ÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR – ilkadim DergisiÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR – ilkadim DergisiÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR – ilkadim DergisiÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR – ilkadim DergisiÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR – ilkadim Dergisi

ÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR

ÖĞRENME ETKİNLİKLERİNDEN: TEFEKKÜR

Önceki yazılarımızda, bilginin bireyden bireye referans noktalarının farklılığı (inanç, değer, hayat tarzı, genetik özellikler, kültür ve ön bilgilerin ayrıcalıkları) ile bilgiye yaklaşımın insan üzerinde farklılıklar açığa çıkardığından bahsetmiştik. Aklımıza şu soru gelebilir: Mademki insanlar bu yanıyla bilgiye farklı anlamlar yüklüyor. O zaman biz insana neyi öğreteceğiz. Bilgiye farklı anlamlar yükleme eğitim-öğretim konusunda karmaşıklığı mı gerektirir? Bu konunun açıklığa kavuşturulması eğitimin en önemli konularından birisidir.

Çözümü, bir eğitim sisteminin öğrenmeye yaklaşımında aramak gerekir. Eğitim Öğrenme ve öğretme etkinlikleri ile gerçekleştirilir. Öğrenme ve öğretme etkinliklerinin temelinde düşünmeyi öğrenme yer alır. Mademki bilgi bireyden bireye referans noktalarının farklılığı ile değişiklik gösteriyor. İnsanların bu yanlarını değiştirmek için öğrenmeyi bir manivela olarak kullanmak yerine, insanların bu yanlarını zorlamadan, dışlamadan öğrenme nasıl gerçekleştirilebilir? Daha önceki öğrenme anlayışlarında bireylerin referans noktalarını değiştirme hedef alınmış veya yok sayılmıştır. Eğitim sistemleri tarafından hedef tahtasına oturtulan insan, sistemin kendisine uygun düşünmek ve referans noktalarına sahip olmasını istemekle insanın bireyselliği kişiliği dışlanmıştır. Bu insanın tabiatına aykırıdır. Hiç de insani değildir. Totaliter bir anlayışın ürünüdür. Bireyleri, bir makinenin dişleri gibi aynı kabul etmek demektir. Hâlbuki bu farklılıklar bir toplum için en büyük zenginliktir. Bugün toplumumuzda hoşgörünün azlığından kültürel ve etnik farklılıkların ayrılığa dönüştürdüğünden şikâyet ediyorsak; nedenini eğitimde tek tip insan yetiştirmek için bugüne kadarki yapılan uygulamalarda aramak gerekir. Her bireyin aynı şekilde düşünme zorunluluğunu yoktur. Bunu öğrenmeye yüklemek son derece yanlıştır.

Düşünmeyi öğrenme, öğrencilerde çok yönlü, soyut, eleştirel, yeni yeni şeyler ortaya koyacak, yapıcı, bağımsız, mantıklı ve analitik düşünmeyi gerçekleştirmek demektir. Bir eğitim sisteminde, bilgiyi sözel veya sayısal olarak ayırmak suretiyle aktarma yerine, insanlara referans noktalarına göre anlam yüklemeyi öğretme olarak yaklaşmak gerekir. Başörtülü-başörtüsüz, inançlı-inançsız… olarak ayırmak insanın yaratılışına terstir.

Bakınız aynı konuya inancın temelini oluşturan din de, anlatmaya çalıştığımız yönden yaklaşmaktadır. Düşünce, İslamda ve onun tesis ettiği medeniyette, üç kavramla karşılık bulur. Bu kavramlar tefekkür, teemmül ve tedebbürdür.

Tefekkür, “düşünmek, dikkatlice anlamaya çalışmak” demektir. Düşünmenin, düşünme olabilmesinin ilk basamağıdır.

Teemmül “bir işin hakikatini idrak etmek amacıyla teenni ile tekrar ve tekrar gereği gibi düşünmektir.” Teenni ve ihtiyatlı bir şekilde düşünme eylemi onu tefekkürden ayırır. Bu durumda sürekli düşünme, insanı tefekkürde devamlı kılar. Tefekkür düşünme için bir başlangıç ise teemmül ikinci basamağını oluşturur. Bizim medeniyetimizde – başka bir sistemde bulamazsınız- düşünme için bu ikisi de yeterli değildir. Tedebbürle tamamlanması gerekir.

Tedebbür “bir konunun sonunu mülahaza etmek” demektir. Yani birey tefekkür etmeye başladığı meseleyi tekrar ve tekrar düşünmedikçe, bir sonuca ulaştırmadıkça düşünme olmaz.

Peygamberimizin Hıra dağında iki kaya parçası arasında Kâbe’yi seyrederken; içinde bulunduğu toplumun güce dayalı içtimai yapısını insan haysiyetini ayaklar altına alan anlayışını, basit, süfli şeylere tapınmalarını ve insanların bir mal gibi alınıp satılmalarını tefekkür ediyordu. İnsan ve insanlık için yüz karası olan bu durumu tekrar ve tekrar düşünüyor ve bunun böyle olmasının doğru olamayacağı sonucuna varıyordu. Bu düşünme biçimi rabbani bir tefekkür idi. Allah vahiyi ve gönderdiği din ile önüne gerçekleri seriyordu. Aynı şeyi, atası İbrahim aleyhisselamda da görmekteyiz. Gündüz vakti kaybolan yıldızların ve ayın, yeryüzünü aydınlanmaya başlaması, bütün ihtişamı ve kavurucu sıcaklığıyla ortaya çıkan güneşin akşam kaybolmasıyla bunların hiçbirinin Rabb olamayacağına karar vermesi tefekkür, teemmül, tedebbürü ifade eder.

Cenabı Hak Nisa suresi ayet 82, Muhammed suresi ayet 24’te “ Kur’an ı tedebbür etmezler mi” hitabıyla tefekkür edilecek ana kaynağı önümüze sermektedir.

Hülasa İslamda da düşünme, insanın önüne hakikatlerin açılmasının yoludur. Tefekkür, teemmül ve tedebbürdür. Medeniyetimizde yer alan ve unutulmaya yüz tutan bu kavramların eğitim sistemimizdeki gerçek yerini tekrar alması dileğiyle.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.