmış meğer,
Seherin gördüm de, Sana yöneldim.
Anam, atam, çoktan sana varmışlar,
Huzurunda, huzur ile durmuşlar,
Fâtihâ gönderen evlât sormuşlar,
“Vâsıl eyle” diye, Sana yöneldim.
Hak yolunda, zincirlere vuruldum,
Ne fırtınalardan, durdum duruldum,
Seni, serap serap, sordum yoruldum,
Şimdi, pınar pınar, Sana yöneldim.
Zengin, fakir demez, bakmazsın yaşa,
Sevdiğin kulunu, çalarsın taşa,
Senden ne gelirse, râzıyım başa,
Affına sığındım, Sana yöneldim.
Dedim; vâdettiğin, o Cennet nerde?
Dedin; “kâlp gözüyle baktığın yerde.”
Belki, bir fakirde, belki hakirde”
Kâlbim göz eyleyip, Sana yöneldim.
Oruç mükâfatı, yalnız Sendeymiş,
Açlığın böylesi, ne güzel şeymiş,
Sabrın lezzetine, vardım ki; neymiş !
Onu, tada tada, Sana yöneldim.
Kul gördüm; yoksundur, elden ayaktan,
Dedim; yürüyemez, kalkıp yataktan,
Meğerse; o Sana, yürümüş çoktan,
Koştum, nefes nefes, Sana yöneldim.
Gördüm, kadın hakkı, bilmez er kişi,
Zulmeder aklınca, çünkü; o dişi.
En kutsal emânet, verdin ki; eşi,
Başıma tâc edip, Sana yöneldim.
Kötürüm anaya, dertler yükledin,
Oğlunda kızında, sabır yokladın,
Ayağı altına, Cennet sakladın,
Öptüm o Cenneti, Sana yöneldim.