Okulun Şahsiyetime Kattıkları

Okulun Şahsiyetime Kattıkları

 

Hayatın nasıl geçtiğini içinde bulduğumuz anda anlayamasak da geriye doğru bir bakınca aslında ne kadar çok tecrübe biriktirdiğimi fark ediyorum. Bu tecrübeler bugünkü şahsiyetimi oluştururken bu tecrübelere köşe taşını oluşturan da eğitim hayatımdaki hocalarım oluşturuyor. Erzurum’un bir köyünde doğup büyümüş birinin bugün İstanbul’da üniversite okumasına vesile olan hocalarımdır. Sadece iyi anlamda değil kötü örnekler görüp onlar gibi olmamak için de çabaladığı mı söyleyebilirim.

Bu bağlamda hatırladığım ilk anım köyde ilkokulu okurken 3.sınıf öğretmenim eğitim namına hiçbir şey yapmayan hoca, sadece müfettişler geleceği zaman ders anlatırdı. Ta o zamanlar aklımdan kalan bu davranışın kul hakkı olup olmamasıydı. Nitekim o günden beri herhangi haksız kazanç durumunda o günler gözümün önünde gelir. Bilakis aynı okulda müdür bey okul çıkışı sınıf defterini götürdüğüm zaman benle kahve içip gelecekte mühendis olmam konusunda bana bazı tavsiyelerde bulunurdu. Galiba bugün mühendislik okumamın altında yatan bilinç ta o zamanlardan geliyor.

Fikirlerin ve karakterin yeni oturmaya başladığı ergenlik çağında karşıma çıkan Fatih hoca ise Müslümanca duruşun temelini attı diyebilirim. Asıl karakterime etki eden ise lise yıllarımdaki hocalarım diyebilirim. Gurbette eğitim görmenin en büyük avantajı ya da dezavantajı çok erken olgunlaşmak. Yurtta kalan bir çocuğa yurdun anahtarlarını teslim edip bir sorumluluk yüklemek görev bilincinin aşılanmasında çok büyük rol oynuyor. Ben de ilk defa o zaman başkalarına karşı kendimi sorumlu hissettim diyebilirim. Bu görev bilinci zamanla artarak bugünkü karakterimde çok önemli bir yere sahip oldu.

Ömer Cihan hocanın sınıfa gelip ‘neden tarih öğreniyorsunuz’ sorusuna alışılmış bazı cevapları verip kurtulacağımı düşünürken hayatımızın en büyük tokatlarından birini yemiş olabilirim. O soru ve etrafında dönen muhabbet aslında yaptığımız birçok şeyi refleksif olarak yaptığımı ve birçok olayda amacı düşünmediğimizi fark ettim. Galiba kitap okumaya ciddi ciddi o zamanlar başladım.

Bir defasında TÜBİTAK projesi yapacaktım bir hocamla. Araştırma evresinde hocamla çeşitli konuları araştırıp bitki türleri üzerine bir proje yapacaktık. Ben sıradan bir defter alıp kendimce birkaç not almaya çalışıyordum. O esnada hocamın harıl harıl not aldığını not almakla yetinmeyip her konuda kendi görüşlerini de yazdığını görünce kendi adıma utandım. Elli yaşındaki kadın harıl harıl not tutarken ben çalakalem bir şeyler karalıyordum. Sözlerle değil de fiillerde örnek olmanın en büyük örneğini orada yaşadım diyebilirim.

Lisedeki her hocamın bende bir iz bıraktığını görmek farklı hissettiriyor. İnsan ister istemez onların karakterinden bir parça buluyor kendisinde. Bunun için lise seçimi hayatın dönüm noktalarından birisini oluşturuyor diyebilirim. Hatta seçim demişken aklıma liseye geçerken iki arkadaş İmam Hatip lisesine gitmeye karar verdiğimiz geldi. Her ortaokulda olduğu gibi hocalar başarılı öğrencilere Fen Lisesi tavsiye ederler ama biz pek ısınamamıştık ve kararımız İmam Hatip yönündeydi. Tercih yapmaya gittiğimiz gün bir öğretmen bize “Oraya gidip de ölü mü yıkayacaksınız?” dedi ve hayatımda yediğim en büyük tokadı yedim diyebilirim. O günden beri kendime o insanı utandırmayı bir görev edindim de diyebilirim. Nitekim üniversite sınavında o arkadaşım ve ben kendi ilçemizdeki en iyi dereceleri yapmıştık. İşte kötü bir olaydan bile ders çıkarıp bir şeyler öğrenmek gerekiyor. Eğitim hayatının her anında iyi veya kötü örnek teşkil edecek olaylarla, kişilerle karşılaşıyoruz bizlere düşense bu olayları kendimize bir ders olarak alıp olabildiğince şahsiyetimize bir şeyler katmak olacak diye düşünüyorum.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.