RAMAZAN, SAHUR, İFTAR VE BAYRAM

RAMAZAN, SAHUR, İFTAR VE BAYRAM

Ramazan, gecesiyle gündüzüyle manevi dünyamızı aydınlatan, sahur, iftar, teravih, hayır ve hasenat gibi güzelliklerle bezenmiş, değerlendirildiği takdirde fazileti bol bir aydır. Mü’minin hasat mevsimidir. Nasıl ki ömrümüzde bir defa farz olan Hac ibadetine aylar öncesinden hazırlıklar yapıyorsak, Ramazan ayına da günler öncesinden hazırlanırız. Biliriz ki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin  “Ramazanın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur. Her kim bu ayda idaresi altında bulunanların iş yükünü hafifletirse, Allah onu mağfiret eder ve cehennem azabından kurtarır.”[i] hadis-i şeriflerindeki müjdeler, Müslümanların Ramazan ayını niçin heyecanla beklediklerini ve niçin hazırlıklar yaptıklarını ifade etmeye yeter.

Ramazan ayının sosyal açıdan en güzel yönü, İslam kardeşliğinin ve yardımlaşma duygusunun artarak zirveye ulaşmasıdır.  Komşusu açken, tok olarak yatmayı” kâmil bir Müslüman için uygun görmeyen duyarlı cömert kardeşlerimiz sayesinde ihtiyaç sahibi kimseler de Ramazan ayını mutlu ve umutlu karşılarlar. Yoksul ve yetimler, duaların en güzelini, en samimisini,  en güzel vakitler olan imsak ve iftar vakitlerinde, “din kardeşine, kardeşlik elini uzatanlar” için yaparlar.

 Ramazanda, aynı duygular, aynı zaman dilimleri içerisinde topluca yaşanır ve paylaşılır. Binlerce insanın hiçbir telkin, tavsiye ve talimata gerek kalmaksızın disiplinli bir şekilde organize olduğu kutlu mevsimdir Ramazan.

Sahur, uykunun bedene, nefse en tatlı geldiği bir anda çok ama çok önemli bir görevi yerine getirmek arzusuyla bir şehri yatağından kaldırır. Bütün aile fertlerinin katılımıyla mutluluk içinde, tatlı bir telaşla zamanla yarışılır. Davul ramazan geceleri gürültü değil, sahurun coşkusunu artıran güzel bir gelenektir.

Davulcunun ikazıyla evlerin ışıklarının bir bir yanarken, komşuları bir göz ucuyla “Aman yavrum! Sakın ola komşularımız uyuya kalmasınlar.” diyerek kontrol edivermek. İşte o an öyle bir andır ki, “Fakirin ve yoksulun, zengin komşusunun aç ve susuz kalmaması için endişe ettiği, edebileceği tek vakittir sahur.” Bu duygu sadece İslam toplumunda yaşanabilir.

Aynı duygu ve heyecanın ortak paylaşıldığı diğer bir vakit de iftardır. Çarşıda, pazarda, markette ayrı bir güzellik oluşuverir Ramazan günleri. Bereket rüzgârları eser âlemde; bereket oğul verir paylaşıldıkça sofralarda. Yüce Rabbimizin insanoğlu için bahşettiği meyvelerin sebzelerin, çeşit çeşit yiyeceklerin güzelliğinin, çekiciliğinin farkına oruçluyken varırız. Atalarımızın “Su gibi aziz ol!” ifadesindeki “bir yudum suyun ne kadar aziz bir nimet” olduğunu Ramazanda daha iyi anlarız.

Bir başka güzel kokar fırınların ekmeği, pidesi iftar yaklaştıkça. Ramazan haricinde kimse gidip de beklemez dakikalarca bir pide için fırınlarda, sıcağın karşısında.

Analar, kızlar en güzel marifetlerini iftar tenceresine dökerler. Yüreklerinde ibadettir bu telaş. Onlar, yemeğin suyunu zemzem niyetine döker, üzerini tekbirlerle, salâvatlarla süslerler. Çocuklar daha içten yardıma koşarlar annelerine, ikiletmezler emirleri onlara iftar vakitlerinde.

Ya bir de paylaşmanın lezzeti; bu “anlatılmaz yaşanır” konulardandır. Ezanla beraber aile fertlerinin ekmeği, tuzu, zeytini, suyu paylaşırken gözlerdeki ışıltı, kalplerdeki muhabbet, ikramdaki samimiyet en büyük lütuftur Rabbimizden, oruçluya.

Komşularla, akrabayla, zenginiyle, fakiriyle iftardaki bu güzellikleri paylaşmak, paylaşabilmek mutluluğun zirvesidir mü’minlere.  Bir yudum su, yarım hurma iki insanın kardeşliğinin pekişmesine, kaynaşmasına, kırgın olanların kucaklaşmasına vesile olur iftar vakitlerinde. İkramın, iltifatın paylaşmanın toplumlara nasıl huzur güven ve esenlik getirdiğini öğreten, yaşatarak gösteren mekteptir Ramazan.

Bu güzel ay sahuruyla, iftarıyla, teravihlerle ailede ve toplumda dayanışmanın, kaynaşmanın, omuz omuza vermenin bir ayla kalmayıp devam etmesi durumunda sosyal hayata sağlayacağı faydaları öğretir bireylere.

Bayram ise hak ediştir bir aylık mutlu ve kutlu emeğin karşılığında. Seherle başlar yürüyüş Allah’ın evi mescitlere. Mü’minlerin ananevi genel toplantısıdır bayram namazları. Herkes koşar büyük randevuya, dedeler torunları, babalar çocuklarıyla, en güzel giysilerle, en güzelin bahşettiği güzelliklere.   

Bayram, sevinçtir, mutluluktur, kucaklaşmadır. Mü’minlerin var olan kardeşliklerinin yeniden ilanıdır cihana.   O gün bir başka tutulur eller, bir başka bakışır gözler, bir başka konuşur diller. O gün Müslüman’a yakışan el uzatmaktır. Uzatılan eli sevgiyle tutmaktır. Bayramda hep hayır duadır sözler, o gün hürmetine af olur, af eder müminler, dost olur küsler. Sevincinden dert ve tasasını unutur yoksul ve yetimler.

O gün gönüller alınır, gönüller verilir. Bu güzel günde bir ağır vebaldir kapıyı dosta, komşuya, kardeşe kapatmak, “kaçmak” ya da habersiz olmak. Bu güzel günde bir ağır vebaldir, başta ana-babayı yaşlıyı, akrabayı, unutmak, unutulmak, onları açılmayan kapılara baktırmak. Ana-babanın, yaşlı, hasta ve kimsesizlerin gözü bayramlarda kapıda olur. Bin bir umutla beklerler sarmak için yavrularını, yakınlarını, yarenlerini.  Onların kapılarını kapalı bırakmak yakışmaz evlatlara, insana, insanlığa. Bilelim ki onlara en güzel bayram hediyesi mübarek ellerinin öpülmesi, hal ve hatırlarının sorulması olacaktır.

Bayramlarda her ziyaret, dua olarak, kardeşlik olarak, huzur ve mutluluk olarak sağanak sağanak üzerimize yağacaktır.  

İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.”[ii] “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”[iii]

         Allah’ım sev bizi,

         Sevdir bizi, sevindir bizi.

         Rahmetinle muamele et.

         Merhametsiz kılma bizi.

 


[i] — Buhari;    Savm, 5

[ii] –  Müslim,İman, 93; Tirmizi,Sıfat’ü-l Kıyame,56

[iii] –  Tirmizi, Birr, 15;   Ebu Davut, Edeb, 66

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.